BIST 9.080
DOLAR 32,36
EURO 35,03
ALTIN 2.323,95

Tımarhanelikler ülkesi…

“Nikâhsız birliktelikler”, “Gayrı meşru ilişkiler” senin ilgi alanına girmiyor.

Bu köşeyi takip edenler bilirler. Kolay kolay bu şekilde yazı kaleme almamaya gayret ederim. Lakin olanlara şahitlik ettikçe biriken öfkemi kalem yardımı ile bu şekilde de olsa atayım istedim.

Geçtiğimiz hafta içinde öyle garip, öyle ilginç, öyle sıra dışı olaylar yaşadık ki insan hangi birine hayıflanacağını, hangi birisine üzüleceğini, hangi birisine yanacağını şaşırıyor.

Dahası ben geçtiğimiz hafta diyorum ama artık neredeyse her hafta bu vakıalar cereyan ediyor maalesef. Ülke olarak gittikçe bir tımarhaneye dönmeye başladık resmen…

İşin ilginç olan tarafı ise biraz sonra bahsedeceğim üç olayın gerçekleşmesinde devletin bir şekilde katkısı var…

İlk olay bir devlet televizyon kanalı olan TRT’de yaşandı.

Doç. Dr. Teyfur Erdoğdu canlı yayın sırasında bombayı patlattı:

“Rüyamda sık sık Allah’ı görürüm, Peygamberi görürüm, Kâbe’yi görürüm…”

Hadi Peygamberi görmeyi ve Kâbe’yi görmeyi geçtim “Allah’ı görürüm” ifadesi karşısında insanların tepkisi ne olur?

En azından “Nasıl yani ya” gibi bir şaşkınlık ifadesi gösteririz değil mi?

Ama o da ne…

Programın sunucusu hanımefendi hayranlıkla “Aa, ne kadar güzel” diye onaylıyor.

Konuk hanımefendi de “Ne kadar enteresan, ne kadar mübarek bir insansınız” diye balıklama atlıyor.

Ne oluyoruz yahu…

Sokaktaki bir vatandaşın bile dile getirmeyeceği bir olayı bir doçent söylüyor ve bunu yine bilmiş, görmüş, kültürlü insanlar hayranlıkla dinliyor.

Sokaktaki vatandaşın bile “Bi dakka ya, Allah’ı nasıl görüyorsun” diye sorgulayacağı olayı koskoca devlet televizyonunda program yapan insanlar gayet normal karşılıyor ve tasdik ediyor.

Hadi avamdan insanlar neyse de koskoca doçent niye böyle bir şeyi uluorta söyler ki…

Neresinden baksan tel tel dökülen bir vaka

Geçelim efendim ikinci olaya…

Nikâhsız ve gayri meşru ilişki yaşayan iki “sanatçı!” kavga ediyor.

Erkek olanı kadına şiddet uyguluyor.

Kızılca kıyamet kopuyor.

Normal zamanlarda olsa bu olayı gündemime bile almazdım ama…

Devletin “Aile” bakanı telefon açıp bayan sanatçıya geçmiş olsun diyor ve “arkandayız” diyor.

Bi dakka yahu…

Sen “aile” bakanı değil miydin?

Ne zamandır nikâhsız ve gayri meşru ilişkiler yaşayan insanlara kol kanat germeye başladın. Evet insani olarak meseleye yaklaşılırsa elbette bir bayanın şiddete maruz kalması karşısında reaksiyon gösterilmesi gerekir.

Lakin bunu bir "bakan" kimliği ile kamuoyuna duyurarak yaparsanız bir sıkıntı var demektir. 

Sen önce bir her geçen artan boşanma olaylarına bir çare bul…

Aileyi terk eden çocuklara bir derman ol…

Ondan sonra vaktin kalırsa da ilgilenme bu konuyla.

Çünkü sen adı üstünde “aile” bakanısın…

“Nikâhsız birliktelikler”, “Gayrı meşru ilişkiler” senin ilgi alanına girmiyor.

Neyse, gelelim üçüncü olaya…

Bu sefer durağımız Uganda…

Başrolde yine bir devlet yetkilisi var.

Uganda Büyükelçimiz ve kâtibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümü resepsiyonuna Romalı kıyafetleriyle katılıyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti ve Roma…

Ne alaka…

Kel alaka…

O kadar kel alaka ki Ugandalı yetkililerin bile şaşkınlığı yüzlerinden okunuyor.

O kadar garip olaylar ki insan “ne oluyoruz” diye sormadan edemiyor.

Hakikaten ne oluyor bize…

Basiretimizi mi yitirdik…

Devlet aklımızı mı kaybettik…

Yoksa toplum olarak çok mu gerildik…

Gerildik ve böyle saçma sapan bir şekilde boşalıyor muyuz?

Bir an önce kendimize gelmemiz dilek ve temennileriyle…

SOSYAL MEDYA TAKİP 

twitter.com/msbeser

facebook.com/msbeser