BIST 9.085
DOLAR 32,37
EURO 34,98
ALTIN 2.325,82

The “Kılıçdaroğlu’nu anlamak”

Herkes üstüne geliyor,

Feci eleştiriliyor.

Tüm kuytu köşelerde,

Ve en çok CHP genel merkezindeki odalarda,

Onun kulağı çınlatılıyor.

Emin olun işi Başbakan’dan dahi zor.

En azından Başbakan’ın kazanımları, elde ettiği bir seçmen gücü, üç dönem iktidar olan bir partinin genel başkanı olması gibi avantajları var… Partisinde tek güç, tek ses.

Ama ya Kılıçdaroğlu…

Onu eleştirenler bile, yerinde olmak istemezler.

Çünkü CHP’nin içinde barındırdığı birbirine zıt kesimler nedeniyle, nasıl ortak bir politika geliştireceksiniz ki? Farklı seçmen profiline sahip insanları, nasıl bir arada tutacaksınız ki?

Çok zor iş…

Hem de oylarınızı arttırmak zorunda kaldığınız bir dönemde, seçmen kaybetmeden nasıl yapacaksınız ki?

***

AK Parti, yakın siyasi tarihin tüm mağdurlarının tutunduğu bir dal oldu.

Seveni sevmeyeni, o güçlendikçe daha fazla ona sığındı.

Tarikatlar, cemaatler, liberaller, sağın farklı siyasal hareketleri, bir kısım sosyal demokratlar, AB yanlıları, paranın peşinde koşanlar ve kimler kimler daha ortak bir çıkarın etrafında dizildiler.

Böylece onlar Ak Parti’yle, Ak Parti’de onlarla büyüdü.

Dahası bu süreçte seçmen tabanını genişletme çalışmalarına devam etti. Sağdan soldan yeni adaylar kazandırdı partisine. Kürt sorunun çözümündeki hamleleri, askeri vesayetin zayıflaması yada “AB üyeliği gibi hedefler” hanesine artı puan olarak yazıldı.

Ama ya CHP…

Kimi zaman AB karşıtı beyanatlar veren vekillerle, kimi zaman Kürt sorununda eşitlikçi ilkelerden uzak açıklamalarla  evrensel değerlerden kopuk, statükocu bir algı yarattı.

Ve daha kötüsü, cumhuriyet tarihinin tüm olumsuz olayları, omuzlarına bir yük gibi bindi. Mağdurlar, onu öcü gibi gördü. Ona karşı savunma halinde kalmak ve hesap sormak zorunda hissettiler kendilerini hep.

Ayrıca, yıllarca ülkenin bir bölümüne “gezi amaçlı” bile gidilmedi.

Ülke soruları genelde tek bir perspektiften ve üstün körü bir bakış açısıyla ele alındı.

***

İşte Kılıçdaroğlu böyle bir gemiyi devraldı.

Aslında samimiyetle bu sorunların üzerine gitmek ve çözmek  istedi,

Mesela 16 yıl sonra ilk kez bir CHP Genel Başkan'ı Batman’a gitti,

“Gelemedik, ihmal ettik buraları” diyerek özür diledi halktan.  

“Türban” dedi,

“Kürt sorununda üzerimize ne düşüyorsa hazırız” dedi,

Bilinenin aksine sadece Ergenekon - Balyoz değil, birçok önemli toplumsal davayı yakından izlettirdi…

Ama hep geri adım atmak zorunda kaldı.

Biraz liderliği yetmedi, biraz da gerçekten zor bir işti bu ikili yapıda çalışmak.

AK Parti gibi bir güç ve çıkar merkezi de değildi ki partisi... Bu nedenle farklı düşünenleri bir arada tutmak, aykırı sesleri susturmak da öyle kolay olmadı.

Ve netice alamayınca da eleştiriler, eleştiriler…

***

Ben söyleyeyim, sonra demedi demeyin;

Tıpkı yakaladığı ilk boşlukta Önder Sav’ı ve grubunu geri plana attığı gibi, eline geçirdiği ilk fırsatta da partideki ulusalcı tabanı temizleyecek,

Partiyi geçmişiyle yüzleştirecek,

Daha fazla sosyal demokrat bir çehreye büründürecek,

Daha halka yakın ve halktan bir CHP oluşturacak,

Ama gücü yeterse,

Tabi kalabilirse…