BIST 8.718
DOLAR 32,33
EURO 35,17
ALTIN 2.243,66
HABER /  POLİTİKA

Tezkere öncesi Erdoğan'dan Meclis'te kritik konuşma

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeni Yasama Yılı açılış töreninde yarın görüşmeleri başlayacak olan tezkereye ilişkin sıcak mesajlarda verdi.

Abone ol

İNTERNETHABER

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı sıfatıyla ilk kez Meclis'te konuşma yaptı. Yeni Yasama Yılı açılış törenine katılan Erdoğan'ın gündeminde yarın görüşmeleri yapılacak olan tezkere vardı.

Türkiye’nin terörle mücadelede her türlü işbirliğini açık olduğunu belirteren Erdoğan,  “Ancak şunu da herkes bilmelidir ki Türkiye, geçici çözüm arayışlarında, kendisini kullandıracak bir ülke değildir” uyarısında bulundu.

VEKİLLERE TEZKERE TAVSİYESİ

Türkiye'nin bölgede yaşanan gerilime kayıtsız kalmasının mümkün olmadığının da altını çizen Erdoğan, "Bölgemizde yeni tehditler yaşanırken, bunlara kayıtsız kalmamız düşünülemez. Tezkerelerin bu anlayış doğrultusunda değerlendirilmesini umuyorum" diye konuştu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

SEÇİLMİŞ İLK CUMHURBAŞKANI OLARAK...

Bu kürsüde, yani milletin kürsüsünde, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğrudan halkın oylarıyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak sizlere hitap etmenin heyecanını yaşıyorum. 
Bu aziz millet, her seferinde, büyük bir vakarla sandık başına giderek, her türlü meseleye son noktayı koymasını bilmiş; o engin ferasetini ve basiretini her seferinde sandıkta müşahhas hale getirmiştir.

Burada bir kez daha, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, Cumhurbaşkanlarının doğrudan halk tarafından seçilmesi imkanını getiren 2007 yılındaki Anayasa Değişikliği nedeniyle şükranlarımı sunuyorum.

Elbette, bir kez de buradan, milletin kürsüsünden, 10 Ağustos’ta sandık başına giden ve ilk kez Cumhurbaşkanını sandıkta belirleyen aziz milletimize de teşekkür ediyorum.

28 gün sonra 91 yılını dolduracak olan Türkiye Cumhuriyeti, milletçe hepimizin gurur duyacağı bir demokratik olgunluğa erişmiş, hemen arkamızda yazan, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ibaresi en güzel şekilde tecelli etmeye başlamıştır.

Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi, geçmişte hemen her Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan tartışmaları ortadan kaldırmıştır.

HİZMET ÜRETMEYE DEVAM EDECEKTİR

Seçilmiş bir Cumhurbaşkanı ve seçilmiş bir Hükümet, şu anda olduğu gibi, uyum ve koordinasyon içinde Türkiye için hizmet üretmeye devam edecektir.

Ulaştığımız bu demokratik seviye de hiç kuşkusuz ülkemiz ve milletimiz için hem gurur, hem de umut kaynağıdır.

1.20141001165143.jpg

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Meclis bahçesinde TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı karşıladı. Bahçekapılı, Erdoğan'a konuşma yapacağı kürsüye kadar eşlik etti.  

SANDIK HER MESELENİN ÇÖZÜM YERİDİR

Türkiye, sadece son 3 yıl içinde, 3 seçime şahit olmuştur.

12 Haziran 2011 seçimleri, 30 Mart ve 10 Ağustos seçimleri, büyük bir katılımla, büyük bir heyecanla, milletin demokratik olgunluğuyla tecelli etmiş; milletin iradesi son derece şeffaf bir şekilde sandığa yansımıştır. Bugün şurası artık tartışmaya mahal bırakmayacak derecede belirgin hale gelmiştir:

Sandık, her meselenin çözüm yeridir.

Milletin kararı, mukadderat dahilinde her kararın üzerindedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni şekillendirecek yegane vasıta, sandıktır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerini takdir ve tayin edecek yegane vasıta, aynı şekilde sandıktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne istikamet çizmek, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerini tayin etmek, tenzil etmek için, sandık dışındaki her yol, her yöntem gayri meşrudur. Türkiye’de sandığın yolu, seçmek ve seçilmek isteyen herkes için açıktır.

MECLİS DIŞINDA GÜÇ ARAMAK HÜRMETSİZLİKTİR

Şiddetin, silahların, güç odaklarının vesayetinde bir siyaset anlayışı, Yeni Türkiye’nin istikametine denk düşmeyen bir siyaset anlayışıdır. 
Siyaset, en az bu aziz millet kadar cesur ve yürekli olmalı, üzerindeki tüm baskıları, üzerindeki tüm vesayet mekanizmalarını mutlaka bertaraf etmelidir.

Millete ve ülkeye ait her meselenin çözüm yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir; çözüm aracı da siyasettir. Sorunlara, siyasetin dışında, Meclis’in dışında çözüm aramak, milli iradeye karşı apaçık bir hürmetsizliktir.

Yine hiç şüphesiz, Anayasa ve yasalar çerçevesinde yapılan gösteri ve protestolar, her zeminde dile getirilen eleştiriler, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Ancak bu mekanizmalar, siyaseti esir almak, siyaseti yok saymak, kendilerini Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, milli iradenin, yani sandığın üzerinde göremezler.

Siyaset, sokaklarda hakimiyet kurmak ve milli iradeyi boğmak isteyen şiddete boyun eğerse, bu şiddeti kutsar ve teşvik ederse, en başta kendi varlığını inkar etmiş demektir.

Sorunları Meclis içinde, siyaset zemininde, ya da millete giderek sandık yoluyla çözmek varken, terörden, şiddetten, sokak eylemlerinden, siyaset dışı güç odaklarından medet umanlar, kendilerini yok saymak gibi bir acziyetin içine girerler. Esasen, geçmişte Türkiye bunu maalesef yaşamıştır.

Sandıktan umudunu kesenler, sokak eylemlerine umut bağlamış, siyaset dışı kurumları sözüm ona vazifeye davet etmişlerdir. Ortaya çıkan sonuçları hepimiz gördük, yaşadık ve tecrübe ettik. Siyasetin dışından çözüm arayışları, ülkemize çok ağır bedeller ödetti ve on yıllar boyunca faturası ödenen çok ağır enkazlar bıraktı.

POLİSE TAŞ ATAN SİYASİ ANLAŞI KENDİNİ KÜÇÜLTEN BİR SİYASET ANLAYIŞIDIR 

Siyaseti ve milli iradeyi tehdit eden terör ve şiddet eylemleri karşısında, en başta ve en cesur şekilde önce siyasetçinin durması, önce siyasetçinin ve siyasi partilerin buna karşı çıkması gerekir.

Elinde silahla cinayet işleyen şebekeleri öven ve destekleyen bir siyaset anlayışı, kendisini inkar eden bir siyaset anlayışıdır. Küçük çocukların eline taş vererek şiddeti körükleyen bir siyaset anlayışı, hiç şüphesiz acziyet ifade eden bir siyaset anlayışıdır.

Ülkenin huzur ve güvenliği için canını ortaya koyan güvenlik güçlerine taş fırlatan bir siyaset anlayışı, aslında kendisini küçülten bir siyaset anlayışıdır 

Aynı şekilde, sokak eylemlerini, vandallığı, yakıp yıkmayı, hakareti teşvik eden, eylemcilerin önünde polise taş fırlatan, polise hakaret eden bir siyaset anlayışı da, kendisini inkar eden, aslında çaresizlik sergileyen bir siyaset anlayışıdır.

Tekrar etmeliyim ki, Türkiye’deki her meselenin çözüm ve karar yeri, Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir, çözüm aracı ve karar mekanizması da siyasettir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, siyasi partilerimiz ve tek tek milletvekillerimiz, Meclis’in ve siyasetin saygınlığını korumakla mükelleftirler.

İnanıyorum ki bundan sonra da Meclis’in ve siyasetin saygınlığı en üst seviyede muhafaza edilecektir.

1.20141001164641.jpg

Yeni Yasama Yılı açılış törenine muhalefet partilerinin tamamı katılım gösterdi.  

BAŞÖRTÜSÜ TARTIŞMALARI

On yıllardır, son derece manasız bir şekilde sürdürülen başörtüsü yasağının kalkması, öyle iddia edildiği gibi toplumda infiale yol açmamış, toplumun normalleşmesini sağlamıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, kamu iş yerlerinde, üniversitelerde, şimdi de ortaöğretim kurumlarında başörtüsünün serbest bırakılması, özgürlüklerin önünü açmış, Türkiye’yi normal ve tabii mecrasına sevk etmiştir.

İSRAİL'LE TÜRKİYE'Yİ KIYASLADI

İsrail’in son Gazze saldırısında, 16 gazeteci hayatını kaybetmiş, uluslararası medyanın çalışanlarına aleni mahalle baskısı uygulanmış, hatta bazı medya mensupları cezalandırılmıştır.

16 gazetecinin öldürülmesi, gazetecilere baskı yapılması dünyadan yeterli tepki almazken, Türkiye’nin, içerden ve dışardan sürekli olarak bu konuda haksız eleştirilere maruz kalması; üzerinde mutlaka düşünülmesi gereken bir konudur.

Başkalarının özgürlük alanlarını daraltmadığı, şiddetin aracı olmadığı ve ulusal güvenliğimize tehdit teşkil etmediği sürece, kim ne derse desin, her türlü özgürlük en geniş manada milletimizle buluşturulmalıdır ve buluşturulacaktır.

ÇÖZÜM SÜRECİ

Mimarı olduğum, her türlü siyasi riskine rağmen kararlılıkla bugünlere taşıdığım Çözüm Süreci’nin, yine kararlılıkla, cesaretle, sabırla geleceğe taşınması en büyük arzumdur.

Aziz milletimiz de Çözüm Süreci’nin arkasındadır. Hiç kimse, hiçbir anne, hiçbir baba, çocuklarının genç yaşta hayattan kopmasını istemez. Rabbim hiç kimseye yaşatmasın; hiçbir anne, hiçbir baba, evlat acısı yaşamak istemez, başkasının da bunu yaşamasına razı olmaz.

30 yıldır devam eden şiddet ortamı, bazı istisnai sabotaj girişimlerine rağmen, son 2 yılda farklı bir mecraya girmiştir. Evladı asker ve polis olan anne babaların rahat bir nefes aldıkları; evladı dağa kaçırılan anne babaların artık yürekli şekilde itirazlarını ortaya koydukları bir süreci yaşıyoruz.

Hiç kuşkusuz, bu güzel süreçten rahatsız olanlar da var.

a).jpg

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasını Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve kuvvet komutanları da dinledi. 

VEKİLLERİ ÇÖZÜM SÜRECİ UYARISI

Bu kan ve rant lobilerine karşı her zaman duyarlı olduk, bundan sonra da duyarlı olmaya hep birlikte devam edeceğiz.

Son günlerde sergilenen, Çözüm Süreci’ni sabote etmeye yönelik tahrik girişimleri, sadece ve sadece bu girişimlerin sahiplerine zarar verecektir.

Özellikle 2 yıldır devam eden huzur ortamını teneffüs eden vatandaşlarımız, inanıyorum ki bu tahrik girişimlerine prim vermeyecek, bu sabotajların dimdik karşısında duracaklardır. Türkiye’nin, çözüm yolundaki bu kararlı ilerleyişinin karşısında durmak, akıntıya kürek çekmektir.

Tarih, çözüme doğru son derece kararlı şekilde akarken, Meclis içindeki ve dışındaki tüm siyasi partilerin sürece destek olmaları da tarihi bir sorumluluktur. Her türlü kaygı, endişe, tereddüt, bu çatı altında özgürce, ama nezaket, hoşgörü ve empati içinde mutlaka tartışılmalı, müzakere edilmelidir.

YENİ TÜRKİYE'YE KARŞI DİRENÇ VAR

Yeni Türkiye’ye bir direnç de söz konusudur. 
Yeni Türkiye’ye direnç, Eski Türkiye’den tevarüs edilen, Eski Türkiye’ye dayanak teşkil eden kronik meseleler üzerinden yürütülüyor. Vesayet, Eski Türkiye’nin bir hususiyetidir; ancak yeni bir formda, Yeni Türkiye’ye kastetmek arzusundadır.

SON  İKİ SEÇİM PARALEL YAPININ TASFİYESİDİR

Paralel devlet yapılanması, siyasî temsil yetkisine ve siyasî meşruiyete sahip olmadan, kamu gücünü kullanarak, meşru-demokratik siyaseti tahrip etmek istemektedir.

Paralel Yapı, Devlet aygıtını kullanarak siyaseti şekillendirmek arzusundadır ve bu anlamda tipik bir bürokratik vesayet girişimidir. Siyaset, bu vesayet girişimine taviz veremez, verdiği anda kendi varlığını inkâr eder. Devlet içindeki paralel yapı siyaseten mahkûm olmuştur.

Türkiye’nin yaşadığı son iki seçim, bir anlamda paralel yapının ve destekçilerinin siyaseten tasfiyesidir.

PARALEL YAPIYA OKSİJEN SAĞLAYACAK YAPILAR...

Son 2 seçimde ortaya çıkan neticeye rağmen, ortalığa saçılan bütün delil, belge, hukuk ve ahlak dışı teşebbüslere rağmen, Paralel Yapıya oksijen sağlayacak tavırların içine girilmesi, siyasetimiz adına olduğu kadar, ulusal güvenliğimiz adına da kaygı duyulacak bir durumdur. 

Herkes bilmelidir ki, ilkesi, kuralı, sınırı, ahlakı olmayan bir yapı, hiç kimseye fayda sağlamaz. Siyasetin önündeki mesele, bu yapıyı hukuken de tasfiye etmektir. Güvenlik kurumlarının ve yargının demokratik meşruiyet temelinde yeniden yapılandırılması, bu bakımdan özel bir önem taşımaktadır.

Yeni Türkiye, devlet içinde otonom yapılara, çetelere, mafyatik örgütlenmelere asla pirim vermeyecektir. Özellikle yargı içinde, bir çetenin, bir karanlık şebekenin güç kazanmasına, önce yargıyı, ardından da tüm toplumu dizayn etmeye kalkışmasına asla göz yumulmayacaktır.

Yargı içinde bir yapının egemenlik sağlaması asla kabul edilemez. Yargıyı teslim alma girişimlerine tüm yargı mensupları dur diyecektir. TBMM'nin bu yapının mağduru olan milletvekillerinin kararlı duruş sergilemesi milletin arzusudur. Bu çatı altındaki hiçbir vekil şantaja, tuzaklara boyun eğmeyecektir. Eminim ki bu meclis paralel yapının tüm şantajlarını boşa çıkaracaktır. 

HSYK SEÇİMİ ÖNCESİ YARGIYA PARALEL UYARISI

İnanıyorum ki, öncelikle yargı mensupları, onurlarına, meslek ilkelerine ve ülke çıkarlarına sımsıkı sahip çıkarak, yargıyı teslim alma girişimlerine dur diyeceklerdir.

Hükümetin ve yargı mensuplarının olduğu kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, bu yapının mağduru olan siyasi partilerin ve milletvekillerinin, ulusal güvenliğimizi tehdit eden çeteye karşı kararlı, ilkeli duruş sergilemesi milletin de arzusu ve talebidir.

HERKES SUSABİLİR AMA TÜRKİYE SUSAMAZ!

Burada en başında belirtmeliyim ki, Türkiye’nin, komşumuz olan, ya da bölgemizdeki hiçbir ülkenin iç işlerine müdahale arzusu yoktur, topraklarında da gözü yoktur.

Türkiye, komşularına ve bölge ülkelerine, tek taraflı çıkar elde etme zaviyesinden de asla bakmıyor. Öncelikle, bölgenin huzur, istikrar ve güveni, doğrudan doğruya Türkiye’nin huzur, istikrar ve güvenliğini ilgilendirmektedir. İkinci olarak da, bölgemizde yaşanan insanlık dramlarına sessiz kalmak, tarihe, ecdadımıza ve tevarüs ettiğimiz mesuliyete haksızlık olacaktır.

Bölgedeki gelişmeler karşısında herkes susabilir, ama Türkiye’nin böyle bir seçeneği yoktur. Bölgemizde ve dünyada yaşanan insanlık dramlarına herkes gözünü kapatabilir, ama Türkiye’nin böyle bir seçeneği asla yoktur.

Türkiye, mevcutla yetinen, seyirci bir devlet olamaz.
 

HÜKÜMETE VE MİT'E TEŞEKKÜR

Musul’un işgal edilmesinin ardından IŞİD elinde alıkonulan 49 Başkonsolosluk çalışanımız da, burunları dahi kanamadan alınmış, bunların vatandaşımız olan 46’sı ülkelerine, sevdiklerine kavuşturulmuştur.

Bu vesileyle bir kez daha Hükümetimize, Milli İstihbarat Teşkilatımıza, Türk Silahlı Kuvvetlerimize, buradaki ve sahadaki tüm görevlilerimize teşekkür ediyorum.

MUHALEFETE REHİNE ELEŞTİRİSİ

Burada açıkça ifade etmeliyim ki, vatandaşlarımız IŞİD’in elindeyken, yani durum çok büyük hassasiyet arzederken, oradaki vatandaşlarımızın can güvenliğini tehdit edecek açıklama ve yayınların yapılması, siyasetimiz ve medyamız açısından büyük bir talihsizlik olmuştur.

MÜLTECİ SAYISINI AÇIKLADI

Avrupa’nın tamamının, Suriye’den kabul ettiği mülteci sayısı 130 bindir. 
Türkiye’nin kapılarını açarak bağrına bastığı Suriyeli mülteci sayısı ise 1,5 milyon rakamına ulaşmıştır.

Şu ana kadar, topraklarımızdaki misafirlerimiz için 4 milyar dolar harcama gerçekleştirdik; sınır ötesi yardımlarla bu rakam 4,5 milyar dolara ulaşıyor. Bununla gurur duyuyoruz ve bu harcamaların, istikbale yönelik eşsiz bir dostluk ve kardeşlik iklimi olacağına inanıyoruz.

Altını çizerek ifade ediyorum: Irak ve Suriye’den gelenlerin, etnik kökenlerini, inançlarını, mezheplerini sorgulayan değil, muhtaçların tamamına kapılarını açan, onları doyuran, giydiren, barındıran bir Türkiye var.

Arap, Kürt, Türkmen, Ezidi, Şii, Sünni, Nusayri, Hristiyan, Musevi demeden, hiçbir ayrım yapmadan, insana sadece insan olarak, sadece can olarak bakan, herkese elini uzatan bir Türkiye var.

TÜRKİYE KENDİNİ KULLANIDIRACAK BİR ÜLKE DEĞİL!

Ne topraklarımızda, ne bölgemizde, ne de yeryüzünde, hiçbir terör örgütüne sempatiyle ya da müsamahayla bakmamız sözkonusu bile olamaz.

Teröre karşı verilecek mücadelede, ülke olarak her türlü işbirliğine açığız ve hazırız. Ancak şunu da herkes bilmelidir ki, Türkiye, geçici çözüm arayışlarında, kendisini kullandıracak bir ülke de değildir.

Irak ve Suriye’de devam eden krizleri en iyi analiz edebilen, çözümleri en iyi bilen ülke Türkiye’dir. Türkiye aynı zamanda bölgedeki hemen her tarafla diyalog kurabilen bir ülkedir.

Bölgedeki tüm terör örgütleriyle kararlı bir mücadele sergilenmeli, Türkiye’nin öneri ve uyarıları da dikkate alınmalıdır. Aksi halde, havadan atılacak tonlarca bomba, tehlikeyi ve tehdidi sadece geciktirebilir, sadece erteleyebilir.

Irak’ta bu yaşanmıştır.

DÜNYA 5'TEN BÜYÜK

İnsanlığın can çekiştiği bölgelere yarım ulaştırma konusunda, kararın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin dudaklarında olması, küresel adaleti ciddi şekilde yaralamaktadır.

Evet… Dünya 5’ten Büyüktür!

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin reforme edilmesi, küresel vicdan ve küresel adalet adına ertelenemez bir ihtiyaçtır. Her durumda, Türkiye, tezlerini en güçlü şekilde savunmaya devam edecektir.

Gerek IŞİD Terör örgütü, gerek bölgedeki diğer terör örgütlerine karşı etkili bir mücadele, önceliğimiz olacaktır.

ŞAM YÖNETİMİ GİTMELİ

Şam yönetiminin derhal uzaklaştırılması, Suriye’nin toprak bütünlüğü korunarak, Anayasal ve Parlamenter sistemle, herkesi kucaklayan bir yönetimin acilen tesis edilmesi de yine önceliğimiz olmaya devam edecektir.

TEZKEREYİ BU GÖZLE DEĞERLENDİRİN!

Bölgemizde yeni ve büyük krizler yaşanırken, bu krizler, Müslüman kardeşlerimizi, Arap, Kürt, Türkmen kardeşlerimizi, sınırlarımızın bu tarafını ve akrabalarımızın olduğu diğer tarafını ilgilendirirken, kayıtsız kalmamız, çekingen kalmamız, mütereddit olmamız düşünülemez.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine gelmesi beklenen Tezkerelerin de bu anlayış doğrultusunda değerlendirileceğine inanıyorum.

SEÇİLMİŞ CUMHURBAŞKANI OLARAK...

Seçilmiş bir Cumhurbaşkanı, seçilmiş bir Hükümet, yapıcı bir muhalefet, inşallah, Türkiye’de yeni bir hamle sürecini başlatacak, Yeni Türkiye’yi yeni hedeflerle kucaklaştıracaktır.

YENİ ANAYASA

Bu Meclis, yeni bir Anayasa yapacak güce, birikime, iradeye ziyadesiyle sahiptir.

77 milyonun ortak talebi olan yeni Anayasa, artık bir an bile geciktirilmeden yapılmalı, Türkiye, eski dönemin, darbe dönemlerinin prangalarından bir an önce kurtarılmalıdır. 2015 seçimlerinin hemen ardından, Meclis’teki tüm partiler, ön yargılardan uzak şekilde bir araya gelmeli, uzlaşma içinde yeni bir Anayasayı yazabilmelidir.

Milletimizin en büyük arzusu, ülkemizin de yegane kalkınma vasıtası olacak yeni Anayasa, daha fazla geciktirilmemelidir.

3.20141001164918.jpg
TBMM Genel Kurulu'nda milletvekili sıralarına TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in mesajının bulunduğu kartların yer aldığı güller bırakıldı.