BIST 9.645
DOLAR 32,57
EURO 34,71
ALTIN 2.410,70

Tayyip Erdoğan'ı Öldürmeye mi Niyetlendik?

Evet, bizler zulüm altında idik ama kenetlenmenin yanında bizi gören ve bilen yaratanın kapısını vuruyor, dualar ve yakarışlarla yalnız O’ndan istiyorduk.

Siyasi gündemlerin ve gelecek ile ilgili planların bolca yapıldığı günleri arşınlıyoruz millet olarak.

Gelecek her daim için mevcut gençlik üzerinden yapılmalıdır ve yapılıyor da.

Lakin hamaset girdabında boğulmaların da bolca yaşandığı bir döneme şahitlik ediyoruz.

İster kabul edin ister etmeyin, bu ülke zemini ancak ve ancak Erdoğan gibi güçlü bir karakter ile merkeze oturabilir.

Konjonktür bunu ispatlıyor.

Birkaç yazı önce liberalleşen gençlikten bahsetmiş ve bunun bir tehlike arz ettiğini kaleme almıştık.

Bu minvalden hareketle daha önce başka bir platform için kaleme aldığım bir yazımın zamanlama olarak yeniden yayımlanması gerekliliğini hissettim.

Ufak tefek dokunuşlarla yeniden yayımlamış oldum.

28 Şubata yetişmiş ve o dönemleri yaşamış biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; horlanan, dışlanan, ötekileştirilen mütedeyyin insanlar için ülkede yaşam alanı bırakılmamıştı.

O günlerde Müslümanlar olarak birbirimize bugün olduğundan çok daha fazla kenetlenmiş idik.

Baskıya karşı öncelikle elimizdekini koruyup muhafaza etmenin ve sonrasında ise direnişin, kenetlenmenin en güzel örneğini verdiğimiz zamanlar idi.

Bu direniş, şahsiyet ve karakterin ayrılmaz bir parçasıydı. 

Ve biz o zamanlar Allah ile münasebeti koparmamaya çalışan Müslümanlar idik.

Mehmetçiğin yemin törenine örtülü annelerin alınmadığı, İmam Hatip’lere kıskacın ve Kur'an Kurslarına yönelik baskıların yaşandığı, ikna odalarında İslam'ın simgesi ve kimliği olan başörtüsüne zulmün yapıldığı, dini sohbette bulunduğu için gözaltına alınanların olduğu, kamuda İslami kimliğinden dolayı memuriyetten sürgüne gönderilmelerin, atılmaların yaşandığı zamanlar…

Evet, bizler zulüm altında idik ama kenetlenmenin yanında bizi gören ve bilen yaratanın kapısını vuruyor, dualar ve yakarışlarla yalnız O’ndan istiyorduk.

Yıllar sonra bu zorlukları çekenlerin iktidar olduğu ve sıkıntıların peyderpey azaldığı günlere erdik.

Müslümanların ezildiği günlerden, hak ettiği konum ve sınıflara geldiklerini gördük.

Biz Allah'a yöneldik ve O'nun emrettiği gibi yaşamaya başladık.

O'da yaşantımıza göre bizi ödüllendirdi. 

Ve bizden birisi ile bizim yönetilmemize müsaade etti.

Yeni nesil bu zulmü, Müslüman kimliği ve omurgalı şahsiyetin ne olduğunu bilemedi.

İlkeler değişmeye, duruşlar gevşemeye başladı zamanla…

Bu rahatlama ve konforun, yüreği nasır tutmuş günümüz Müslümanlarında bıraktığı tesir ise çok farklı olmakta.

Bu rahatlık bizlere yaramadı!

Bizim hayat tarzımıza her türlü müdahaleyi yapanların kimliğine bürünür olduk!

Kalplerimiz pişmiş değil, nefislerimiz ise hep daha fazlasını ve dünyayı arzulamaya meyyal yaratılmış mahiyette.

Bu ortamlara uygun yetişmeyen bizlerin, bu yeni duruma uygun hal ve eylem stratejileri belirleyemeyip dünyaya dalıvermemiz bende bu algıyı oluşturmakta.

Bedelini ödemediğiniz şey sizin değildir. 

Bedelsiz elde edilen, yeni döneme gözlerini açan genç neslimizdeki savrulma ve ölçüsüzlük sizce hangi sebeplerden olabilir?

Bu günlerdeki Müslümanların yaşantılarındaki laçkalık, yozlaşma ve bozulma ile bizden olan yönetimi alması da pek tabi mümkün değil mi?

Rabbimiz dünyadan ve çekiciliğinden, Müslümanların içinde bulundukları hal üzere kalmaları tehlike arz ettiği için zahiren belâ gibi görünen şeyleri bizlere gönderebilir.

Elimizden alabilir, zorluk günleri tekrar başlayabilir.

Sizce bunun sinyalleri verilmiyor mu?

Ne hal üzere isek başımıza öyle yöneticiler gelecektir. 

Bu hüküm doğrultusunda savrukluğumuz, dağınıklığımız, değişen hassasiyet ve dünyevileşmemizle, bozulan kalp ve niyetlerimizle bu halin devam edeceğini mi umuyoruz?

Ellerimizle yaptıklarımız yüzünden Allah'ın Tayyip Erdoğan'ı bizden almasına hazır mıyız?

Tayyip Erdoğan'ı farkında olmadan öldürmeye niyetlenmiş gençlik miyiz yoksa?

Ne dersiniz?..