BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53

Sultan ve Çar!

Batı dünyasının Erdoğan ile Putin’in yükselen işbirliği ve dostluğu karşısında ‘Sultan ile Çar’ın birlikteliği korkutuyor’ yakıştırması ne anlam ifade ediyor!

Kim ne derse desin Türkiye’nin en önemli partneri Rusya’dır..

Kim ne söylerse söylesin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en önemli dostu Vladimir Putin’dir..

Çünkü ikisinin de siyasi yaklaşımlarına, siyaset tarzlarına, liderlik özelliklerine, doğru bildiklerini söylemekten çekinmeyen yapılarına baktığınız zaman çok önemli benzerlikleri mevcuttur..

Uçak düşürme krizi nedeniyle ilişkilerin kısa süre askıya alındığı dönemi bir kenara bırakırsak, Erdoğan ile Putin’in birbirine ne kadar yakın dost olduklarını çok iyi görüyoruz..

Cumhuriyet tarihinde Türkiye ve Rusya liderlerinin birbirlerine bu kadar yakın ve sıcak olduğu bir dönemi görmek mümkün olmadı.

Artık her olayda birbiri ile irtibat halinde olan iki lider gerçeği var..

Son aylarda iki liderin iki kez bir araya gelmesine, defalarca telefon görüşmeleri yapmasına, iki ülke bakanlarının sık sık buluşmasına hep şahit olduk ve oluyoruz da..

İki lider için yapılan yorumlarda ‘Yok birbirinden farkları’ sözlerini duyarken; bu dostluğun, bu samimiyetinin ABD’yi, İngiltere’yi ve Batı’yı nasıl rahatsız ettiğini de hep birlikte görüyoruz.

Öyle ki..

Bakın dünyaca ünlü İngiliz gazetesi Independent'ın Erdoğan ile Putin arasındaki dostluğun yeniden zirve yapmasını "Sultan ile Çar'ın buluşması Batı’yı kaygılandırıyor" diye nitelendirmesi ilginçti.

O nedenle de Türkiye’ye bakışları düşmanca olanlara karşı Türkiye’nin Rusya ile işbirliğini geliştirmesi, Batı ve ABD tarafından köşeye sıkıştırılmak istenen ülkemizin elini güçlendirmiştir..

Uluslararası ilişkilerde ebedi dostluklar ne kadar önemliyse ebedi çıkarlar da o kadar büyük önem taşır..

Çünkü Rusya’nın Türkiye’ye bakışı hiçbir zaman ne bir ABD ne bir İngiltere ne de herhangi bir Batı ülkesi gibi asla olmamıştır..

Uçak düşürme krizinin ardından yaşanan ilişkilerin dondurulması döneminin bitmesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in hem kendileri hem de ülkeleri adına ikili ilişkilerini başka ülkeleri kıskandıracak şekilde geliştirmesi, Türkiye’nin elini güçlendirmiştir.

15 Temmuz darbe girişimine karşı ilk tepkiyi koyan ülkenin Rusya olduğu gerçeğinin yanında Putin’in darbe girişimi nedeniyle birçok uyarıcı bilgiyi Erdoğan’a verdiğinin kulislere de yansıması çok ama çok önemli olmuştu!

O nedenle Türkiye’nin komşusu da partneri de ABD değil Rusya’dır..

Tabi ki ülkeler arasındaki dostluklar ebedi çıkarlarla ilişkilidir ama Türkiye ile Rusya’nın birbirine bakışı hiçbir zaman şaşı olmamıştır.

Bu coğrafyada Rusya Türkiye’ye, Türkiye Rusya’ya muhtaçtır..

Yaşanan uçak düşürülme krizinin ardından Rusya açısından ekonomik olarak zararların kapatılması, Türk pazarının açılması, gelen mamullerin Rus iç pazarını rahatlatması dışında, Türkiye’nin başkalarının tuzağı sonucu kendilerine düşman edildiğinin öğrenilmesi daha güçlü bir bağın kurulmasına katkı sağlamıştır.

Bu bakımdan bundan sonra Rusya, Türkiye’yi sadece güneyde söz sahibi bir imparatorluğun varisi bir dost devlet ve stratejik ortak olmanın ötesinde hemen hemen tüm platformlarda yanında yer almasını temenni ettiği zararların ve çıkarların ortak olduğu bir ülke olarak görmeye başlamıştırda..

**

Rusya, Türkiye için önemli bir enerji ortağıdır ve Türkiye için önemi açıktır...

Bakın..

Türkiye, en iyi tedarikçisi konumundaki Rusya'dan yıllık 50 milyar metreküp olan doğalgaz ihtiyacının 28-30 milyar metreküplük bölümünü alıyor.

Türkiye, Ukrayna üzerinden gelen ve Trakya'dan giriş yapan Batı Hattı ile Karadeniz'in altından gelip Samsun'dan karaya çıkan Mavi Akım üzerinden Rusya'dan doğalgaz alıyor.

Rusya yapımını planladığı Karadeniz altından Trakya'ya çıkacak olan 63 milyar metreküplük boru hattında ilk hatta akışın planlaması  2017 sonunda gerçekleşecek..

Yapımı halen devam eden ve Türkiye ile Azerbaycan'ın planladığı 16 milyar metreküplük TANAP hattı 2018 yılı haziran ayında devreye girecek.

Rusya 20 milyar dolarlık yatırımla Türkiye'nin ilk nükleer santralini Mersin Akkuyu'ya yapacak.

**

Ve işte böyle bir dönemde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Türkiye’nin  ekonomik bağımsızlığının yolunun enerji kaynaklarından yani yeraltı zenginliklerinden  geçtiğini çok iyi bilen. bakanlığında ona göre rota çizen, Türkiye’nin her bir köşesinde 2 milyon metrekare sondaj yaptırmak için  harekete geçiren Berat Albayrak büyük bir şanstır..

Putin’in geçtiğimiz aylarda İstanbul’da yapılan Enerji Zirvesi'nde Bakan Albayrak’ın iki ülke arasındaki ilişkiler ve enerji ile ilgili yaptığı konuşma karşısında nasıl hayranlık duyduğuna şahit olmuştuk..

Şu bir gerçek ki  Bakan Albayrak Enerji Bakanlığına göreve geldiği ilk günden bu yana büyük bir hareket getirerek Rusya ile ilişkiler boyutunda da  çok önemli bir ivme kazandırmıştır..

Söyleyeceğimiz şu ki   ülkelerin ekonomik bağımsızlıkların enerjiye bağlı olduğu gerçeği karşısında ’Nerede ne varsa çıkacak’ diyen  Bakan Albayrak dışa karşı tam bağımsız bir enerji bakanlığı icraatları ile Türkiye’nin önüne daha da açacak yüreklilikte ve karalıktadır..

O nedenle Türkiye’nin  bugünlerde Batı ve ABD karşısında ‘emir kulu’  olmamak adına  verdiği  ekonomik bağımsızlık savaşı vermesi  karşısında Rusya ile ilişkilerini en üst düzeye çıkarması iki lider   Erdoğan ile Putin arasındaki  dostluğun dış dünyayı  rahatsız etmesi çok doğaldır..

Ama içimizdekileri rahatsız etmesi anormaldir..

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ile ilişkileri yeniden geliştirmesi Putin ile diyaloğunu daha da ileri boyutlara taşıması tarihsel açıdan da doğru planlamadır..

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın  Rusya ile Çin’in başını çektiği "Şangay Beşlisi'nden biri olabiliriz" sözleri altın vuruştur..

Öyle ki   AB ve NATO'yu çıldırtmıştır!..

Reis  Türkiye’yi diz çöktürmek isteyenlere karşı oyunu artık kuralına göre  oynamaktadır..

O nedenle Türkiye’nin Rusya ile dostluğu çok önemlidir..

Öyle ki..

Erdoğan dün, bugün ve yarınlara bakış açısında tarihsel bir vizyon da ortaya koymaktadır..

Nasıl mı?

Mustafa Kemal 1935'te  yaptığı konuşmada Rusya Cumhuriyeti eski adı ile SSCB için ilişkiler boyutunda bakın neler söylemiş..

İyi okusun Türkiye’nin Rusya ile işbirliğini her geçen gün geliştirmesini, Erdoğan’ın Putin ile çok iyi bir partner olmasını eleştirenler..

Bakın Mustafa Kemal ne diyor Rusya için;

"Cumhuriyet'in dış siyasada özenle güttüğü amaç arsıulusal barışı korumak ve güven içinde yaşamaktır.

Sovyetlerle dostluğumuz, her zamanki gibi, sağlamdır ve içtendir. Kara günlerimizden kalan bu dostluk bağını, Türk ulusu unutulmaz değerli bir hatıra bilir. İki memleket arasında her yönden teğetler, sıklaşmakta ve genişlemektedir. Sovyetler, Cumhuriyetimizin onuncu yılında, yüksek delegeleri ile, şenliklerimizde hazır bulundular.

Devletlerimiz, hükûmetleri ve ulusları ile her fırsatta birbirlerine nasıl inandıklarını ve ne kadar güvendiklerini bütün dünyaya göstermektedirler. Son günlerde boğazlar meselesini ortaya koyduğumuz zaman, Sovyetlerin bizim tezimizdeki doğruluğu ve haklılığı bildirmiş olmaları, Türk ulusunda yeniden derin dostluk duyguları uyandırmıştır.

Türk - Sovyet dostluğu arsıulusal barış için şimdiye kadar yalnız hayır ve fayda getirmiştir. Bundan sonra da yalnız hayırlı ve faydalı olacaktır."

**

Mustafa Kemal’in aynı duygularını bugün Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da yaşamaktadır..

15 Temmuz darbe girişimi sonrası Rusya’nın anında Türkiye’nin yanında olduğunu açıklaması bu duyguları bütünleştirmiştir de.

İşte Türkiye ile Rusya, Erdoğan ile Putin arasındaki dış dünyayı kıskandıracak ilişkilerin her geçen gün büyük dostlukla gelişmesinin ne kadar önemli olduğu Mustafa Kemal’in açıklamalarında da gizlidir..

Türkiye’nin yeniden Rusya ile ortaya koyduğu dostluk Mustafa Kemal’inde dediği gibi bugünde hayırlı ve faydalıdır..

Bu coğrafyada Türkiye için Rusya ne kadar önemli ise Rusya içinde Türkiye o kadar önemlidir.

Ve  15 Temmuz’da görülmüştür ki  Türkiye  batıya, ABD’ye karşı bugün ikinci bir Kurtuluş savaşı vermektedir..

1.Kurtuluş savaşımızda da Rusya yanımızdaydı. Bakın büyük zaferi ve Cumhuriyeti simgeleyen  Taksim anıtında  iki Rus  General’de vardır.

Biri Rus Ordu’sunun kurucusu olarak bilinen Frunze diğeri  Cumhuriyetimizin 10.kuruluş kutlamalarına da katılan  Sovyet Orduları Başkomutanı Mareşal  Voroşilov’dur.

Neden mi :

Gerek Kurtuluş Savaşı gerekse Cumhuriyet’in kuruluşunda “Bolşevikler”in maddi ve manevi desteğine bir nebze teşekkür etmek için o iki generalin heykeli oraya konmuştu.

O nedenle batı dünyasının bugün birbirini çok iyi anlayan, siyaset tarzları birbirine çok benzeyen, ikisine de ülkelerinin çıkar ve menfaatlerini korumak adına bağımsız bir dürüş gösterdikleri için  çirkince ’Diktatör’  yakıştırmaları yapılan  Erdoğan ile Putin’in yükselen dostluğu karşısında  ‘Sultan ile Çar’ın birlikteliği korkutuyor’ yakıştırması yapılması çok önemlidir…

Üzerine birde ABD’de halkın hür iradesinin oyları ile  başkan seçilmesi baronlar tarafından bir türlü  hazmedilemeyen  daha koltuğa oturmadan tartışmaya açılan  Trump’un  ‘Biz artık ABD olarak  kendi işimize bakalım’ açıklamalarını ekleyin..

Putin ve Erdoğan hedefdi..Şimdi de entrasan  bir şekilde Trump!.

Bakın..

Rusya Liberal Demokrat Partisi Genel Başkanı Vladimir Jirinovski, dünyaya karşı ne söylüyor..

‘Türkler çok parlak bir lider, çok cesur ve başarılı bir insan olan Erdoğan gibi bir lidere sahip oldukları için çok şanslılar. Şuanda dünyada en etkin rol oynayabilecek 3 tane devlet başkanı var. Bunların arasında Sayın Erdoğan, Sayın Putin ve Sayın Trump var. Dünyayı kendilerine bırakalım".

Çok anlamlı değil mi?

O nedenle Türkiye kritik bir süreçten geçerken bir bakıma yeni bir kurtuluş savaşı yaşarken Rusya ile dostluğunu dahade geliştirmeli.

Son söz şudur..

Bizi dolarla molarla yıkacaklarını düşünenler hayal görüyor..

Üssat Necip Fazıl'ın çok anlamlı  bir sözü var..

Duysunlar;

'Bizler açlıktan karnına taş bağlayan peygamberin,doymak bilmelyen ümmetilyiz'