BIST 9.754
DOLAR 32,57
EURO 34,99
ALTIN 2.431,68

Sultan Abdülhamid Han’dan Başkan Erdoğan’a giden yol (2)

Abdulhamid ne diyordu; Dünyada yalnızız. Düşman her zaman müttefik bulabilmekte fakat hilâl her zaman yalnız kalmaktadır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün yaşadıkları ile  Sultan Abdülhamid dönemini örtüştürmemek mümkün mü?

Sultan Abdülhamid dönemi bugünler için gerçek anlamda bir ayna bir derstir..

Bakın..

1.Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti Çanakkale’de, Galiçya’da, Kafkasya’da, Irak’ta, Filistin’de, Mısır’da, Arabistan’da müttefik ordularına karşı, ihanetlere ve sabotajlara maruz kalarak savaşmış, 2 milyon civarında vatan evladını şehit, yaralı ve esir olarak kaybetmişti.

Bunlar yoksulluktan kaynaklandığı gibi ihanet ve sabotajlarla da oluşmuştur.

Yıl 1917.

İngilizlerin 130 bin kişilik ordusu ve Arap isyancılara karşı Türk Ordusu Filistin ve Kudüs’ü savunuyor. Denizden ve karadan İngilizler saldırırken, isyancı Araplar da demiryollarını sabote ediyor, Arap halkını Türklere karşı isyana teşvik ediyorlardı…

Kutsal şehir Kudüs’ü teslim etmemek için var gücü ile savaşan Türk Ordusu, 3 ay kuşatmaya direniyor. Ancak hiçbir desteğin gelmemesi, Türkleri 30 bin şehit vererek 9 Aralık 1917 günü Kudüs’ü teslim etmek için geri çekilme zorunda bırakılıyordu..

Kudüs’ün bu teslimiyeti Sultan Abdülhamit Han’ın Siyonizmin fikir babası TheodorHerzl’e verdiği cevabın gerçekleşmesinden başka birşey değildi:

23 Temmuz 1902 tarihinde;

Siyonizmin fikir babası TheodorHerzl, Abdülhamit Han’a Osmanlı Devleti’nin borçlarının ödenmesi için 25 milyon altın kredi ve 2.5 milyon altında rüşvet teklif etmiş.

Bunun karşılığında, Filistin ve Kudüs’e Yahudilerin yerleştirilmesi istemişti.

Abdülhamid Han’ın cevabı şöyle olmuştu..

“... Ordumuz düşmanlarının paraları ile yapılacak tahkimatın arkasına sığınmaya tenezzül etmez. Ayrıca ben bir karış dahi olsa toprak satamam. Zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim bu toprakları kanlarını dökerek kazanmışlardır. Bu Toprakların bedeli şehit kanıdır.” 

Necip Fazıl ise Sultan ile ilgili bakın ne diyordu:

“II. Abdülhamid, Türk’ün özünün ve temel varlığının, hakkı gasp edilmiş, mağdur kurtarıcısıdır. Abdülhamid, Tanzimat sonrasındaki Batı’ya kontrolsüz, körü körüne yönelişin karşısında inatla duran, kök ve cevherin müdafaasını son bir gayretle yapan muazzam bir şahsiyettir. Abdülhamid’i anlamak  her şeyi anlamaktır’

Sultan 2. Abdülhamid Han’ın vefatının üzerinden neredeyse bir yüzyıl geçti. Sultan Abdülhamid Han’ı anmak, onu genç kuşaklara tanıtmak, bugün yaşananları daha iyi anlamak adına bu ülkenin aydınlarının bir görevidir.

Bakın Sultan, o  süreçte Batı’ya asla güvenilemeyeceğini ve devletin içte birlik ve dışta da bekasının sağlanmasının tamamen kendi projesine bağlı olduğunu görürken ne söylüyordu.. 

 "Dünyada yalnızız. Düşman vardır, fakat dost yoktur. Sâlib her zaman müttefik bulabilmekte fakat hilâl her zaman yalnız kalmaktadır. Osmanlı Devleti'nden menfaat bekleyenler ona dost görünmekte, fakat umduğunu bulamadığı zaman hemen düşman kesilmektedir..." 

Batılı sömürgeci güçlerin Osmanlı devletini parçalamak üzere ortaya attıkları ‘Şark Meselesine’ karşı Sultan Abdülhamid kendine ait olan ‘Şarkın İttihat ve Islahı’projesiyle cevap vermiştir. Osmanlı’nın tüm borçlarına karşı istenilen Kudüs, Yahudilere teslim edilmemiştir.

Doğu Anadolu için de "Kellemi veririm Doğu Anadolu'yu vermem!" diyerek batılıların tüm oyunlarını bozmuştur.

Hangi pencereden bakarsanız bakın, Sultan II. Abdülhamid Han ve devri yakın dönem tarihimizin önemli nirengi noktalarından birisidir. 

Ve bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşı karşıya kaldığı  bütün tehlikelere  baktığımız zaman ne kadar önemli benzerlikler yaşandığını çok iyi görürüz..

O nedenle Sultan Abdülhamid dönemini tahtan indirilişinde karşı karşıya kaldığı oyunları kumpasları okurken bugün Recep Tayyip Erdoğan’ı yaşamamak mümkün değil.

Necip Fazıl Sultan Abdülhamid için bakın ne söyler..

‘II. Abdülhamid, Türk’ün özünün ve temel varlığının, hakkı gasp edilmiş, mağdur kurtarıcısıdır. Abdülhamid, Tanzimat sonrasındaki Batı’ya kontrolsüz, körü körüne yönelişin karşısında inatla duran, kök ve cevherin müdafaasını son bir gayretle yapan muazzam bir şahsiyettir’.

Necip Fazıl bu sözleri ile  adeta bugün Erdoğan’ı da işaret etmiyor mu ?

Peki Erdoğan Abdülhamid için ne düşünüyor..

‘ 2. Abdülhamid, reformcu, dirayetli ve çok yönlü bir padişah olarak, günümüzde de varlığını devam ettiren birçok müessesenin ve modern kurumların temellerini atmıştır. Siyaset felsefesini, 'Basiret, emniyetin babasıdır. Evvela basiret sonra da emniyet gereklidir.' şeklinde özetleyen ve parçalanmak üzere olan Osmanlı Devleti'ni 33 yıl boyunca bir arada tutan Sultan Abdülhamid Han, her açıdan çok önemli bir şahsiyettir. Bize düşen, hiçbir komplekse kapılmadan, dayatmalara itibar etmeden, ön yargılardan kendimizi arındırarak 2. Abdülhamid Han dönemini iyi anlamak, gerekli dersleri çıkararak, gelecek nesillere tanıtmaktır’

O nedenle Sultan II. Abdülhamid Han’ı anladığınız, dönemini etüt ettiğiniz, ona yapılan saldırıları tahlil ettiğinizde Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın verdiği mücadelenin haklılığını görürsünüz.

Bakın yabancı gazetelerin Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip Erdoğan’a saldırıları  Türk milletine bir fikir vermektedir.

İsrail gazeteleri Haaretz, YedothAhranoth, Jerusalem Post başta olmak üzere, Washington Post, Economist, Newyork Times, Bild, Der Spiegel Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef gösterirken, aynı zamanda aklı olan insanlara da doğru hedefi gösteriyor.

İmamı Şafi’ye şunu sormuşlar:

– “Dost kimdir, dostu nasıl tespit ederiz?”

İmamı Şafi de şunu söylemiştir:

– “Düşman okunu takip edin, düşman oku nereye gidiyorsa işte dost odur” demiştir.

Düşmanın oku nereye gidiyor?

Milletin adamı Recep Tayyip Erdoğan’a..

O nedenle bu milletin dostu o..

0 nedenle Abdülhamid’in tahttan indirilerek Osmanlı Devleti’ne kaybettirilen yüz yıl gibi Türkiye’ye de bir yüz yıl kaybettirilmek istenmesine bu büyük millet asla müsaade edilmeyeceğini 15 Temmuz gecesi göstermiştir.

Bakın..

Abdülhamid’e ve kurduğu otoriter yönetime karşı çıkmış, onu suçlamış hatta hakaretlerde bulunmuş bazı aydınlar, devlet adamları sonraki dönemlerinde bundan pişmanlık duydular. Bunları yazılarında, şiirlerinde ifade ettiler. Abdülhamid’e en şiddetli eleştirileri getiren İttihatçıların önemli isimlerinden Rıza Tevfik, “Sultan Abdülhamid Han’ın Ruhâniyetinden İstimdat” adlı şiirinde pişmanlığını şu mısralarla ifade edecekti:

Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör milletin bak günahına.

Târihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyâsîPadişâhına.

“Pâdişah hem zâlim, hem deli” dedik,

İhtilâle kıyam etmeli dedik;

Şeytan ne dediyse, biz “beli” dedik;
Çalıştık fitnenin intibahına. 

Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.
Sade deli değil, edepsizmişiz.
Tükürdük atalar kıblegâhına. 

Ne anlamlı değil mi?

Sultan Abdülhamid Han’ın çok anlamlı bir sözü vardır..

Derki; ‘Tarih değil, hatalar tekerrür ediyor!’

Ama bu kez hatalar tekerrür etmeyecektir.

Millet bir daha eski hatalara, eski pişmanlıklara düşmeyecektir..

15 Temmuz bu noktada bir milattır..

Abdülhamid’in yalnızlığının verdiği ızdırap Erdoğan için  olmayacaktır..

15 Temmuz bunun için bir milattır!..

Son söz şudur; "Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır"

 

İstanbul'da gerçekleştirilen hain terör saldırısını şiddetle kınıyorum. Yaralılara acil şifalar dilerken, şehitlerimize Allah(c.c)’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağolsun...
Allah bizimle ..Ne darbe girişimleri, ne ekonomik krizler, ne de patlamalar bu devleti, bu milleti asla yıldıramayacak!

Alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V)'in doğum yıldönümü, Mübarek Mevlid Kandilinizi kutluyorum.