BIST 9.717
DOLAR 32,48
EURO 34,95
ALTIN 2.436,34

Sosyal medya öldürmez, süründürür!

"Yeni medya geleneksel gazeteciliği öldürecek mi?" sorusu bugün hala tartışılıyor. Bana göre öldürmez ama süründürür. Sonuçta değişimden kaçış yok.

Geçen hafta gündem yine toz duman olmuşken biz "Sosyal Medya ve Sosyal Hareketler" seminerinde sosyal medyanın tozunu almaya çalışıyorduk.

Almanya Büyükelçiliği'nin düzenlediği bu seminerde iki gün boyunca sosyal medyanın sosyal hareketlere ve gazeteciliğe etkisini konuştuk. Almanya'dan da katılımcıların olduğu seminerde oldukça keyifli bir tartışma gerçekleştirdik. 
 
Herkesin ortak kabulü şuydu: "Gezi" Türkiye'de bir çok konuda olduğu gibi sosyal medya algısının gelişmesinde de bir kırılma noktası oldu. Gerek iktidar partisi gerekse geleneksel medyanın aktörleri "sosyal medyanın" gücünü biraz daha kavradılar. 
 
Seminerin en çarpıcı tartışma konularından birisi, sosyal medyanın gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan yurttaş gazeteciliği ya da katılımcı gazetecilik kavramlarının geleneksel gazetecilikten farklarıydı. 
 
Yurttaş gazeteciliği yapanları görgü tanığından ayıran nedir?

İşte bu sorunun cevabı yeni medyayla birlikte dönüşen gazeteciliğin geleceğinde kilit rol oynuyor. 
 
Bir dönem eline fotoğraf makinası alan, çektiği fotoğrafları sosyal medyada paylaşan herkesin kendini "photographer" olarak konumlandırması gibi; olay yerinden bildiren, olayın görüntülerini anında sosyal medyadan paylaşan herkes kendini "gazeteci" olarak konumlandırabilir mi?

Cevap evet olsa bile bu konumlandırma ne kadar doğrudur?
 
Bugün haberin toplanma, işlenme ve aktarılma aşamalarının merkezinde çevrimiçi teknolojilerin bulunduğu gazetecilik türüne "ağlaştırılmış gazetecilik" diyoruz. Ağlaştırılmış gazetecilik, sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla daha da önem kazanırken geleneksel medyayı da peşinden sürüklüyor. 
 
"Yeni medya geleneksel gazeteciliği öldürecek mi?" sorusu bugün hala tartışılıyor.

Bana göre öldürmez ama süründürür. Sonuçta değişimden kaçış yok.

Bu tarih boyunca hep böyle olmamış mı zaten? Geleneksel olanı yeni olanla harmanlayabilenler hep kazanırlar.

Geleneksel medyada çalışan gazeteciler en kötü haliyle biraz Twitter, biraz Facebook kullanmak zorunda artık.

"Bana çok yapay geliyor, yaptığım işle ne alakası var" diyebilir.

Bu tür sosyal ağlarda bulunmazsa gazetecilik yapamaz mı? Yapar.

Moda tabirle, şimdilik "yetmez ama evet" diyebilirim. Ama çok kısa süre sonra yetmeyecek. Çünkü geriden gümbür gümbür gelen dijital bir nesil var. 

FACEBOOK VE TWİTTER PAYLAŞIMLARINA DİKKAT! 
 
Üstüne uzun uzun tezler yazılan bir konuyu burada dallandırıp budaklandırmadan bir kaç not aktarayım.
 
-Twitter Almanya'da bizdeki kadar aktif kullanılmıyor. Hatta biz sürekli Twitter'dan bahsedince Almanlar baya şaşırdı.

-Almanya'da blogger'lar favori. Çok sayıda ve etkin blogger var.
Türkiye'de neden blog yazarlığının bu kadar etkin olmadığı aklıma takılmadı değil.

Sanırım Twitter bizde çok hızlı yayıldığı için milletin gazını almaya yetti. Zaten herkesin her konuda uzman olduğu bir toplum için 140 karakter yeter de artar bile. 
 
-Özellikle Gezi sürecinden sonra Facebook ve Twitter'dan içerik paylaşmanın hukuki boyutları da daha çok tartışılır oldu. Twitter gözaltılarını hepiniz hatırlayacaksınız.

Facebook'da Like edilen, Twitter'da Fav.'a eklenip RT edilen içerikler ne kadar hukuki sorumluluk getiriyor? 
 
Bu konuda hukuki olarak bir muğlaklık olduğu ve açıkcası mahkemelerin yorumuna kaldığını görüyoruz. Facebook'da beğendiğiniz, Twitter'da Favori'lere eklediğiniz içeriklerden sorumlu değilsiniz. Fakat Facebook'da paylaştığınız ve Twitter'da Retweet ettiğiniz içeriklerden olayın özelliklerine ve içeriğe ulaşma amacına göre sorumlu tutulabiliyorsunuz. Yani sosyal medya tamamen sorumsuz bir alan değil. Başkasının içeriklerini paylaşırken de dikkat edin derim.
 
Seminere katkı sağlayan isimleri buradan anmadan geçmeyelim: 
Akademisyen Dr. Leonard Novy, gazeteci Ümit Sezgin, Frankfurter Allgemeine’den Michael Mantens, blog yazarları Lisa Altmaier ve Steffi Fetz, Hürriyet WEB Koondinatörü Bülent Mumay, Greenpeace’den Volker Gabner, İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Ulaş Başar Gezgin, gazeteci Veronika Hartman, Zaytung’un kurucusu Hakan Bilginer, Bilgi Üniversitesi’nden Mehmet Bedii Kaya, gazeteci Christian Feiland, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan Murat Akşit, blogcu Martin Fushs, akademisyen Dr. Erik Meyer, Uluslararası Sosyal Medya Derneği’nden (USMED) Said Ercan, Korsan Partisi eski Siyasi Genel Müdürü Marina Weisband, Ulusal Kanal Ankara Temsilcisi Mustafa Kaya, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nden Hauke Gierow, gazeteci Ali Eyüboğlu ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan Bahattin Vidinli.