BIST 9.554
DOLAR 32,53
EURO 34,84
ALTIN 2.488,56

'Sopa' kimin elinde?

Küresel güçler dünyayı yeniden şekillendirmeye çalışıyor lakin unuttukları bir şey var; biz bu coğrafyada söz sahibiyiz!

Bin bir girizgâhın anahtarı olması hasebiyle bismillah diyerek söze başlayalım; 

Ezber bozmaya yönelik taraflara odaklanmış olduğum tespit ve tahliller neticesinde yazılarımı kaleme almaya çalışıyorum. Sorun ya da tahlil odaklı yazılarla felaket tellallığı yapmadan, hayatiyet arz eden cümlelerle buradayım.

Ne siyasetçiyim ne de sosyoloğum. Gençlik dönemindeki sancılar ile geleceğe idealist adımlar atmaya çalışıyorum sadece.

***

İnsanların algısını arzulamış olduğunuz bir yöne toplamak için insan denen varlığı iyi tanımanız gerekir.

 Hepimizin zihninde günlerin, haftaların, ayların ve dahi mevsimlerin renkleri vardır.

Öyle zannediyorum ki Aralık ayının renk hayali ya siyah ya da koyudur. Kışın başlangıcı, yakıt hazırlıkları, sonbahardan çıkış ve soğuğa, sertliğe geçiş ayı olarak koyu renklidir.

Ve insan fıtratı mevsimlerle ilintilidir. Her ruh dört mevsimi yaşar ve bilir… Yani demem o ki insan ve mevsimler birbirlerine değen unsurlardır. Birbirlerinden etkilenirler… 

İnsanların algısını arzulamış olduğunuz bir yöne toplamak için insan denen varlığı iyi tanımanız gerekir. Zihinlerdeki renkleri ve düşünceleri iyi çözümleyerek sunmuş olduğunuz bilgiyle toplumda bir hal ve davranış biçimi oluşturursunuz. Sonuçta, toplum üzerinde istediğiniz nizamı kurmuş olur; neticede bütün ülke hayatını planladığınız nizama sokarsınız.

Bu tür çalışmalar özellikle gençler üzerinde yapıldı. Çünkü asıl potansiyel onlarda var. Mevsimin renk değişimlerine en çabuk kanalize olanlar gençlerdir. (Onları sokağa çıkartmak ve en aktif rolleri üstlenmelerini sağlamak daha kolaydır.) Algılarıyla oynadığınız zaman toplumun en aktif damarını ele geçirmiş olursunuz. Öyle yaptılar ve hali hazırda yapmaya da devam ediyorlar…

Şimdi; iki sene önceki Aralık darbe girişimi aslında algı çalışmasının Türkiye halkı üzerinde kurulması planlanan bir nizam şekliydi. Sadece yeniden düzenleme ile “sanki varmışçasına inandırılarak var olan marazlardan temizlenmenin” algısı şeklinde kabul ettirilmeye çalışıldı. Ve bir kısım halk tarafından da bu şekilde algılandı. Ama benim kanaatimce günümüzde vuku bulan gelişmelerden yola çıkınca sözüm ona nizam değil, bir tık hatta birkaç tık ötesinde bir planlama olarak çalışıldı.

Eğer koyu renk algısının darbe ayı olan Aralık’ta girişimler karşılık bulsaydı, bugün Güneydoğu sınırlarında ve dahi bölge damarlarında şekillendirilmeye çalışılan yenidünya düzeninde Türkiye pasif olarak rol almış olacaktı ya da zaten rol bile alamayacaktı.

Artık Aralık ayı benim zihnimde daha da karanlık. 

Maksat mevcut iktidarın sözüm ona yaptığı yanlışları, İslamcı oluşu hatta ümmetçi oluşu değil bilesiniz. Dik ve omurgalı duruşla beraber haklı olarak cesur tavır ve davranışlardı. 

Koyu rengin büründüğü soğuk havada, darbe istenilen düzende gerçekleşseydi; hem İslami bir cemaat yok edilmiş olacaktı hem de mevcut iktidar yok edilecekti. Bu kadar mı sizce? 

Aslında tek taşla üç hedef vurulacaktı. Nasıl mı?

İktidar, cemaat ve sınırlarımızda şekillenecek yeni düzende söz sahibi olamayan pasif bir Türkiye. 

Küresel güçlerin zihin algısına yönelik oyunlarının bozulduğunu günümüzde yaşanan gelişmelerden çok rahat anlayabiliyoruz. Bu algıya yenik düşenlerde oldu elbette. Cemaat yenik düştü, mevcut iktidarın nefesi ile vücut bulanlar arasında da ufak tefek çözülmeler olduysa da Tayyip Bey sayesinde geleceğimiz kurtarılmaya çalışıldı. 

Şu günlerde Amerika ve Batı sömürüsü ekâbirliği ile sınırlarımızda ve Doğumuzda oynanan trajedik oyun bozuldu. 

Sınırımızda gerçekleşecek olayların planları daha önceden yapılmıştı ve plan devreye sokulacaktı elbette. 

Ama Türkiye’nin siyasi iktidarı keşmekeşlik içinde olmalıydı plana göre. 

Zira sınırımızda hareketlenmeleri kolaylaşacak, hava sahalarımızda istedikleri uçuşları yapabilecek ve dahi içimize kadar çok rahat girebileceklerdi.

Küresel güçler dünyayı yeniden şekillendirmeye çalışıyor lakin unuttukları bir şey var; biz bu coğrafyada söz sahibiyiz! Unutmamaları gerektiğini de görmüş oldular çok şükür. Siyah soğuğun ardından beyaz örtü ile ak ve sevimli bir ay geliyor. 

Bu ülkenin geçmişinde yaşadığı sıkıntılar sermaye olarak gelecekte yaşanacak huzurlu günlerin ödenmiş bedelleridir. 

Bunu asla unutmasınlar ve bizde asla unutturmayalım…

Şimdi düşünelim (sopa kimin elinde?)…