BIST 8.794
DOLAR 32,34
EURO 35,09
ALTIN 2.240,00

Sizi Bilimin İzzetini Ve Şerefini Korumaya Davet Ediyorum.

Akademik unvanları ile medyada rezil görüntü sergileyenlere itirazımdır.

28 Şubat döneminde meslektaşlarımızın medyadaki rezaletlerine alışmıştık. Torunun giydiği asker üniformasından dolayı torununa karşı hazır ol durumunda beklediğini televizyonda ballandırarak anlatanından politikacılara cevap yetiştirenine, askeri darbe yapmaya davet edeninden veteriner olduğu halde inkılap tarihi dersi verenine kadar her rengini gördüğümüz bu yüz karası akademisyenlerin en nihayetinde silikleştiğini görmüştük. Görmüştük de sevinmiştik. Çünkü bilim insanlarının sadece kendi meslekleri ve uzmanlık alanları ile ilgili konularda ve sadece ihtiyaç duyulduğunda konuşması gerektiğini biliriz.

 Üzücüdür ki o netameli günlerin akademisyenleri ve yeni versiyonları yeniden medyada görünür oldular. Bir süredir Ortadoğu’da beş başkent sayabilenin Ortadoğu uzmanı tripleri kestiğini, Suriye’de 5 köy ismi söyleyenin ulusal güvenlik uzmanı geçindiğini toplum kanıksamıştı.  Hatta konu ne olursa olsun saatlerce gevezelik yapabilenleri sosyal medyada tiye almak ulusal bir hobi bile sayılabilirdi. Kimsenin izlemediği tartışma programlarında bir kamyon dolusu akademik unvan ile saatlerce kahve muhabbeti çevrilmesini zor da olsa sineye çekmiştik.

 Ancak, kıymetli beyler ve hanımlar,  durum artık bunun da bir tık ilerisine geçmiş durumda. Seviye yavaş yavaş sirk maymunu düzeyine iniyor. Eskiden teşhir ile reyting yapmaya çalışan medyanın yeni malzemesi olduğunuzun farkında mısınız?

 Uzatılan her mikrofona konuşmak, çevrilen her kameraya demeç vermek zorunda değilsiniz. Konuşma şehvetine bir sınır koymak bu mesleğin alameti farikalarından biriydi, unuttunuz mu?

 Medya, en nihayetinde haber değeri olan sansasyonel malzemenin peşindedir ve bu malzemeyi temin edeceği birkaç meslek grubu var. Bu meslek grupları da doğası gereği buna teşnedirler. Siyasetçi var olmak için konuşmak zorunda. Magazin ehli görünürlüğünü canlı tutmak için her daim dikkat çekme derdinde. Bu tür mesleklerle meşgul olanların yaptıkları yadırganmaz ancak bilgi öğrenmek, öğretmek ve üretmekle mükellef bilim insanlarının bu tür davranışları sakil duruyor, bilesiniz.  

Diyet konusundaki uzmanlığı insanlara hakaret ettirmeye vardıran, uzmanlık alanı dışında yalanları ve saçmalıkları bilimsel teori olarak sunan sevgili Profesör Doktor, Twitter hesabından en laubali tehditleri savuran, en galiz küfürleri eden sayın rektör,  Farzı-ayin muhabbeti çeken bay mühendis rektör bunlardan sadece birkaçı. Akademik kimliğin arkasına saklanarak trollük yapmak ucuz bir yöntem.  Medyada ortalama akademisyen temsili böyle olunca, taşrada durum daha da vahim olabiliyor. İdari görev alabilmek için hayatı boyunca hiç oy vermediği partiden aday adayı olabilenlerden geçilmiyor üniversitelerde. Birer temsilcisi olduğunuz mevcut akademik ahlak düzeyinden dolayı dünyada esamimiz okunmuyor. İlk beş yüz üniversite arasına sondan bilmem kaçıncı olarak giren birkaçı ile övünür haldeyiz.

 Uzmanlık alanınızın toplumu ilgilendiren yönü varsa bu konularda kelam edebilirsiniz. Nitekim bir kısmımız yapıyor da. Bunun için medyayı kullanabilirsiniz ve bunda bir sakınca yok. Ancak 18. Yüzyıl Osmanlı idare hukuku uzmanıysanız, ÖSYM'nin sınav uygulamaları hakkında medyada şehvetli bir akademik tartışmaya girmeyin.

Her konuda konuşunca ne oluyor?

 Öncelikle mesleğin ciddiyetini düşürüyorsunuz.  Hepimizi rezil ediyorsunuz. Kifayet göstergesi olması gereken unvanları kıymetsizleştiriyorsunuz.  En kötüsü de akademinin yüz karası 28 Şubatçılar ile fena halde benzeşiyorsunuz. Onlar da sizin gibi bu yolla makam elde edeceklerini ya da makamları koruyacaklarını  sanacak kadar saftı. Görüldüğü gibi işler ters gittiğinde bedelini en hızlı ödeyenler de siz oluyorsunuz.

 Birikiminiz ile topluma katkıda bulunmak istiyorsanız ve bu amaçla idareye talipseniz, akademik kimliğinizi bir tarafa bırakın, işgal ettiğiniz makamları bilgi ve bilim üreteceklere bırakın.

Sonra, hodri meydan!