"Sıradan faşizm..."
Malatya’da çocuk yuvasındaki şiddet görüntüleri ve ardından yapılan
eleştiriler karşısında sanki herkes ilk kez böyle bir olayla
karşılaşıyor/duyuyor gibi...
Aslında bu “sıradan faşizan” görüntüler her an, en
az bir kez her evin çatısı altında yaşanıyor.
Dayak bu topraklarda “cennetten çıkma” kabul
edilmiş...
"Kızını dövmeyen dizini döver" atasözleri
literatüre geçmiş.
Dayağı hak etmek...
Ölümü “hak etmek” anlayışının ürünü değil mi
törelere kurban edilen kadınlar?
Hem kanunların hem de ailelerin teşviki ile
tecavüzcüsüyle evlenmeye zorlanan kızlar...
Sille tokat dövülen hatta canları alınan kadınlar...
Kaç ana-baba çocuğuna tokat atmıyor bu ülkede?
Kaç erkek eşini dövmüyor?
Diyeceksiniz ki Malatya farklı....
Hiç farklı değil...
Çocuklara dayak atan bakıcı kadınlar için bu,
“sıradan” bir şiddet çeşidi.
İster okulda, ister evde, isterse sokakta olsun “şiddetin
haklı nedeni olabilir” bakış açısıyla yapılmış kanunlar,
töreler ve şiddete pirim veren genel ahlak kuralları ile yetişmiş
nesillerden ne bekleyebilirsiniz?
İnsan soyunun doğasındaki şiddet, ilkellik, acımasızlık korkutuyor
beni...
Yeryüzünde düşünebilen, akıllı canlılar arasında belki de en barbar
olanı insan...
Adeta bir yok edici...
Denizde, karada yaşayan kendisi dışındaki her canlıyı yiyebiliyor.
Bizim kültürümüzde olmasa bile kedi, köpek, çekirge daha pek çok
şeyi yiyen kültürleri de düşündüğünüzde insan soyu her şeyi
afiyetle yiyebiliyor.
Her şeyi yiyebilen ve dünyayı bir savaş alanına çeviren başka bir
canlı türü biliyor musunuz?
***
Bu çocuklara yardım edelim...
Geçtiğimiz günlerde bir e-mail düştü posta kutuma.
Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Van’ın
Çaldıran ilçesinde görev yapan bir kişinin
çığlığını sizlere iletmek istiyorum:
“Görev Yaptığım ilçe 64 köyü, 27 mezrası ve 5 mahallesi
olan gelişmemiş iri yapılı bir köy. Aşiret hegemonyası hüküm
sürmekte olduğundan halkı fakir,yoksul ve zavallı ...
Okullar harap, öğrenciler yarı çıplak... Ayaklarında terlik
bakımsız, mutsuz ve umutsuz halde.Görev yaptığım yerin çöpünü
karıştırarak karınlarını doyuruyor. Ve bulabildikleri yemek
artıklarının bir kısmını da poşetlere koyup evlerinde umutsuzca
bekleyen ailelerine götürüyorlar. Onlara bakarken bizlerin utanması
gerekirken tam tersi oluyor. Onlar bizden utanıyorlar.
Samimiyetimle ifade edeyim ki, bu anlattığım bir masal değil.
Burada yaşananlardan sadece bir örnek.
Bu bölgede terör mevcut ve var olan bir gerçek. Halkın büyük bir
çoğunluğu şimdilik teröre destek vermiyor. Ama bu yoksulluk içinde
nereye kadar, bilemiyorum...
Yarınlardan çok endişeliyiz! Gelin bu çocuklara sahip çıkalım. Biz
sahip çıkmazsak başkaları sahip çıkmak için her an göreve hazır
bekliyor. Buralarda çocukların yarım kalmış ve kullanılmış kurşun
kaleme bile ihtiyacı var. Yardımlarınızı
bekliyoruz.”
Bu mektubun sahibinin adı bende saklı. Yardım
etmek isteyenler e-mail adresime başvurduğunda
iletişim bilgilerini vereceğim. Para istenmiyor. Giyecek ve okul
malzemelerine gereksinim duyuluyor. Giysilerin eski olması önemli
değil yeter ki temiz olsun ve itinalı bir şekilde paketlenerek
gönderilsin.
NOT: Aydınses gazetesi yazarı
Gülnur Yeşilbaş’a teşekkür ederim.