BIST 9.645
DOLAR 32,59
EURO 34,80
ALTIN 2.406,54

Ses kayıtlarından neyi anladık?

40 yıldır vaazlarında cemaate “Faiz haramdır bankalardan uzak durun” diyen Hoca efendinin taraftarlarına özel mesajla bankada hesap açmaya çağırmasındaki zıtlığı gördük.

Kimle kim arasında olursa olsun, özel konuşmaların internette yayınlanan ses kayıtlarını yazı konusu etmek hoşuma gitmiyor.

Ne yazık ki, Türkiye gündemi, bu tür ihlaller, özel hayata müdahaleler, teşhirlerle dolu.

İstesek de uzak duramıyoruz.

Başbakan Erdoğan’ın telefon konuşmaları art arda yayınlanıyor.

Cemaat lideri Fethullah Gülen’in telefon konuşmaları da öyle.

Mahremiyetin hiçe sayılmasına mı yanalım, bu mahremiyetin şoke edici mahiyetine mi, bilemiyoruz.

Hepimiz, bir topluluğa hitap ederken azami derecede özenli ve dikkatliyizdir. Kimilerimiz, özel konuşmalarımızda, eş dostla muhabbet ederken daha rahat olabiliyoruz. Ancak aradaki fark üslup farkıdır. Genel konuşmalarımız ile özel sohbetlerimiz arasında zıtlıklar, birbiriyle temelden çelişen nitelikler varsa, vaziyet vahim demektir.

Başbakan, Deniz Baykal’ın “kaseti” yayınlandığında, “Bu özel hayatın ihlalidir” diyenlere cevaben “Ne özeli, genel genel!” demişti.

Şimdi, kendi özel hayatı ifşa ediliyor.

Fethullah Gülen ise, takipçilerine ısrarla “İstihbarata önem vermemiz gerek” diye nasihat ediyor, telkinde bulunuyordu.

Şimdi, kendisi istihbaratın objesi konumunda.

***

Topluma istikamet gösteren, ülkenin kaderini etkileyen iki liderin özel konuşmaları ortaya döküldü.

 “Büyük alim”, “mümtaz şahsiyet” diye nitelenen bir lider; “Peygamber efendimizi rüyada gördük tweet’leri ikiye katlayın emri verdi” dediklerinde “Evet yapın” dediğini duyduk.

Gariban insanlara “Üstünlük sadece takvadadır” diye öğütler veren Gülen için, zenginliğin üstünlük, işadamının ‘değerli’ olduğunu anladık.

40 yıldır vaazlarında cemaate “Faiz haramdır bankalardan uzak durun” diyen Hoca efendinin taraftarlarına özel mesajla bankada hesap açmaya çağırmasındaki zıtlığı gördük.

Mezhep savaşının bölgemizi kasıp kavurduğu bir dönemde önemli din adamının senaristliğini yaptığı dizide İran ve Şii düşmanlığını bilerek kışkırttığını anladık.

İşadamlarını kontrol edebilir halde tutmak için rafineri gibi rüşvetler dağıttığını öğrendik.

***

‘Dünya lideri’ diye lanse edilen siyasetçinin, bir TV’deki alt banda tahammül edemediğini fark ettik.

Yakınlarıyla, arkadaşlarıyla konuşurken birbirlerine “Hakkını helal et” diye incelik gösteren siyasetçilerin bir haber yüzünden insanların ekmeğiyle kolayca oynadığını öğrendik

Aslında halktan biri gibi yaşamakla itibar kazanan bir siyasinin şatafat içinde yüzdüğünü duyduk.

Ortadoğu’yu yönlendiren başbakanımızın “yılda 5 gün misafir olacağı” villanın tuvalet musluğu ile ilgilendiğini gördük.

Rüşvetin ‘bağış’a dönüştüğünü anladık.

Tüm bunları duymamış gibi yaşayabilir miyiz? Geleceğimize müdahil olmaya çalışan bu iki önemli insanın özel konuşmaları ile genel sohbetlerinde beliren zıtlıkları görmezden gelebilir miyiz?

İki tarafın mensupları da “Ne var konuşmalarda, suç mu var?” diyerek durumu geçiştirmeye çalışıyorlar.

Bana sorarsanız, bu konuşmaları asla duymamalıydık.

Fakat aynı zamanda, bu konuşmalar asla yapılmamalıydı.

***

Kendisini ziyaret ederek “Hocam, STV’deki Şefkat Tepe dizisi barış sürecine zarar veriyor” diyen gazetecilere “Ben bir konuşayım niçin yayınlıyorlar öğreneyim” diyen Gülen’in aslında dizinin senaristi olduğunu öğreniyoruz!

Bu müthiş çelişkiyi görmezden gelebilir miyiz?

Ne; “büyük alim”, “gönül adamı”, “dünyadan elini eteğini çekmiş derviş” diye bildiğimiz Fethullah Gülen, ne de “dünya lideri”, “garibanın dostu” sandığımız Tayyip Erdoğan bildiğimiz gibi çıktı.

Burada strateji ile imaj arasındaki büyük farkı müşahede ediyoruz.

Bütün bu tutarsızlıkları, ihtirasları, anormallikleri bir tek biz duymuyoruz. Tüm dünya duyuyor.

Liderlerimizin bayağılıklarının utancından hepimize pay düşüyor.

Bence iki tarafa da gönül verenlerin şu soruya cevap bulması gerek:

Değer verip, bütünüyle itaat ettiğiniz bu insanlar gerçekte kim?

Zor soru, değil mi? Twitter.com/acikcenk