BIST 9.722
DOLAR 32,52
EURO 34,80
ALTIN 2.430,64
HABER /  MEDYA

Seçimlerin asıl kaybedeni onlar oldu!

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurettin Güz, Köşk seçimlerini değerlendi. Güz'e göre araştırma şirketleri bu seçimlerin asıl kaybedeni oldu.

Abone ol
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurettin Güz, seçimin asıl kaybedeninin araştırma şirketleri olduğunu söyledi. Bu konuda daha önce açılmış bir davanın bulunduğunu ve mahkemenin seçimlerde maniplasyon yaptığı belirlenen bir araştırma şirketinin mahkum ettiğini söyleyen Güz, Köşk seçimlerindeki katılımın düşük olmasındaki en önemli nedenini ise açıklanan araştırma sonuçlarına bağladı.

İletişim araştırmalarında Türkiye'nin en önemli isimlerinden olan Prof. Dr. Nurettin Güz, 10 Ağustos'ta yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin İnternethaber'in sorularını cevapladı. Bugüne kadar iki ayrı fakültede dekanlık görevi yapan ve son olarak Gazi Üniversitesi'nde Gazetecilik Bölüm Başkanlığı görevini yürüten Prof. Güz'ün aynı zamanda "Haberde Yönlendirme ve Kamuoyu Araştırmaları" adlı bir de kitabı bulunuyor.

Sayın Hocam, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından kamuoyu araştırma şirketleri çok eleştiriliyor. Siz bu konuda hem bilimsel çalışmalar yapan hem de alanda araştırmalar yürüten bir insansınız. Söyleyecekleriniz önemli, siz durum nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
Öncelikle bir hususun altını hemen çizmekte yarar var. Seçim sürecinde seçmenin tam anlamıyla bir seçim havasına girebildiğini söylemek çok mümkün değil. Bunda 30 Martın yaklaşık 4 ay sonrasında tekrar sandığın seçmenin önüne gelmesi, yani iki seçim arasındaki sürenin uzun olmaması, seçimin Ağustosta olması sebebiyle insanların tatilde olmaları ya da ikamet ettikleri yerlerden uzaklaşmaları ve tabii ki bu süreçte sanki sonuçların çok önceden belli olduğu konusunda kamuoyu nezdinde bir kanaat oluşturulması etkili oldu. Seçim sonuçları ve sonuçlara ilişkin seçim tahminleri değerlendirilirken bunun göz önünde tutulması gerekir. Seçim seçmen açısından olağan seyrinde yapılabilseydi durum farklı olabilirdi. 

MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR

İyi ama iki seçim arasındaki sürenin kısa olması, seçimin tatile rastlaması, katılım oranındaki düşüklük araştırma şirketlerinin tahminlerindeki sapmaya mazeret olabilir mi?

Hiçbir gelişme kamuoyu araştırma şirketlerinin sonuçlara ilişkin tahminlerindeki büyük sapmaya mazeret olamaz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde herkes kazandığını söylüyor, kazandığını söyleyemeyenler araştırma şirketleri. Yani seçimin tek kaybedeni kamuoyu şirketleridir. Hemen her seçim döneminden sonra sonuçlarında büyük sapmalar olan araştırma şirketleri kendilerini kurtaracak gerekçeler üretme çabasına girerlerdi. Şimdi de benzer çabalar var ama mızrak çuvala sığmıyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yarışan üç aday vardı. Seçmen eğilimlerini etkileyebilecek olağanüstü durumların olmadığı bir kampanya döneminde yapılan araştırmalardaki sapmayı hangi gerekçeye dayandırabilirsiniz ki? Yapmanız gereken tek şey çuvalladığınızı kabul etmektir. 

Kamuoyu araştırmaları bir tahmine dayanıyor. Herhalde sapma ihtimali her zaman söz konusudur. Araştırmaların hata payına ilişkin bir oran var mı? Bilimsel olarak bu oran nedir?

Açıklanan her kamuoyu araştırma sonucu bir tahmine dayanır. Araştırma sonuçları, alandan verilerin derlendiği tarihteki kamuoyu ve seçmen eğilimlerini gösterir. Diğer taraftan hem kamuoyu araştırma sonuçlarında hem de kamuoyu araştırmalarına göre yapılacak seçim sonucu tahminlerinde bir hata payı her zaman mevcuttur. Büyük örneklemli kamuoyu araştırmalarında bu oran genellikle + (artı) ve – (eksi) % 2 veya 2,5 olarak verilir. Yani bir aday ya da parti ile ilgili seçim sonucu tahmini yaptığınızda verdiğiniz rakamın 2,5 altı veya üstü aralığı geçerlidir. Örneğin bir adayın seçim sonucunda % 55 oranında oy alacağı tahmini yapmışsanız, o adayın seçim sonucunda % 52,5 ila % 57.5 arasında aldığı oy sizin yaptığınız tahminin isabetli olduğu anlamına gelir. Ama gerçekten örnekleminize güveniyorsanız, ekibinize, anket formunuza, anketörlerinize inanıyorsanız bu hata payını düşürebilirsiniz. Özellikle üç adayın yarıştığı bir seçim süreci ve seçmenin daha homojen bir eğilim sergilediği bir dönemde daha isabetli tahminler yapılması gerekir. 

ARAŞTIRMALARIN TAMAMI KAMUOYUNU ETKİLER

Hemen her seçim dönemi kamuoyu araştırma şirketleri ve yaptıkları tahminler gündeme gelir ve akabinde manipülasyon yani yönlendirme yapıldığına ilişkin tartışmalar başlar. Aynı durum bu seçim sonrasında da yaşanıyor. Gerçekten kamuoyu araştırmalarının seçmeni yönlendirme etkisi var mı?

Bilimsel, objektif, isabetli kamuoyu araştırması yaptığınız ve sonuçlarını seçmenle veya kamuoyu ile paylaştığınız her durumda kamuoyu araştırma sonuçları seçmeni ve kamuoyunu etkiler ve yönlendirir. Buradan yola çıkarak kamuoyu araştırmalarının olumsuz etkisi bulunduğunu ileri sürüp geçmiş seçim dönemlerinde yapıldığı gibi kamuoyu araştırmaları yapılmasına veya sonuçlarının yayınlanmasına yasaklama getiremezsiniz veya getirmemelisiniz. Çünkü seçmeni bilgilendiren, kamuoyunun oluşmasını sağlayan başta medya olmak üzere diğer tüm araçlar da kamuoyu araştırmalarına benzer bir işlev görür. Tıpkı bu araçlar gibi kamuoyu araştırmalarına ilişkin raporlar da kamuoyunun serbestçe oluşmasına katkı sağlarlar. Kaldı ki kamuoyu araştırma sonuçlarına ulaşmayı bizzat seçmenler veya daha genelde kamuoyunun kendisi ister. Kamuoyunun bilgi sahibi olma isteğine hayır demeniz demokrasinin hangi ilkesiyle bağdaşır? Haber ve bilgi alma malumdur ki demokrasinin temel ilkesidir.

İyi ama yönlendirmenin sakıncalı sonuçları?

Kamuoyu araştırmalarının seçmeni etkilemesi veya yönlendirmesi değil ama doğrudan baştan itibaren kamuoyu araştırmasının veya araştırmalarının yönlendirme amacıyla kurgulanması sorun oluşturur. Sizin üzerinde durduğunuz konuyu da burada önem kazanır. Birtakım araştırma şirketleri aday ya da parti lehine veya aleyhine seçmeni etkilemek, yönlendirmek üzere kamuoyu araştırması dizayn ederler. Araştırma sonuçlarını sanki sağlıklı yapılmış gibi medyada haber olarak yayınlatırlar. Bu yolla seçmen etkilenmeye çalışılır. Kamuoyu araştırmaları ile ilgili alanı sıkıntıya sokan da bu tür araştırmalardır.

CEZAYI MEDYA VE KAMUOYU VERMELİDİR

Türkiye’de bu tür araştırma şirketleri var mı?

Araştırma şirketlerini tek tek ele alıp değerlendirme yapmak çok doğru olmaz. Ama seçmen, kamuoyu veya medya kuruluşları seçim dönemlerine baksınlar. Hemen her seçim döneminde yaptığı tahminlerde büyük sapmaları olan araştırma şirketleri hangileri? Bu şirketlerin hala medya ve kamuoyunun gündemine nasıl girdikleri ve kamuoyu eğilimleri üzerine nasıl ahkam kestiklerini anlamak mümkün değil. Çoktan tarihin tozlu raflarına girmeleri gerekirdi ama hala ayaktalar.

Kamuoyu araştırmalarının yapılması ve sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılmasının çok önemli olduğunu vurguluyorsunuz. Demokrasi için gerekli diyorsunuz. Acaba hatalı sonuçlar ve seçmenin öyle ya da böyle yanlış, yanlı yönlendirilmesinin bir müeyyidesi, cezası yok mu? Mesela mahkeme yolu var mı?

Öncelikle bir konunun altımı çizmeliyim: Araştırma şirketlerinin hassasiyet göstermelerine rağmen sonuçlarında sapma olması farklı, seçmenin yönlendirilmesi amacıyla araştırma yapılması farklıdır. Bunu şunun için söylüyorum. Bu seçim döneminde yaptığı tahminlerin normal hata payının üzerinde sapma gösteren araştırma kuruluşlarının tamamının bu konuya baştan sona sübjektif yaklaştıklarını kimse söyleyemez. Ama sapmanın standardın üzerinde olmasının mazeretini de söyleyemezsiniz. Yapmanız gerek, “evet” ben hata yaptım ve hatamı kabul ediyorum demek. 

Ya ceza veya mahkeme yolu?

Konunun öncelikle kamuoyu ve medya nezdinde ele alınması gerekir. Bir araştırma şirketi sürekli fahiş hatalar yapıyorsa ve tahminlerinde büyük sapmalar gösteriyorsa bu kuruluşun sonuçlarını kamuoyu dikkate almamalı. Ama konunun medya tarafı daha önemlidir. Medya kuruluşları kendi güç kaynakları toplumu doğru bilgilendirme adına tahminlerinde sürekli ve büyük hatalar yapan araştırma kuruluşlarının raporlarını yayınlamamalı, yetkililerinin açıklamalarına yayınlarında yer vermemelidir. Kamuoyu araştırmaları alanındaki arınmanın en güzel yolu budur. 

ARAŞTIRMACILAR MAHKEMEYE VERİLEBİLİRLER

Mahkeme yoluyla yaptırım uygulanma imkanı yok mu? Mesela Türkiye’de bunun örneği var mı? Bir siyasi parti milletvekili araştırma şirketlerini mahkemeye vereceğini açıkladı, sonuç alabilir mi?

Çok önerilmemesine rağmen mahkeme yolu her zaman açıktır. Üstelik Türkiye’de örneği de var. Yakın geçmişte bir araştırma şirketi bir partinin seçim öncesinde yaptığı oy oranı tahmini ile ilgili o partinin öğretim üyesi olan milletvekili adayı mahkemeye gitti. Benim çalışmalarım dahil birçok bilimsel çalışmayı kaynak gösterdi ve araştırma şirketini hatalı tahmininden dolayı mahkum ettirdi. Biliyorsunuz mahkeme süreci uzun. Her seçim dönemi araştırma kuruluşları ve tahminlerine ilişkin çok şey söylenir ama kısa zaman sonra unutulur. Mahkeme sürecine girdiğiniz zaman uzun soluklu düşünmeniz gerekir. Yapılan her tahmini veya araştırma şirketini mahkemeye vermek yerine başta medya, siyasi partiler ve kamuoyunun duyarlı olmasının sorunu önemli oranda çözeceği kanaatindeyim. 

TAYYİP ERDOĞAN’IN KARİZMATİK BİR KİŞİLİ VAR

Seçim yarışında Sn. Erdoğan ipi göğüsledi. Ama geldiğimiz noktada hemen her siyasi parti faturayı kamuoyu araştırma şirketlerine çıkarıyor ve seçmeni yanlış yönlendirdiğini söylüyor. Tek günah keçisi araştırma şirketleri midir?

Öncelikle Tayyip Erdoğan’ın son 12 yıla damgasını vurduğunun altını güçlü bir biçimde çizmek gerekiyor. Şartlar ne olursa olsun girdiği her seçim yarışından başarılı çıkması araştırılması gereken bir konudur. Sanırım üniversitelerde iletişim ve siyaset bilimciler zaman içerisinde bunu araştıracaklardır. Tayyip Erdoğan’a oy vermek veya vermemek, destek veya karşı olmak farklı bir şey, başarısının altında yatan sebepleri araştırmak farklı bir şeydir. Max Weber’in sözünü ettiği karizmatik kişilik yapısına uyan bir konumu var. Aradan geçen bunca zamana ve olaya rağmen kitleleri peşinden sürükleyebilmesini başka türlü tanımlamak mümkün değil. Bu seçimlerle ilgili çok şey söylenebilir, ama seçimlere damgasını vuranın Sn Erdoğan olduğunu hemen herkes kabul edecektir. 

BAŞARI ÜNİVERSİTELERCE ARAŞTIRMALIDIR 

Ya partiler ve araştırma şirketleri?

Seçimlere katılımın düşük olmasının faturası kamuoyu araştırma şirketlerine kesiliyor. Muhalefet partileri araştırma şirketlerinin seçimin galibini önceden ilan ettiği için seçmenin sandığa gitmediğini söylüyorlar. Sandığa gitmeyenlerin daha çok geçmişte muhalefet partilerine oy veren seçmen olduğunu iddia ediyorlar. Durumun araştırma şirketleri aleyhine abartıldığına inanıyorum. Ramazandan çıkmış insanları araştırma şirketleri mi tatile yönlendirdiler? Yaz aylarında hangi seçimi yaparsanız yapınız insanların önemli bir kısmını sandığa götüremezsiniz. Bir kere bunu kabul edeceksiniz. Diğer bir konu, sandığa gitmeyen seçmenin ağırlıklı olarak muhalefet partilerine oy veren vatandaşlar olduğu görüşü bana göre doğru değil. Genellikle AK Partili seçmenin partisine daha sadık olduğu ve sandığa gittiği görüşüne kesinlikle katılmıyorum. Evet, AK Parti’ye oy veren seçmenin önemli bir bölümü her hal ve şartta partisini desteklemek için büyük çaba gösterir. Ama Türkiye’deki her iki seçmenden birinin Tayyip Erdoğan’a oy verdiğini unutmayın. Böylesine kalabalık bir seçmen kitlesin tamamını homojen kabul edip partisine çok sıkı bağlarla bağlı olduğunu kimse söyleyemez. Dolayısıyla AK Partiye oy vermeyi düşünen seçmenin önemli bir bölümünün de sandığa gitmediğini düşünüyorum. Oy dağılımları iller ve seçim çevrelerine göre yapıldığında da bu açıkça ortaya çıkıyor.

Yani araştırma şirketlerine kesilen fatura?

Bana göre kolaycılık yapılıyor. Önce herkes şapkasını önüne koyun bir değerlendirme yapmalı, ki sanıyorum yapıyorlar da. Seçim sürecinin başından itibaren kamuoyuna sonucu önceden belli bir seçim kanaati yerleştirildi. Bu kanaati yerleştirenler kamuoyu araştırma kuruluşları değil seçim yarışına giren adayların profilleridir. Dört ay önce girdiği ve kimi çevrelere göre oy oranı
% 30’ların adlına düştüğü iddia edilen bir başbakan bütün olağanüstülüklere rağmen % 45 oy alabilmişse 4 ay sonra onun rüzgarının zayıflayacağını kimse söyleyemez, söylese de kamuoyunu inandıramaz. Kamuoyu araştırma şirketleri ne yapsaydı, ellerindeki verilere rağmen Tayyip Erdoğan seçimi kaybedecek mi deseydi? Nitekim Sn. Erdoğan’ın oy oranını % 50’nin altında gösterdiği halde başarılı tahmin yaptığını iddia edenler de var. Bir kere böyle bir seçimde kritik eşik % 50’dir. Reel veri % 50 ise söylenecek bir söz yok, ancak yapılan bir tahminde oy oranı ile ilgili % 49.9 demekle % 50.1 demek % 0.2’yi çok aşan bir anlam ifade eder. Kamuoyu bilmese de bu alanda çalışanlar iyi bilir. Bana göre araştırma şirketlerinin tahminleri eleştirilebilir ama faturanın onlara kesilmesi insafsızlık olur. 

SPORSORLAR MUTLAKA AÇIKLANMALI

Son olarak, araştırma şirketleri ile partiler arasında bir ilişkiden söz edilebilir mi? Bir ilişki varsa sonuçların yanlı olduğu düşünülebilir mi?

Kamuoyu araştırması yapan kuruluşlar verilerini veya sonuca yönelik tahminlerini açıklarken
araştırmayı hangi siyasi parti veya aday adına yaptığını ya da araştırmaya kimlerin sponsor olduğunu mutlaka açıklamalıdır. Araştırma bilimsel ve objektif ilkelere göre yapılsa bile seçmenin veya kamuoyunun bunu bilmeye hakkı vardır. Araştırmanın bir aday veya parti adına yapılması kesinlikle aday veya parti lehine yönlendirme yapıldığını göstermez. Tabii geçmiş seçim dönemlerinde yaşanan anket savaşları yaşanmadığı sürece. Türkiye’nin bu tür savaşları geçmişte bıraktığını düşünüyorum. Geldiğimiz noktada araştırma kuruluşlarının en azından önemli bir bölümünün sorumluluk sahibi olduğunu düşünüyorum. Yapılması gereken hatalardan dersler çıkarılarak ileriye bakılmasıdır.