BIST 9.693
DOLAR 32,59
EURO 34,83
ALTIN 2.505,76

Ruh bu, yoruluyor!

 

Yorgun ruhlar güruhu hep aynı telaşla nasıl da dolaşıp duruyor hayatın için de değil mi? Üzerlerindeki ürkeklik ve endişeden yapılma bir örnek elbiseleriyle…

 

Ruh bu, nasıl yorulmasın ki! Sabahın ilk saatlerinde gazetedeki haberlerle başlıyor koşturma.

Önce tecavüze kalkışıldıktan sonra bıçaklanarak öldürülen 13 yaşındaki Sultan’ın yaşamının son anlarındaki acı ve korkunun peşinden gidiyor. Sonra Bursa’daki  Eşrefiler Kız Yetiştirme Yurdu’ndan dayak yedikleri iddiasıyla kaçıp polise sığınan iki arkadaşın çaresizliğinin ardına takılıyor.. Toplumda dalga dalga yayılan şiddetin karşısında hiçbir şey yapamamanın ezikliğini  ta derinlerinde duyuyor. Öyle çok düşünüyor düşünüyor ki, yoruluyor... Çok yoruluyor.

 

Sonra kariyerine tutunarak geleceğine tırmandığı yüksek binalardaki katlar arasında dolaşıyor.  İşler nefesini kestiğinde manevra kabiliyetini kullanıp hafta sonu yapacaklarını düşlemeye başlıyor… Hafta sonu geldiğinde ise o bildik “yine pazartesi olacak” telaşı başlıyor. Gelecek korkusu mu? Bitmiyor,  katlanarak çoğalıyor.

Bu kez beklemekten yoruluyor. Çünkü hep bekliyor...

 

 Kimi zaman da yalnızlığına hayıflanıp -tabi aşkın uyuşturucu etkisini de hesaba katıp- keşke bir sevgilim olsa diye eşini ararken yoruluyor. Bulduğunda ise bu kez de ya beni terk ederse korkuları içinde boğuşuyor... Yine yoruluyor…

 

Yorgun ruh, ayaklarını uzatıp dinlenebileceği bir kanepe arıyor.

 

“Ferrari’sini satan bilge” ye sırtını yaslayabilir mi? Kim bilir... Deniyor.

O da olmadı mı anti depresanlarla uyuyup dinlenebileceği ihtimalini hatırlıyor!

 

 Modern toplum hayatı bir yandan konforlu alanlar yaratarak yaşamı kolaylaştırırken  bir taraftan da yabancılaşmış, yalnız ve çoğu zaman çaresiz, yorgun ruhlar üretiyor.  

 

Ama insan biraz da Kustirika filmlerindeki bir dekor içinde yaşayabilmeli hayatı. Masalsı, renkli, içleri sızlatan ağıtların koluna girmiş coşkularıyla…Ruhu dinlendirecek bir şeyler bulup edinebilmeli.

 

Evet, yaşamın içinde ölümler var. Savaşlar, işten atılmalar, terk edilmeler, ihanetler…

Ama yaşam cüretkar olanları seviyor, gözlerine renkli filtreler takıp direnebilenleri…

Sadece bir bakışın izini sürerek hayatla arasında duran perdeyi aralayabilenleri…

‘An’ın gücünü ve kıymetini bilenleri…

İnananları…

Ve inadına yaşayanları!

 

Yoksa ruh bu, yoruluyor…