BIST 9.668
DOLAR 32,59
EURO 34,85
ALTIN 2.493,32
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Roman kahramanım Türkiye gibi değişti!

Sayım Çınar, Ali Bolat’la, 35 yaşındaki içine kapanık bir kadın olan Aslı’yla 23 yaşındaki Ufuk’un aşkını anlattığı son kitabı #direnAşk'ı konuştu.

Abone ol

31 Mayıs tarihinde başlayıp haftalarca devam eden Gezi Parkı olayları esnasında başlayıp gelişen bir aşkı konu alan #direnAŞK isimli roman raflardaki yerini aldı.En başından itibaren Gezi Parkı direnişine katılmış olan yazar Ali Bolat’ın olaylar sırasında şahit olduğu gerçeklerden yola çıkarak yazdığı roman, 35 yaşındaki içine kapanık bir kadın olan Aslı’yla 23 yaşındaki Ufuk’un aşkını anlatırken, bir yandan da yaşanan sürece içeriden bir bakış atıyor. Olgun bir kadınla genç bir adamın aşkına fon olan Gezi Parkı olayları, Aslı’nın kendi içinde bir değişim başlatmasına neden oluyor. Sayım Çınar, Ali Bolat’la yeni kitabını Aydınlık Kitap için konuştu.

 

- Öncelikle Ali Bolat kimdir?

alibolat.jpg1976 yılında Mersin’de doğdum. Liseyi bitirinceye kadar orada yaşadım. İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi, gazetecilik bölümünü kazanınca İstanbul’a geldim. Bir süre gazetecilik yaptım. 1999 yılında ilk kitabım Düş(le)mek yayımlandı ve o zamandan bu yana da yayınevi dünyasıyla iç içeyim. #direnAŞK altıncı kitabım.

- #direnAŞK neyi anlatıyor?

Gezi Parkı olaylarına tesadüfler sonucu dalan otuz beş yaşındaki içine kapanık Aslı’nın olaylar sırasında şahit olduğu gençlikten aldığı ilham ve yirmi üç yaşındaki bir gence âşık olmasının cesaretiyle kendi kişisel devrimini gerçekleştirmesini anlatıyor. Yani her ne kadar Gezi Parkı olayları romanımın bir bölümünü kaplasa da, asıl anlatmak istediğim kendini mutsuz ve çaresi hisseden bir kadının hikâyesi.

- Neden bir kadının gözünden anlatmayı seçtiniz?

Çünkü Gezi Parkı eylemleri daha çok kadınlarla simgeleşti benim gözümde. Hatırlarsanız Kırmızılı kadın, TOMA’nın önünde kollarını iki yana açmış siyahlı kadın, sapanla taş atan teyze gibi pek çok kadın figürü gördük. Aslı da bu kadınlarla kendini kıyaslıyor ve hayatına dair bir şeyler yapması gerektiğine karar veriyor. Bu anlamda Aslı’yı Türkiye’nin cisimleşmiş bir hali gibi de görebiliriz aslında. Gezi Parkı olaylarına kadar başına ne gelirse ses çıkarmayan o kadın, tıpkı Türkiye gibi bir değişim yaşıyor.

- Bu durumda aşk nelere direniyor?

Aşk öncelikle önyargılara direniyor. Bir kere zaten 35 yaşında bir kadınla 23 yaşında bir erkeğin aşk yaşamaları pek çok kişiye göre önyargı yaratacak bir durum. Kaldı ki Aslı da başlangıçta bu noktaya takılıp kalıyor. Kalbini kendisinden on iki yaş küçük birisine kaptırdığı için suçluluk duyuyor ama bir yandan da bunu engellemeyi bir türlü başaramıyor. Sonra geçmişe direniyor aşk. Aslı’nın geçmişinden atamadığı ve tüm ilişkilerini belirleyen, evliliğini bile bitirme noktasına getiren travmatik olaylar var.

- Aslı’yı gerçek bir karakter gibi anlatıyorsunuz? Bu romanın ne kadarı gerçek?

Şöyle söyleyeyim, ben 31 Mayıs tarihinden itibaren sürekli eylemlere destek verdim. Gezi Parkı’nın dağıtıldığı geceye kadar da neredeyse her gün parktaydım. Orada olduğum sürede hem pek çok insan tanıdım, hem de pek çok hikâyeye şahit oldum. Dolayısıyla ismi Aslı olmasa da böyle biri olduğunu söyleyebilirim. Yani bazı kısımları kurgu olsa da anlatılan aşk ve geçmişe yapılan yolculuk oldukça gerçek. Tabii bu arada Gezi Parkı olaylarına dair anlatılanlar da benim birebir şahit olduğum şeylerdi.

- Gezi Parkı’yla ilgili çıkan kitapların çoğunluğu ya inceleme, ya araştırma ya da belgesel tarzındaydı. Siz neden roman yazmayı tercih ettiniz?

Aslında kendi hissettiğim heyecanı ve olaylar esnasında gördüğüm ve yaşadığım olayları en güzel bu şekilde anlatabileceğimi düşündüm. İnceleme, araştırma ya da belgesel tarzı kitaplar olaya daha çok dışarıdan bakıyorlar. Ama sonuçta ben olayların içindeydim.

direnaşk.jpg- Aslı’nın yaşadığı bir değişimden bahsediyorsunuz. Gezi Parkı olayları sizin üzerinizde de izler bıraktı mı?

Sadece benim değil, benim kuşağımdan pek çok kişinin üzerinde iz bıraktığına şahit oldum. Etrafımdaki pek çok insan o tarihten sonra bir değişim yaşamaya başladı. Kendi adıma şunu söyleyebilirim: Uzun zamandır tek bir satır bile yazmamıştım mesela. Ama parkta gördüğüm gençlerin heyecanı, bir şeyleri başarabileceklerine olan inançları benim de durup düşünmeme neden oldu. “Niye yazmıyorsun artık?” dedim kendi kendime ve ortaya #direnAŞK çıktı.

- Peki, 35 yaşında bir kadınla 23 yaşında bir erkek arasında aşkın sürdürebilmesi sizce mümkün mü?

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim sanırım. Aynı soruyu bana Gezi Parkı olaylarından önce sorsaydınız büyük ihtimalle yanıtım hayır olurdu. Ancak şimdi hayata daha umutlu ve pozitif baktığımı söyleyebilirim. Neden olmasın ki? İki insan birbirini seviyorsa yaş farkı neden engel olsun? Sonuçta önemli olan hissettikleri şeyin gerçekliği olmalı.

- Böyle bir roman yazma fikri nereden aklınıza geldi? Gezi Parkı’yla birlikte bir roman yazmanız neyin işareti? Öykü kitaplarınız var ama bu ilk romanınız.

Evet, bu ilk romanım. Gezi Parkı olaylarına ilk katıldığım gün çevremdeki gençlerden çok etkilendim. Kıpır kıpırlardı, cesurlardı, dünyayı değiştirebileceklerine inanıyorlardı. Bu gençleri görmek benim içimde de bir şeyleri değiştirdi diyebilirim. İlk defa bir roman yazmam da bunun göstergesi aslında. Sanırım öykülerden oluşan bir kitap yazmak yerine, baştan sona bu konuya odaklanan bir şey yazmak fikri daha cazipti benim için.

- Gezi Parkı’nda Çarşı, Antikapitalist Müslümanlar, LGBT gibi pek çok çeşitli gruplar vardı. Sizi en çok hangileri etkiledi ve kendinizi yakın buldunuz?

Açıkçası beni en çok etkileyen Çarşı Grubu’ydu. Onları daha önce de takip ediyordum ve yaptıkları sosyal projeleri destekliyordum. Bu olaylara bu kadar aktif olarak katılmaları aslında halkın Gezi Parkı’na girmesini sağlayan en önemli etkendi. Çünkü Çarşı Grubu’nu yanımızda hissetmek hem hepimizi heyecanlandırdı, hem de cesaret vericiydi bizim için. Tabii Antikapitalist Müslümanlar’ı, LGBT’leri de göz ardı edemeyiz. LGBT’ler çoğu insanı şaşırtacak bir cesaretle olayı sahiplendiler. LGBT bireylere önyargısı olan pek çok insan bu olaylardan sonra yanlış fikirlere sahip olduklarını kabullendi. Hatta LGBT bireylerin onur yürüyüşüne en büyük destek Gezi Parkı’na katılanlardan geldi bu sene. Antikapitalist Müslümanlar da aslında farklı görünsek bile aynı fikir çevresinde buluşabileceğimizi ispatlayan en önemli etkendi.

- Esasında aşka hasretiz. Hasret, nefret ve aşk yan yana. Sen en çok neyin eksikliğini hissettin de bu kitabı yazdın?

Olaylara kadar süren bir ilişkim vardı. O süreçte ayrıldık. Bu beni elbette üzmüştür ama şimdi bakınca iyi ki o döneme denk geldi diyorum. Çünkü içimde bir şeyler yenilenmeye, değişmeye başlamıştı süreçle birlikte. Bir de Gezi Parkı olayları boyunca yaşanan acılardan dolayı kendi içimdeki duyguya yoğunlaşamadım. Benim sevgilimden ayrılmamın yaşananların yanında hiç önemi yoktu çünkü. Belki farkında olmadan özlem duygusunun da etkisi olmuştur içimde, bilemiyorum. Ama içimde nefret olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

- Aşk, evliliğin öldürdüğü, evlenmemenin sakat bıraktığı bir duygu olduğu zaman çok tehlikeli oluyor değil mi?

Kesinlikle katılıyorum. Aşkı hep kuralları olan bir duygu olarak görüyoruz. Ne bileyim, sanki her aşk evliliğe doğru yol almalı diye düşünüyoruz ya da evlilikle sonuçlanmayan aşkların eksik olduğunu düşünüyoruz. Bu önyargılarla yaşadığımız için de tam olarak içimizdeki duygudan keyif almayı beceremiyoruz. Özgürce sevemiyoruz, sevişemiyoruz, toplumsal baskı olduğu kadar kendi içimizdeki baskılar da bizi engelliyor. Belki de aşkın öncelikle direnmesi gereken şey de kendi düşüncelerimiz ve öğretilmişliklerimizdir.

alibolat2.jpg 

- Çok aşk romanları da okumuşsunuzdur. #direnAŞK da çok iddialı bir isim ve roman. Peki, siz gerçek aşkı buldunuz mu?

Bu soruya cevap vermek çok zor aslında. Çünkü yaşadığımız her şeyin gerçek ve samimi olduğuna inanmak isteğiyle doluyuz. Dolayısıyla da her aşkımızda gerçek aşkı bulduğumuzu ve bu sefer sonsuza kadar süreceğini düşünmeye meyilliyiz. Ben de sanırım yaşadığım her aşkta aynı şeyi hissetmişimdir. Tabii ki bazı kişiler üzerinizde daha fazla iz bırakıyor ama bu onlara hissettiğiniz duygunun gerçek aşk olduğu anlamına gelebilir mi, bundan emin değilim. Fakat gün geçtikçe aşkı bulmanın daha da zorlaştığı bir gerçek. Çünkü iletişim çağında yaşıyoruz ve ne yazık ki her şey çok çabuk tüketiliyor.

SAYIM ÇINAR

sayimc@superonline.com