BIST 9.797
DOLAR 32,51
EURO 34,95
ALTIN 2.433,59

Referandum için; AK Parti, CHP ve MHP’ye dokunduk!…(2)

Kazanmak için; çok ince bir siyaset güdülmesi gerekiyor.

Geçen yazımızda; “Siyasetçi olamadık ama, müzik toplum bilimler etkileşimi o kadar çok ki, gittiğimiz her yerde,konserlerde   sohbet ediyor ve malzeme/bilgi buluyoruz.”demiştik.

Bir hafta içinde sosyal medya patladı, ama, biz;küçük çocukların/ popüler sanatçıların/sporcuların/hakemlerin/rektörlerin/kaymakamların/valilerin v.b.   siyasi kampanyalarda yer alması yerine, sosyal sorumluluk projelerinde yer almasını arzu ediyoruz.  Özellikle sporda/sanatta hassasiyetler –sahaya/salonlara/kampüslere yansımaması için-  korunmalı, bölünmeye imkan verilmemelidir.Allah korusun….Bu arada TV tartışma programlarındaki dile de dikkat edilmeli.

Evet/hayır videoları sürerken; kampanyada M.K. Atatürk’ün, İ.İnönü’nün kullanılması büyük tepki alıyor. Bazı isimlerin evet/hayır demesi farklı sonuç verebilir ve  oyları değiştirebilir… “Twitter hesabından bir video yayınlayan Sedat Peker, muhalif isimleri Twitter’daki hesabından hedef göstermesiyle bilinen ‘sağlam irade’ rumuzlu Taha Ün’e, “Taha, aslan kardeşim mesajını aldım” diye seslenirken, referandumda neden ‘Evet’ diyeceğini de anlattı.Peker, videosunda bir de tehdit savurdu.Referandumu yaptırmamak için sokağa çıkacak olanlar olursa, karşılarında kendilerini bulacağını söyleyen Peker“Nasıl ki sokaklarda olduysak, referandumu yaptırmamak amacıyla sokaklara çıkanları sokaklarda bekliyor olacağımızı söylemek isterim. Sırf bunun için bile evet derim. Kardeşlerim, dostlarım ben varım, sizler de var mısınız?” diyor.” (Basından/08.01.2017) Kabul edilmeli ki; "Hayır" diyenler de "Evet" diyenler de vatanını seven seçmenler. 

 “….Şimdi referandum sürecinde, size inanılmaz bir baskı uygulanacak. İradenize ipotek konacak. Evetçiler sizi bir tarafa sürükleyecek, hayırcılar öbür tarafa.

Zaman zaman tehdit ve şantaj.

Bazen aşağılama ve hakaret.

Ne bu?

Adı millete gitmek, millete sormak.

Durum budur.

Ey millet!

“Siyasi tercihime karışma” diye bağırmaya senin hakkın yok.

Sen, vesayet altındasın. Evinin kapısına kadar dayanıp, seni taciz bile edecekler, siyasi tercihini değiştir diye.

Hem de buna halk oylaması diyecekler.

Hepi topu 1 oy’un var zaten.

Ver kurtul birader.

Ver kurtul.”

 AK Parti İstanbul Kadın Kolları Eyüp’te, kar-yağmur demeden referandum  kampanyasına başladı (26.01.2017), ilçeler çok hareketli, seçmen taramaları tam gaz devam ediyor. Sandık başlarında 75 bin kişi görev yapacak. “31 Ocak'a kadar il ve ilçe seçim kurullarında 5'er kişilik ekipler oluşturdu. Yüksek Seçim Kurulu'nun(YSK) resmi olarak sandık başında bulundurulmak üzere istediği sandık kurulu üyeleri de belirleniyor. Resmi kurul üyelerinin yanı sıra, AK Parti adına sandıkları gözetlemek, itirazda bulunulabilecek durumlarda müdahil olmak üzere 'sandık', 'kat', 'bina' ve 'okul' sorumlusu şeklinde kademelenmek üzere "sandık müşahitleri" belirleniyor. Sandık müşahitleri de rastgele seçilmiyor. O sandıkta oy kullanan kişiler arasından seçiliyor ki, seçmen profilini bilsin. Öncesinde sandıkta kimler oy kullanıyorsa onlarla temas kursun, ziyaretler yapsın diye.” (Basından)

A Haber’de gazeteci/yazarlar Serdar Arseven ve Bayram Zilan (Pazar günleri); Hükümeti, Bakanları, AK Partilileri, Doğan Gurubunu, köşe yazarlarını, diğer siyasi partileri  eleştiriyorlar ve önemli bilgiler veriyorlar; ortalıkta çok menfaat ve para döndüğünü, güç odaklı göreve gelmenin arttığını, kurumların medyaya para saçtığını, Bakanlara; “Hürriyet” mi, Sabah” mı dense, “Hürriyet’i” tercih edeceklerini,  Erdoğancı olmayan liyakatsızların -öyle gözükerek- görev alabildiklerini ve davaya ihanet ettiklerini  v.b. söylüyorlar…

MHP gözlemleri ile devam ediyoruz.

Sn. Bahçeli’nin, aday olmak isteyen isimleri partiden atması şık olmadı ve  teşkilatlarına güvenmediğinin göstergesi olarak kayıtlara geçti…MHP’nin; Kurucu Başkanı merhum Alpaslan Türkeş’in “başkanlıkla ilgili” geçmişteki söylemleri, Sn.Bahçeli’nin; Sn.Erdoğan hakkındaki söylemleri  ve Sn.Tuğrul Türkeş’in AK Parti’ye geçip, Bakan olduğu dönemdeki arşivlerdeki söylemleri dolaşıma  girdi.

Sn.Bahçeli’nin – aynı Sn.Deniz Baykal gibi- sürekli görevden kaçması, sorumluluk almak istememesi ve AK Parti’yi zor anlarda destek olması v.b. tarihe yazıldı. Haziran’da MHP’ye giden oylar, Sn.Bahçeli’nin her şeye “hayır demesi” ile  Kasım seçimlerinde AK parti’ye geri dönmüştü. Sn.Türkeş’in,  Sn.Bahçeli için; “kumpas kuruyor” söylemi, şimdilik TBMM’de tutmadı.

Sn.Bahçeli, “bakanlık rüşveti” iddiasına; "Partimizi tutarsızlıkla suçlayanların, dün söylediklerimizle bugünkü ifade ve irademizin çeliştiğini ileri sürenlerin ne kadar yanıldıkları, ne denli art niyetli oldukları yakında tüm yönleriyle anlaşılacaktır.”  diyerek kendini bağlaması “yanlış” oldu, çünkü, siyasette 24 saat bile çok uzun... Özellikle MHP Genel Başkan Yard. E. Semih Yalçın; mutlaka sert söylemleri bırakmalı ve kelimelerine daha dikkat etmeli.

Görünen; ülkü ocaklarında ve  tabanda, lider ve ekibine olan bir karşı duruş/söylem var, “kurultay yapılsaydı biz kazanırdık” diyenler var, ama tabanda ne kadar etkindirler bilinmiyor…MHP’nin kampanyada ne diyeceği de merakla bekleniyor…

Genel bir görüş; MHP’nin en az %50’sinin, Saadet Partisi oyları gibi, AK Parti lehine geçtiği şeklinde. Kısaca; uygulanan politikaların  doğruluğunun ve yanlışlığının  yansıması Nisan’da  ve sonrasında görülecektir

 Sn.Bahçeli, son olarak, medya patronlarına -isim vererek-  kızdı:  “Madem MHP’de hayırcı muhalifler etkin ve çoğunluktadır, o zaman YSK ayrı bir sandık kursun, başına da müşahit Aydın Doğan’ı oturtsun. Olmadı Turgay Ciner, yetmiyorsa Ferit Şahenk kurulan ayrı sandıklarda görev yapsınlar. Yanlarına da kirli ve kinli kalem sahiplerini alsınlar.”

CHP’nin işi zor gözüküyor. Zaten iletişim araçlarında fazla yer bulamıyor, en ufak yanlışları büyütülüyor ve bir çok köşe yazarı hep aleyhinde çalışıyor, ama,siyaset bunu kabul ediyor… En büyük handikap, “hayır”da  HDP ile aynı safta gözükmesi olacak.  “M.Müezzinoğlu/ Saadet Partisi için 'Esamesi okunacak parti değil’ ‘Milletim adına üzüldüğüm CHP ve HDP birlikteliği’ dedi.” (Basından/23.01.2017)  “Hakan Bayrakçı/Bu konu çok önemli, bu referandumun sonucunu tayin edecek. Önerim belli, 4 ay önce de anlattım, HDP mümkünse kampanya yapmasın. HDP,  'Hayır' tavrını ve kampanyasını kuvvetle yaparsa bu 'hayır' cephesine verilecek en büyük zarardır." (Basından/25.01.2017) 

CHP’nin; çok iyi söylem geliştirmesi, MV’nin aykırı ve toplumun hoş görmediği tavırlar  göstermemesi, halkı yanına alması, samimi olması,dini konularda AK Parti ile yarışmaması, orijinal mesajlarla yürümesi, iletişim araçlarını iyi kullanması, M.Akşener’e bel bağlamaması, son reklam filmi gibi değil ses getirebilecek filmler hazırlaması gerekmekte. Üstelik her olayı, “araştırmadan” demokrasi/özgürlük  diye savunması da, bölücü terör örgütleri ile birmiş gibi gösteriyor. CHP Sözcüsü, S.S.Böke’nin; sert, kaşları çatık, gülmeyen, ders verici v.b. konuşmaları da iyi durmuyor. CHP Parti Meclisi Üyesi Sera Kadıgil’in;, kişisel twitter hesabı üzerinden yaptığı paylaşımlar bu toplumu rencide ediyor... CHP’ye, keman virtuozu Farid Farjad’in şu sözünü de hatırlatmak isteriz: “Yıllar sonra öğrendim ki; bağırıp çağırmana gerek yok...Sesini duymak isteyene bir fısıltın yeter...” CHP’nin, işte o  “fısıltıyı” –rahmetli Ecevit gibi- bulması gerek!... CHP’nin sürekli, “halk” yerine mahkemelerden medet umması ve reddedilmesi de iyi durmuyor.  Anayasal hak ama;  Anayasa değişikliği paketinin, Cumhurbaşkanı'nın onayının ardından iptali için AYM’ye götüreceklerini açıklaması gibi…(Bazı köşe yazarları, CHP’nin AYM’ye gitmemesini, halktan çekinmemesini  salık veriyor.)

Nobel ödüllü edebiyatçı Elie Wiesel bakın ne demiş; “Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat  itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı.” Ben “halkın partisiyim” demekle, maalesef halktan oy alınamıyor; halka güvenmek/inandırmak/destek almak  lazım…

Devam edeceğiz….

Gelecek yazı: Referandum için;  siyasi partilerimizin bugünkü  durumu!... (3)

DOÇ. BAŞVURULARI VE YABANCI DİLDE EĞİTİM...
683 sayılı KHK'da doçentlik başvurularına dair şu düzenleme yer aldı:
"Doçentlik başvuruları 
MADDE 4 - (1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olması ya da değerlendirilmesi sebebiyle görevden uzaklaştırılan veya haklarında adli soruşturma ya da kovuşturma yapılan doçent adaylarının, görevden uzakta geçirdikleri süre boyunca veya adli soruşturma ya da kovuşturma sonuçlanıncaya kadar doçentlik başvurularına ilişkin işlemler durdurulur. Bunlardan haklarında kamu görevinden çıkarılma veya mahkümiyet kararı verilenlerin doçentlik başvuruları iptal edilir."
“Yüzde 100 yabancı dille eğitim yapan programlardaki öğretim elemanları için de yeni sınav planladıklarını belirten Saraç, şunları kaydetti: "Halen bu programlarda ders verebilmek için YDS'den 80 almak yeterli kabul ediliyordu. Ancak YDS, adayın sadece okuma odaklı açısından dil yeterliliğini değerlendirebiliyor. Halbuki yabancı dilde ders anlatacak akademisyenin dil yeterliliğinin konuşma ve dinlemede de olması gerekiyor. Geçen sene British Council'in bu hususta hazırlamış olduğu bir rapor vardı. Bu hususta ciddi tespitler ve vahim diye nitelendirebileceğimiz durumları dile getiriyordu o rapor. Bir dizi iyileştirmeyi hemen yapmıştık. Daha sonra orta vadede bir iyileştirme daha yapacağız, ona işaret ediyoruz. Bu kapsamda da çalışmamızı başlattık. Yakın zamanda kamuoyuyla paylaşacağız."