BIST 9.515
DOLAR 32,49
EURO 34,61
ALTIN 2.473,60

Rahmet Peygamberinin provokatör ümmeti…

Ben niyetin “kaş yapma” olduğundan da şüpheliyim ya…

Önce Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed’in hayatından iki kesit, sonra günümüzden bir tablo…

Mekke fethedilmiş, İslam ordusu ve Peygamber Efendimiz kontrolü ele almıştır. İslam’ın ve Hz. Peygamberin en azılı düşmanlarından olan Ebu Cehil’in oğlu İkrime Mekke’den kaçmıştır.

Sonradan pişman olan ve tövbe eden İkrime Mekke’ye dönmeye Müslüman olmaya karar verir. 

İkrime, Mekke’ye yaklaştığında Hz. Peygamber ashabını onun gelişine hazırlıyor, tepki vermemeleri için uyarıyordu: İkrime b. Ebî Cehil yanınıza mümin ve muhacir olarak geliyor. Sakın babasına kötü söz söylemeyiniz. Çünkü  ölüye kötü söz söylemek, diriyi rahatsız eder, ölüye erişmez!”

Efendimizin bu kuşatıcı ve kapsayıcı tavrı sonucunda Kelime-i Şehadet getiren İkrime, daha sonra İslam’a büyük hizmetlerde bulundu…

İkinci tablo ise şöyle:

Peygamberimiz ashabıyla beraber bulunuyordu. Bir genç çıkageldi ve çok saygısızca bir şekilde “Ya Resulullah! Ben falanca kadın ile arkadaş olmak istiyorum, onunla zina yapmak istiyorum." dedi.

Peygamberin arkadaşları, bu duruma çok öfkelendiler. İçlerinden genci dövmek ve çıkarmak isteyenler oldu. Çünkü genç çok hayasız konuşmuştu.

Sevgili Peygamberimiz "Bırakın o genci" diye buyurdu. Genci yanına çağırdı, dizinin dibine oturttu ve "Ey genç, birinin annenle bu kötü işi yapmasını ister misin? Bu çirkin hareket hoşuna gider mi?" diye sordu.

Genç hiddetle "Hayır Ya Resulullah” diye cevap verdi. Resulullah "Öyle ise o çirkin işi yapacağın kimsenin evlatları da bundan hoşlanmazlar." 

Sonra "Peki, bu çirkin işi senin kız kardeşinle yapmak isteseler, sever misin?" diye sorduğunda genç; "Hayır, asla!" diyerek hiddetlendi. "Şu hâlde insanlardan hiç kimse bu işi sevmez" buyurdu. Sonra Hz. Peygamber mübarek elini bu gencin göğsüne koyarak şöyle dua etti: "Allah'ım! Sen bu gencin kalbini temiz kıl. Namusu ve şerefini muhafaza eyle ve günahlarını da bağışla."

Genç, Resulullah'ın huzurundan ayrıldı. Bir daha günah işlemediği gibi böyle bir kötü düşünce aklından bile geçmeden yaşadı!

Bugünlerde Milli Piyango özelinde bir tartışma yaşanıyor.

Milli Piyango almak için kuyruğa giren insanların olduğu mekânlara giden bazı insanlar piyangonun haram olduğu noktasında kendilerince uyarılarda bulunuyorlar.

Bunu iyi niyetle yapanlar olduğu gibi işi çığırından çıkarıp piyango kuyruğundaki insanları “kafirlikle” ve “günahkâr” olmakla itham edenler de var.

Bunun en keskin örneği birkaç gün önce yaşandı. Bir televizyon muhabire kameralar eşliğinde piyango kuyruğundaki insanlara güya kendince “emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münker (İyiliği emretme, kötülükten alıkoyma)” yapıyor.

Ama bunu yaparken o kadar ileri gidiyor ki kuyruktakiler dayanamayıp tepki göstermeye başlıyorlar. Muhabir de buna rağmen ısrarla söylemlerine devam ediyor. Ortalık bir anda karışıyor ve ortaya hoş olmayan söylemler ve görüntüler çıkıyor.

Şimdi tekrar başa dönelim ve Rahmet Peygamberinin takındığı tavır ile günümüzde –güya din adına- yapılan tebliği düşünelim.

İlkinde her şey kolaylıkla ve anlayış çerçevesinde çözülürken ikincisinde bırakın olayı çözmeyi tam tersi insanların dine ve dindarlara karşı olan öfke ve nefreti körükleniyor. Tam bir “kaş yapayım derken göz çıkarma” hali yani.

Gerçi ben niyetin “kaş yapma” olduğundan da şüpheliyim ya…

Şahsen ben olayın bu şekilde fevri ve provakatif çıkışlarla çözülebileceğini sanmıyorum. Bu sadece olayları daha fazla arap saçına çevirir.

“Devlet” eliyle düzenlenen ve yanlış olduğu düşünülen bir olaya yine bir devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı çözüm üretebilir.

Eğer Diyanet İşleri Başkanlığı Milli Piyango konusunda bir fetva verme cesareti gösterebilirse bu konu tamamen olmasa bile büyük ölçüde çözüme kavuşur.

Bu konuda bunun haricinde söylenecek her söz, yapılacak her eylem sadece yangını körüklemekten öteye gitmeyecektir.

Lütfen, Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed’in provokatör ümmeti olmayalım…

AÇIKLAMA; bir önceki yazımda FETÖ okullarının Maarif Vakfı tarafından devralınması ile birlikte kişisel bir tavrın üzücü sonuçlar doğurduğunu kaleme almıştım. Vakfın resmi bir politikası olmadığını sadece bir yöneticinin kişisel tavrının tezahürü olduğunu zikretmiştim. Lakin Vakıftaki dostlardan serzeniş ile sitem dönüşleri aldım. Mesele Maarif Vakfının "genel politikası" olarak anlaşılabileceği noktasında sitemlerini ilettiler. Konu olan yazının kesinlikle Maarif Vakfının Genel resmi politikası olmadığını ve sadece kişisel bir tavrın söz konusu olduğunu yinelemek istiyorum. Ve bu vesile Vakıftaki yönetici ve dostların hassasiyetlerini tebrik ediyor ve başarılarının daim olmasını temenni ediyorum.

SOSYAL MEDYA TAKİP 

twitter.com/msbeser

facebook.com/msbeser