BIST 9.812
DOLAR 32,49
EURO 34,96
ALTIN 2.430,87

Playboy Müslümanlar!

1920’lerden beri işlenen ideolojinin uzantıları, gençliğimizi kuşatmış durumda.

1920’lerden beri işlenen ideolojinin uzantıları, gençliğimizi kuşatmış durumda.

Sol cenahın ve sahil kentlerinin çoğunluğunda var olan; kadim kültürümüzün değer ve dokusuna uzak, inanç noktasında zayıflamış, Anadolu geleneğinden kopuk bir ideolojik yapının varlığı söz konusu.

Kalplerimize kadar sirayet etmiş, sistemli çalışan yapı; sosyal medyasıyla, sinemasıyla, modasıyla, dizisiyle, teknolojisiyle albenili bir hayat oluşturdu.

Heva ve heves uğruna, ahlâkî kuralların olmadığı bir hayat her zaman daha caziptir.

Cazip hayat; dava sahibi olması gereken gençlerimizin hayat tarzlarını değiştirmektedir.

Ahlâkî anlamda yozlaşmalar, bozulmalar başlamış durumda.

Bu durum gelecek neslimiz, çocuklarımız, torunlarımız için endişe vericidir.

Ahlâkî dejenerasyona sebep yapılar; yıllardır bu milletin hocasına, siyasetçisine, örfüne, medeniyet ve geçmişine öfke ve nefretle yaklaştılar.

Gençlerimizin büyük bir kısmı ise lüks mekânlarda vatan kurtarmakta, rahatlık ortamında gününü gün etmekteler.

Fikri donanım eksikliğinin farkına varamayan gençliğimiz, hamasetle yaşamlarına devam ederek bu yapılara hizmet etmiş oluyorlar.  

Camiamızın milyonlarca genci başıboş şekilde enerjilerini telef etmekteler.

Telef olan birikimler, gençlik enerjisi, zaman…

Kendisini ifade etmekten yoksun, alt yapısı zayıf, okumayan bir genç nesil…

Cazibe merkezine döndürülen abartılı süslenme, kocaman topuzlar, daracık elbiseler şeklinde amacından saptırılmış, anlamsız, içi boş tesettür...

Bu süreçte playboy kimliğine bürünen Müslüman genç erkekler…

Gençliğimiz kafası boş, cebi dolu ve amaçsız şekilde, ideolojik arzunun hayal etmiş olduğu, kontrol edilebilir ılımlı İslam modelini yansıtıyor.

Annesi mütedeyyin ama kızının altında tayt, başında kocaman topuz, gerdanı ve kolları açık….

Babası davayı görmüş ama oğlunun aklı, fikri, boş bir damacana sesinden öte gürültü çıkarmayan, haytalık peşinde…

Mü’min vakarından, izzetinden, görüntüsünden, yaşayışından esame yok. 

Dava sahibi olmaktan çok uzak, tarz sahibi olmaya çalışan bir nesil…

Modayı, ikoncanları ilah edinmiş bir nesil dolaşıyor aramızda!.

İki kuşak arasındaki bu derin uçurum nasıl, ne ara oluştu?

Bizim gençlerimiz bunlar...

Dünden bugüne yansıyan kayıp yılların bundan sonraki gelecekte kaybedilmemesi gerekiyor.

Gençlik yanarsa gelecek yanar.

Kur’an, Sünnet, İlim ve İrfan çizgisi içerisinde genci ilgilendiren her türlü öğreti, faaliyet ve çalışmaların prensiplerini ortaya koymalıyız.

Ve bir an önce aile eliyle, dernekler, vakıflar ve devlet eliyle bu prensiplerin, hayat bulmasını sağlamalıyız.

Olası bir sallantıda genç nesil ne davasını hatırlar ne de dinini!

Şu var ki bu tür hiçbir çalışma mecbur bırakılıp baskı neticesinde yapılarak başarılı olmamıştır.

Bunun için gönüllere hitap edilmesi asıl olandır. 

Durumumuzu ve gidişatımızı değerlendirmek için asırlar öncesine gidip kendimize örnekler bulmamıza gerek yok.

Kendi nefis bahçemizi ve evimizin önünü süpürmekle işe başlayabiliriz.

Her zaman ki gibi bunları öncelikle kendi nefsime nazar ederek söylüyorum.

Herkes kendi çocuğuyla iletişim kurarak biraz bilinçlense eminim çok şey değişecek.

Sonrasında yangını söndürecek, ateşin dilinden anlayan, gençlerin dilinden konuşabilen, onların örnek alacağı rol modeller üzerine çalışmalar yapmalıyız.

Babalar, anneler, ablalar, ağabeyler!.

Kendi çocukluk ve gençliğimizi düşünelim.

Gençlik sorunlarını neler teşkil ediyordu, günümüz sorunlarıyla kıyaslayalım.

Bonzailer, uyuşturucular, teknoloji ve internet… 

Gençlerimiz ulaşamadığımız her gün bizden daha da uzaklaşacak.

Mü’min tavrının örnekliğini sadece dedelerimiz de görmeyi istemiyorsak, bu ahlâkî çözülmeye elimizle, dilimizle, kalbimizle müdahale etmek durumundayız.