BIST 8.735
DOLAR 32,34
EURO 35,12
ALTIN 2.235,73
HABER /  GÜNCEL

PKK Türkiye'ye neden savaş açtığını açıkladı

KCK Yürütme Konseyi üyesi Sabri Ok, neden Türkiye'ye yeniden saldırma kararı aldıklarını açıkladı.

Abone ol

KCK Yürütme Konseyi üyesi Sabri Ok, Türkiye'nin DAİŞ (PKK'nın IŞİD için kullandığı isim) çetelerinin eli ile Kürtleri ezmek istediğini öne sürerek bunun ardından tampon bölge oluşturulmasının hedeflendiğini söyledi.

Ok, "Rojava ve Kobanê üzerindeki Türk devletinin politikalarının çözüm sürecinin kaderini belirleyecek" dedi.

ÇATIŞMASIZLIK BİTTİ ÇÜNKÜ...

Fırat Haber Ajansı'nda konuşan Sabri Ok, Türkiye’nin çözüm süreci konusundaki oyalama ve zaman kazanmaya yönelik siyaseti ve DAİŞ’e verdiği desteğin süreci direkt olarak etkileyeceğini söyledi. AK Parti’nin sürecin ruhuna uygun hareket etmediğini ve adım atmadığını iddia eden Ok, bu nedenle çatışmasızlığın bittiğini açıklandığını ifade etti.

Fırat Haber Ajansı'nda 'Türk devletine karşı sabrımız kalmadı' başlığıyla yayımlanan Sabri Ok mülakatının bir kısmı şöyle:

TÜRK DEVLETİ KÜRTLERİ EZMEK İSTİYOR

Türk devleti şimdi de tampon bölge oluşturmak için harekete geçmek istiyor. Ancak uluslararası kamuoyu tampon bölgeye karşı olduğunu dile getirdi. Türkiye tampon bölge oluşturarak neyi hedefliyor?

Türk devleti kirli ve sinsi bir politika izleyerek, bir yandan DAİŞ çetelerinin eli ile Kürtleri ezmek istiyor, diğer yandan da çaresiz kalan halkın Kuzey Kürdistan’a geçiş yapmak zorunda kalacağını düşünerek kapıları açtı. Önceden planlanmış bir şekilde önce Kobanê’yi boşaltmak, sonra da insani tutum adı altında bir tampon bölge oluşturmayı hedefliyorlar.

Kobanê halkı DAİŞ çetelerinin saldırılarını durdurup direniş geliştirince Türk devleti hesaplarının tutmadığını görüp bu defa da sınırları kapatarak saldırılara başladı. Kobanê’ye geri dönenleri engellemeye çalıştı. Başta kapıları açarak sözüm ona insanı bir yaklaşım algısı yaratmak istese de amacının ne olduğu zaman içinde herkes tarafından görüldü. Aslında DAİŞ’e güç verip saldırtarak Kobanê’nin boşaltılmasını sağlayacak, ondan sonra da tampon bölge oluşturacaktı. Böylece kendi elini güçlendirecek, DAİŞ güçlenecek, bunun üzerinden de Suriye politikası yürütecekti. Suriye politikasında Rojava Devriminin etkisini kırıp kendisi inisiyatif alacaktı. Dünya bunu gördüğü için kabul etmedi. Kobanê Direnişi de bu hesapların tutmasını engelledi.

SINIRLAR ORTADAN KALKTI

Halkımızın Kuzey Kürdistan’da göstermiş olduğu destek ve direniş çok anlamlıdır. Bir anlamda Kobanê ile Suruç, Rojava ile Kuzey acıları, sevinçleri, umutları ve direnişleri ile birleşti. Zaten yüz yıl önce Kürt halkının iradesine rağmen Rojava ve Kuzey halkının arasına bir tren hattı olarak sınırlar çizilmişti. Bu sınırlar Kürtlerin kalbinde bir hançer gibi saplanmıştı. Böyle tarihi bir süreçte halkın çoluk, çocuk, yaşlı, kadın, erkek bütün halk sınırları tanımadan duyarlık göstermesi ve sınırları yok sayması, ölümü göze alarak Rojava’yı sahiplenmesi doğal olandır. Hem Kürdistan ve Kürt halkı olması açısından, hem de birçoklarının ailesi, akrabası, aşiretleri iki yakada bulunduğundan birbirlerine güçlü biçimde sahiplendiler. Rojava Devrimi ile Kuzey Kürdistan halkı birleşti. Bunu iki devrimin birleşmesi olarak da, yüz yıl önce çizilen sınırların ortadan kaldırılması olarak da görmek gerekiyor.

PKK SÖYLEDİKLERİNİ GERÇEKLEŞTİREN BİR HAREKETTİR

Türk devletinin sınırdaki yaklaşımı hem Rojava Devrimine hem de Bakurê Kurdistan’daki Kürtlere yaklaşımını ortaya koyuyor. Davutoğlu çıkıp insanları kucaklıyoruz diyor. Ama her gün neredeyse sınırların üzerinde ya bir kadın, ya çocuk ya da birkaç insan Rojava’dan Kuzeye geçerken ya mayınlarla yaşamını yitirmekte ya da Türk askerlerinin kurşunları ile öldürülmekte, katledilmektedir. Türk askerinin sınırda katlettiği ve yaraladığı Rojavalıların sayısı onlarca kiyişe ulaştı. Dün bile Türk askeri Kobanê tarafına ateş açmış, bir kişi yaşamını yitirirken, birkaç kişi de yaralanmıştır.

DAİŞ çetelerinin Suruç köylerine yaptığı top atışına hiçbir ses çıkarmayan Türk devleti, YPG savaşçılarına hiçbir neden yokken sürekli taciz atışı yapıyor. Öyle ki, YPG savaşçılarının araçlarının hareketi engellenmek istenmektedir. Türk devleti böyle olumsuz saldırgan ve düşmanca bir politika içerisinde ve bunu da ısrarla sürdürmektedir. Zaten Tayyip Erdoğan, Amerika’da DAİŞ ile YPG’yi aynı kefeye koymuştur. En son konuşmasında da koalisyon güçleri neden PKK'ye saldırmıyor demiştir. Bir taraftan lafta çözüm sürecinden söz ediliyor, ondan sonra da koalisyon güçlerine PKK'yi bitirme saldırısını niye yapmıyorsunuz diyor.

HÜKÜMET EN BAŞTA KENDİNİ KANDIRMIŞ OLUR 

Türkiye’nin DAİŞ’e verdiği destek çözüm sürecini nasıl etkileyecek?

Hiç kimse Türk devletinin oyalama ve zaman kazanmaya dönük politikaları ve Kobanê’de DAİŞ’e verdiği desteğin çatışmasızlığı etkilemeyeceği söylenemez. Türkiye ve Kürdistan’daki gündemi izleyen ve aklı başında olan hiç kimse Rojava ve Bakur’un birbirinden ayrı ve soyut olduğunu söyleyemez. Ne hareketimiz, ne Kürt halkı, ne de sadece insani anlamda soruna duyarlı insanların devletin bir taraftan süreç var demesine, diğer taraftan faşist çeteleri Rojava halkına saldırtmasına inanır. Bir taraftan lafla süreçten söz edilecek, diğer taraftan ne çözüm için bir adım atılmayacak! Bunlar yetmezmiş gibi DAİŞ’in Rojava halkına saldırtılması sağlanacak, Rojava Devrimi’nin yenilmesi için her türlü çaba gösterilecek. Bu tür yaklaşımları ne hareketimiz, ne Kürt halkı, ne de demokratik kamuoyu kabul eder. Eğer hükümet bu politikalarının kabul göreceğini sanıyorsa en başta da kendini kandırmış olur. Ya da herkesi aptal ve bir şey bilmez sanan bir densizlik içindedir.

SÜREÇ SABIR VE TEK AYAK ÜZERİNDEN BU GÜNE GETİRİLDİ

Türk devletinin oyalama ve düşmanca politikaları zorlayıcı. Rojava ve Kobanê politikası Kuzey halkımızı, çatışmasızlığı ve tek taraflı yürüttüğümüz süreci çok yakından etkiliyor ve etkileyecek. Biz bu politikaları çok yakından izliyoruz. AKP Önder Apo'nun başlattığı sürecin ne ruhuna uygun hareket etti, ne de bu yönde adım attı. Bu nedenle hareketimiz çatışmasızlığın bittiğine dair açıklama yaptı. İki yıllık büyük sabrımıza rağmen Kürt halkını ve demokrasi güçlerini tatmin edecek ve sürecin ruhuna denk düşecek ne anayasal ne de yasal boyutta bir adım attı. Ne Önderliğimizle müzakere anlamında bir gündem oluşturup bir yaklaşım gösterdi, ne de çatışmasızlığın gereklerini yerine getirdi. Aksine karakollar, kalekollar, barajlar ve askeri amaçlı yolları yaptı. Kuzeydeki çatışmasızlık ortamını bir fırsat olarak görüp bir savaş hazırlığı içerisinde oldu. Kültürel soykırım amaçlı özel savaşı ve psikolojik savaş yöntemlerini hızlandırdı.