BIST 8.976
DOLAR 32,33
EURO 35,03
ALTIN 2.284,14

Pazar Yazıları: “Büro Yönetimi mezunları, entellik ve çay?”

Nasıl Entelektüel Görünülür?  İşte Püf Noktalar:

1- Okuduğunuz kitaplardan “terim, tanım, ve yazar isimleri” ezberleyin. Konuya hâkim olmanız önemli değildir. Yeter ki sırası geldiğinde bu kavramları, isimleri doğru kullanmayı bilin. Mühim olan bilmek değil, biliyormuş gibi yapmaktır.

2- Mutlaka “Bu jargonda…” “konjonktürel olarak…” gibi kalıplar kullanmaya gayret edin.  Benim önerim eski Türkçeden ve batı dillerinden sosyoloji, siyaset bilimi, ekonomi ve sanata ilişkin popüler kavramları bir arada kullanmanızdır. Bu durum, sanki derin birikiminiz varmış gibi görünmenizi sağlayacaktır.

3- Kurduğunuz her cümleye “demokrasi, hukuk, barış, özgürlükler” gibi kelimeler iliştirin. Bu kavramları, ne kadar bildiğiniz önemli değildir. Gözünüzü kapatıp, çılgınca savunun onları. Asla kaybetmezsiniz. Çağcıl bir görünüm katar size.

4- Yerine göre iktidara yakın olun, yerine göre ise iktidar partisinin kulaklarını hafifçe çekerek objektif görünmeye çalışan bir politika izleyin.

5- Unutmayın biraz milliyetçilik her zaman kazandırır. Fakat zaman zaman bu ideolojinin karşı tarafına geçip “Bölgede İsrail’le stratejik ortaklığa ihtiyaç var” gibi saptamalar da yaparsanız, bu durum analizlerinizin ne kadar geniş çerçeveli ve ince olduğu izlenimini verir.

6- Eğer “yok, milliyetçi meyillerim olmasın” diyorsanız, “taklitçi Marksist”, “Çin malı liberal” de olabilirsiniz. Taklitçiliğin püf noktası, hangi düşünceyi savunursanız savunun; “demagojinin” en büyük silahınız olmasıdır. Demagojiden daha iyi bir yoldaş bulamazsınız. Korkmayın, sömürün duyguları. Kızılderili çadırlarındaki “ulu boğa” kadar bilir kişi itibarı kazanırsınız. Kitleler yanınızdan ayrılmaz.

7-Kürt sorununda tavsiyem aynı anda “çok Türkçü ve çok Kürtçü” söylemler üretebilmenizdir. Bunu başarabilirseniz, emin olun zafer sizindir.

8- Toplumun neden yoğun bir dizi kültürene sahip olduğunu, neden az kitap okuduğunu, neden Recep İvedik'e 5 milyon insanın gittiğini anlamaya çalışmayın. Sadece yerin. Gidenleri küçümseyin. Böylece, bu sizi sınıfsal olarak onlardan ayıracaktır. "Seçkin kurtarılmış kesimler" arasında görünmenize neden olacaktır.

9- Adınızı sansasyonel çabalarla akıllara kazıyın. Merak etmeyin, başta size küfredenler, popüler olup adınızı duymaya alıştıklarında saygıyla önünüzde eğileceklerdir.

 

Büro Yönetimi Mezunlarının sesine kulak verelim

Türkiye’de ne yazık ki eğitim sistemimiz, karışıklıklar yumağı durumunda. Üniversiteler son on yılda ciddi bir sayıya ulaşırken, planlı bir büyüme sağlanamadı. İhtiyaca ve istihdam biçimlerine göre bir strateji izlenmedi. Hal böyle olunca, ailelerinin bin bir zorlukla 2 ve 4 yıllık fakültelerde okuttuğu çocukları, kısa bir üniversite molasından sonra diplomalı işsizler kervanına katıldılar.  

Bu nedenle emek ve çabaların sonuç bulamamasına insan üzülmeden edemiyor.

Büro Yönetimi mezunları bu konudan dert yanarak bana ulaştılar ve aşağıdaki mektubu sizinle paylaşmamı istediler. Ben de memnuniyetle kabul ettim.

Buyurun, “benzer durumdaki diğer bölümlerin de sesi olmaları adına” onlara kulak verelim. Ki ibret-i alem olsun.

 “Biz Büro Yönetimi Mezunları olarak yıllardır memur olma hayalimizin peşinden koştuk ve koşmaya da devam etmekteyiz. Bölümümüzü isteyerek bilinçli bir şekilde ileriye dönük olarak tercih ettik. Genel Muhasebe, İşletme, Ekonomi, İletişim, Hukuk, Finans, Kriz Yönetimi, Bilgisayar, Kamu-Özel Kesim İlişkileri, On Parmak Klavye, Protokol, Dosyalama ve Arşivleme, Mesleki Yazışmalar, Bürolarda Teknoloji Kullanımı, Yabancı Dil ve Mesleki İngilizce derslerini başarıyla geçtik ve bu eğitimlerin bizlere birçok şey kattığının farkındayız.

 Fakat atamalardaki adaletsizlik nedeniyle görmüş olduğumuz eğitimin ve almış olduğumuz puanların nimetlerini henüz göremedik. Ya bölümümüzün kadroları farklı nitelik kodlarına kaydırıldı yada bölümümüzden yeteri kadar alım yapılmadı. Bu konuda bölümümüze haksızlık yapılmaktadır.  Bu durumların neticesi olarak ise ne yazık ki, insanlarımızda “devlet memurları yatıyor ya da işlerini düzgün yapamıyor” şeklinde bir algı oluşmaktadır. Bu algıyı değiştirmek ve bürokratik aksaklıklara mahal vermemek için memurluğun eğitimini almış kişilere kadro açılmasını istiyoruz.

 Yüksek puan almanın memurluk için tek başına yeterli olmadığını, verilen işi doğru biçimde yapılacağı anlamını taşımadığını çağımızın gerekliliği olarak görüyoruz. Çünkü memurluk için ideal eğitim almış bizler ile; nalbantlık, ev ekonomisi, çinicilik, fındık eksperliği, tütün yetiştiriciliği, mantarcılık, arıcılık, dokumacılık, mermercilik, jokeylik, dericilik, güvertecilik  vb. gibi bölümleri okumuş mezunlar bir tutulmamalıdır. Eğer kendi alanımızda çalışamayacaksak ya da alakası olmayan bölüm mezunları, bizim özel olarak yetiştirildiğimiz bu alanda istihdam edileceklerse; biz neden onca emek vererek büro yönetimi okuduk?

 Demek istediğimiz, büro yönetimi bölümünün amacı, kaliteli hizmet verecek memurların yetişmesini sağlamaktır. Tabi ki herkese eşit fırsat sunulmalıdır ama asla ve asla birilerinin hakkından alıp başka birilerine verilmemelidir.

Biz, sesimizi duyurmak için her yolu denemeye hazırız.  Bu konuda haklı olduğumuzun bilincindeyiz. Büyüklerimizden yardım ve desteklerini bekliyoruz.”

 

Çay Her Şeydir

Çay deyip geçmemek lazım.

Çay; misafirperverliktir, TV keyfidir, yemeğin hazmedilmesidir, iki lafın belini kırmaktır, garibin şerbetidir.

Çay dinlenmektir, bi’ soluklanmaktır, mola vermektir, susamaktır.

Çay arkadaştır, dert küpüdür, çaredir.

Evdir, ofistir, dükkândır, bürodur, odadır, balkondur, sokaktır, güzel manzaradır, pikniktir, kahvehanedir, bahçedir, meradır, bir yol üstü lokantasıdır.

Yani bizim için çay, her anımıza sinen bir yoldaştır.