BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53

Pazar keyfi mi? O da kalmadı ki…

Pazar keyfi mi? O da kalmadı ki…

Pazar keyfi mi? O da kalmadı ki…

Bugün tatil… Kafamızı karıştıran, toplumu kutuplaştıran, içinden çıkılmaz tartışmalardan biraz uzaklaşma zamanı ama gelin de bunu bu ülkede yapın.

Yapamazsınız.

"İstanbul yağmurunun" şehre getirdiği güzelliği, Aşiyanda, Boğaza karşı gece yarısından sonra radyo dinlerken içilen çayın keyfini paylaşamazsınız.

Çünkü deliler ülkesi gibi Türkiye.

Hemen her konu başlığı bir manşet ve üzerinde günlerce tartışılabilecek potansiyel barındırıyor.  Üstelik biri bitmeden diğeri başlıyor.

Uludere ile başladık yeni yıla.

Komplo teorisi üretenler, ellerinde belge ile başbakana kafa tutanlar, başbakanın hastalığından kurtuluşunu simgeleyen öfkeli çıkışı tam konuşulamadı.

Çünkü hemen üzerine, iki önceki Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında mahkemenin suç duyurusu, şüpheli sıfatı ile adliyeye daveti ve ardından da tutuklama kararı geldi.

Hem de "terör örgütü lideri" suçlamasıyla.

Başbuğ’un “ 'internet andıcı' benden önceki dönemde başladı, ben kaldırdım" açıklaması kafaları kurcaladı. Ama o dönemde Başbuğ’un Genel Kurmay ikinci başkanı olduğu hatırlanınca yine soru işaretleri birbiri ardına dizildi.

Tabi bir de Genel Kurmay Başkanı’nın nerede yargılanacağı sorusu geldi insanların üstüne üstüne. Anlı şanlı hukukçular şu sıralar bu soruya yanıt arıyorlar. Henüz bir uzlaşma sağlanabilmiş değil, sağlanacak gibi de görünmüyor.

Başbuğ için verilen tutuklama kararına "demokrasi işte budur" diyerek destek verenler de oldu, hükümetin içinden “üzüldük” açıklaması yapanlar da. Ancak bir başka karar var ki; o karara eli kalem tutan, çevresi ile ilgilenen, demokrasiyi dert eden hemen herkes çok şaşırdı.

Oda Tv davasında verilmeyen tahliye kararıydı o.

Savunmalar bitip, taleplerin değerlendirileceği duyurulduğunda tahliye beklentisi tavan yapmıştı. İzleyenlerin  "tiyatro sahnesine" benzettiği duruşma salonunda “tahliye talepleri reddedildi” açıklaması soğuk duş etkisi yaptı. 

Nedim Şener’in, Ahmet Şık’ın, Soner Yalçın’ın ve Yalçın Küçük’ün, dinleyenleri zaman zaman gülümseten, zaman zaman gözlerini yaşartan savunmaları tahliye için yeterli görülmedi.

Anlayacağınız yeni yılda da bir şey değişmedi.

Türkiye’de gündemi, savcılar ve hakimlerin verdikleri ya da vermedikleri kararlar belirlemeye devam ediyor.

Ama artık o kararlar eski yıla göre çok daha fazla tartışılıyor.

Kararlar kadar gerekçeleri de.

Ve tartışma Salı da dinlemiyor Cumartesi de…

Çarşamba da dinlemiyor, Pazar da…

Yine de iyi pazarlar…