BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53

Özal öldüğü gün PKK bitiyordu...

Gazeteciler yaşadıkları döneme daha yakından tanıklık ederler...
Özal’ın bir sır olarak kalan ölümünün ardından şimdiye kadar çok şeyler yazıldı, o günkü olaylara ve nedenlere ayna tutuldu.

Özal’ın ölümüyle ilgili tanık olduğum olay 16 Nisan 1993'teydi. O günü hiç unutamıyorum ve Özal’ın ölümü ne zaman gündeme gelse, ben hep o 16 Nisan’ı hatırlarım...

Nedense, “Öldürülme planının yapıldığı gün” olarak bende çağrışım yapar..

***

Olay şuydu:

PKK durup dururken 17 Mart 1993’te tek taraflı ‘ateşkes’ ilan etmişti. Apo, Bekaa vadisinde yaptığı basın toplantısında, gazetecilerin karşısına o haki renkli elbiseleri içinde çıkmış, süreli bir ‘ateşkes’ ilan ettiğini açıklamıştı.

Olayın gelişmesi aslında şöyleydi.

O dönemlerde, Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın talimatıyla, T.C yeşil pasaportu sahibi olan Celal Talabani, sık sık geldiği Ankara gezilerinden birinde Özal’la görüştükten sonra Şam’a geçmiş ve Apo’yla görüşmüştü. Özal, Talabani aracılığıyla Öcalan’a, “Apo ya söyleyin ortamı yumuşatacak bazı kararlar alsın ve uygulasın. Özellikle Ulusal Meclis işine son versin bu meclis oluşursa halklarımız arasında köprüler atılır ve soruna sınırlarımız içerisinde bir çözüm bulmak oldukça zorlaşır. Ayrıca ortamın yumuşaması için silahlar susturulabilir” mesajını göndermişti.

Apo, kurmaylarına sormadan ve tartışmadan bu isteğe hemen uydu. Tek başına aldığı ‘ateşkes’ kararı PKK içinde uzun süre çok tartışılıp konuşuldu. Ulusal Meclis dağıtılmış ve Kürtlerin bir meclisle uluslararası siyaset sahnesinde istemlerini meşrulaştırabilecekleri bir kurumlaşma olanağı ortadan kalkmıştı. Ateşkes kararının Özal’ın talimatıyla alındığından habersiz olan Türk ordusu ve güvenlik güçleri, operasyonlarına aralıksız devam ederek PKK’ya ağır kayıplar verdirmişlerdi.

***

Apo, 16 Nisan 1993 günü Bekaa’da bir basın toplantısı daha yapacağını açıkladı. O tarih, Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın, Türki Cumhuriyetlere yaptığı gezinin son günlerine denk geliyordu. MEYDAN Gazetesi'nde (daha sonra kapandı) muhabirdim. Haber mürürümüz Behiç Kılıç, o basın toplantısına beni gönderdi. Ben, Oral Çalışlar, İsmet İmset, Abdülrezzak Oral, Engin Büyükavcı, Süleyman Sarılar ve daha bir çok Türk gazeteci günler öncesinden Beyrut’a gidip, PKK’nın buluşma noktası olarak belirlediği otele yerleşmiştik.

14 Nisan günü PKKlılar kendi araçlarıyla gelip bizi Bekaa’da ki Bar Elias kasabasına götürdüler. ‘Kiraladıkları bir otel’ olarak söyledikleri kaldığımız yer, aslında PKK’nın o bölgede ki evlerinden biriydi. İki gün boyunca o ‘otelin’ dışına çıkamadık.

***

16 Nisan günü sabahı, kaldığımız ‘otele’ gelmeye başlayan misafirler bizi hayrete düşürdü. Öbekleşen gazeteciler kendi aralarında durum muhakemesi yapmaya başladılar.
Neler oluyordu?
Grup grup gelen ‘misafirlerin’ hepsi tanıdıktı.

Önce, daha sonra kapatılan DEP milletvekilleri gelmeye başladı. Leyla Zana hariç tamamı oradaydı. Sonra Kemal Burkay geldi. Burkay, Almanya’da yaşayan önemli bir kürt lideriydi. (O dönemlerde Sezen Aksu’nun söylediği hit parça ‘Bir kedim bile yok’ şarkısının sözleri ona aitti.) Daha sonra Celal Talabani geldi. Basın toplantısının yapılacağı salon, bir protokol oluşturacak şekilde hazırlanmıştı.. Gelen ‘misafirlerin’, kameramanların, fotoğrafçıların ve diğer gazetecilerin oturacakları yerler PKKlılar tarafından belirlenmişti. Hepimiz o salona alındıktan sonra Abdullah Öcalan yakın kurmaylarıyla geldi. Takım elbise giymiş, Vakko marka kravat takmıştı. Neşeliydi.. Protokolün önünde hazırlanan masaya Celal Talabani, Kemal Burkay ve Ahmet Türk’le birlikte oturdu.

’Kürt zirvesi’ yapılıyordu...
Apo konuşmasına başladı: Bugün önemli bir gündü ve bütün bu ‘kürt liderlerin’ burada bulunma nedeni buydu. Uzun süredir, başta Talabani olmak üzere bazı Türk gazetecilerin ve siyasilerin arabuluculuğu ile Cumhurbaşkanı Turgut Özal’la anlaşmıştı: Silah bırakılacak, PKKlılar dağdan inmeye başlayacaktı. Yarından itibaren yeni bir süreç başlıyordu. Arabulucuların getirdiği ‘Özal hediyesi kravatı’ bunun için takmıştı.. Orada bulunan tüm gazeteciler, bir tarihin dönüm noktasına şahit olmanın heyecanını taşıyordu. Yıllardır akan kan artık duracaktı. Başımızdaki PKK belasından kurtulacaktık...
Üç saate yakın süren basın toplantısı ikili görüşmelerle devam etti...

***

Bar Elias’tan ayrılıp Beyrut’taki otelimize geldiğimiz zaman gece yarısı olmuştu. Hepimiz bir an önce bu müthiş haberi, haber merkezlerimize ulaştırmanın telaşı içindeydik. O yıllarda teknoloji bu kadar gelişmediği için ne cep telefonlarımız, ne fotoğraf geçebileceğimiz labtoplarımız vardı. İç savaş yüzünden yıkılmış olan Beyrut’ta, sadece birkaç merkezde uydu telefon bulunabiliyordu ve bir dakikalık konuşma yüzlerce dolardı. Haberleri geçmemiz ertesi güne kaldı. Fotoğrafları geçme şansı hiç yoktu. Beyrut’tan ancak 18 Nisan’da ayrılabilecektik. Çünkü başka uçak seferi yoktu.

17 Nisan günü, haberlerimizi geçme telaşı sürerken İstanbul’dan bir yakınım haberi verdi. Sadece kaldığımız otelin adını biliyordu ve uzun uğraşlardan sonra uluslararası bir şebekeden, otelin tek telefon hatına bağlanmayı başarmıştı.. “Özal öldü” dedi. Şok oldum. Bütün gazeteciler bir araya geldik, durum değerlendirmesi yapıyoruz:
Nasıl olur?
Nasıl ölür?
Şimdi ne olacak?
Bu haberin artık ne değeri kalır?
Ne yapalım?

***

Birkaç arkadaşın önerisiyle, tekrar Bar Elias’a gidip, Apo’yla yeni bir görüşme imkanı aramayı kararlaştırdık. Kiraladığımız araçlarla yola çıkmadan önce PKK’nın Beyrut’ta ki adamlarına haber verdik. Onların bir şekilde Apo’ya ulaşabildiklerini düşünüyorduk. Bar Elias’a ‘kiralanmış otel’e vardığımızdan bir saat kadar sonra Apo geldi. Takım elbiseyi çıkarmış, haki renkli PKK elbisesini giymişti. Yüzü mosmordu ve bir gün önceki neşesinden eser yoktu. Ayakta durdu. “Özal ölmedi, öldürüldü..” diyerek konuşmasına başladı. “Barış sürecinin başlamasını istemeyen güçler tarafından öldürüldü” diye devam etti. Çok uzun konuşmadı. “Çünkü Özal ölmeseydi bugün, PKK biterdi” diyerek konuşmasını bitirdi.

***

Özal’ın “Adriyatik’ten Çin seddine” sloganı aklıma geldi. O hayallere, büyük ‘güçlerin’ izin vermeyeceği aşikardı. Bazı iddialar, Özal’ın öldü(rülmesi)ne neden olan taşlardan biri olabilir belki ama, Kürt sorununun çözümü için 'siyasi genel af' projesi hazırlayan ve PKK güçlerini lider kadrosu ile birlikte, kademeli olarak demokratik bir sisteme çekmeyi düşünen Özal’a da, o dönemde başka ‘güçler’ asla izin vermezdi.

Gündem değişmişti...

APO'nun Bar Elias'da açıkladığı PKK'nın 'bitiriliş' kararı, Özal'ın ani ölümü nedeniyle kamuoyuna duyurulamadı...