Özal öldüğü gün PKK bitiyordu...
Gazeteciler yaşadıkları döneme daha yakından tanıklık
ederler...
Özal’ın bir sır olarak kalan ölümünün ardından şimdiye kadar çok
şeyler yazıldı, o günkü olaylara ve nedenlere ayna tutuldu.
Özal’ın ölümüyle ilgili tanık olduğum olay 16 Nisan
1993'teydi. O günü hiç unutamıyorum ve Özal’ın ölümü ne
zaman gündeme gelse, ben hep o 16 Nisan’ı hatırlarım...
Nedense, “Öldürülme planının yapıldığı gün” olarak
bende çağrışım yapar..
***
Olay şuydu:
PKK durup dururken 17 Mart 1993’te tek taraflı
‘ateşkes’ ilan etmişti. Apo, Bekaa vadisinde
yaptığı basın toplantısında, gazetecilerin karşısına o haki renkli
elbiseleri içinde çıkmış, süreli bir ‘ateşkes’
ilan ettiğini açıklamıştı.
Olayın gelişmesi aslında şöyleydi.
O dönemlerde, Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın talimatıyla,
T.C yeşil pasaportu sahibi olan Celal
Talabani, sık sık geldiği Ankara gezilerinden birinde
Özal’la görüştükten sonra Şam’a geçmiş ve Apo’yla görüşmüştü. Özal,
Talabani aracılığıyla Öcalan’a, “Apo ya söyleyin ortamı
yumuşatacak bazı kararlar alsın ve uygulasın. Özellikle Ulusal
Meclis işine son versin bu meclis oluşursa halklarımız arasında
köprüler atılır ve soruna sınırlarımız içerisinde bir çözüm bulmak
oldukça zorlaşır. Ayrıca ortamın yumuşaması için silahlar
susturulabilir” mesajını göndermişti.
Apo, kurmaylarına sormadan ve tartışmadan bu isteğe hemen uydu. Tek
başına aldığı ‘ateşkes’ kararı PKK içinde uzun
süre çok tartışılıp konuşuldu. Ulusal Meclis dağıtılmış ve
Kürtlerin bir meclisle uluslararası siyaset sahnesinde istemlerini
meşrulaştırabilecekleri bir kurumlaşma olanağı ortadan kalkmıştı.
Ateşkes kararının Özal’ın talimatıyla alındığından habersiz olan
Türk ordusu ve güvenlik güçleri, operasyonlarına aralıksız devam
ederek PKK’ya ağır kayıplar verdirmişlerdi.
***
Apo, 16 Nisan 1993 günü Bekaa’da bir basın toplantısı daha
yapacağını açıkladı. O tarih, Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın, Türki
Cumhuriyetlere yaptığı gezinin son günlerine denk geliyordu.
MEYDAN Gazetesi'nde (daha sonra kapandı)
muhabirdim. Haber mürürümüz Behiç Kılıç, o basın
toplantısına beni gönderdi. Ben, Oral Çalışlar, İsmet
İmset, Abdülrezzak Oral, Engin Büyükavcı, Süleyman Sarılar
ve daha bir çok Türk gazeteci günler öncesinden Beyrut’a gidip,
PKK’nın buluşma noktası olarak belirlediği otele yerleşmiştik.
14 Nisan günü PKKlılar kendi araçlarıyla gelip bizi Bekaa’da ki Bar
Elias kasabasına götürdüler. ‘Kiraladıkları bir
otel’ olarak söyledikleri kaldığımız yer, aslında PKK’nın
o bölgede ki evlerinden biriydi. İki gün boyunca o
‘otelin’ dışına çıkamadık.
***
16 Nisan günü sabahı, kaldığımız ‘otele’ gelmeye
başlayan misafirler bizi hayrete düşürdü. Öbekleşen gazeteciler
kendi aralarında durum muhakemesi yapmaya başladılar.
Neler oluyordu?
Grup grup gelen ‘misafirlerin’ hepsi
tanıdıktı.
Önce, daha sonra kapatılan DEP milletvekilleri
gelmeye başladı. Leyla Zana hariç tamamı oradaydı.
Sonra Kemal Burkay geldi. Burkay, Almanya’da
yaşayan önemli bir kürt lideriydi. (O dönemlerde Sezen Aksu’nun
söylediği hit parça ‘Bir kedim bile yok’
şarkısının sözleri ona aitti.) Daha sonra Celal
Talabani geldi. Basın toplantısının yapılacağı salon, bir
protokol oluşturacak şekilde hazırlanmıştı.. Gelen
‘misafirlerin’, kameramanların, fotoğrafçıların ve
diğer gazetecilerin oturacakları yerler PKKlılar tarafından
belirlenmişti. Hepimiz o salona alındıktan sonra Abdullah
Öcalan yakın kurmaylarıyla geldi. Takım elbise giymiş,
Vakko marka kravat takmıştı. Neşeliydi..
Protokolün önünde hazırlanan masaya Celal Talabani, Kemal
Burkay ve Ahmet Türk’le birlikte
oturdu.
’Kürt zirvesi’ yapılıyordu...
Apo konuşmasına başladı: Bugün önemli bir gündü ve bütün bu
‘kürt liderlerin’ burada bulunma nedeni buydu.
Uzun süredir, başta Talabani olmak üzere bazı Türk gazetecilerin ve
siyasilerin arabuluculuğu ile Cumhurbaşkanı Turgut Özal’la
anlaşmıştı: Silah bırakılacak, PKKlılar dağdan inmeye başlayacaktı.
Yarından itibaren yeni bir süreç başlıyordu. Arabulucuların
getirdiği ‘Özal hediyesi kravatı’ bunun için
takmıştı.. Orada bulunan tüm gazeteciler, bir tarihin dönüm
noktasına şahit olmanın heyecanını taşıyordu. Yıllardır akan kan
artık duracaktı. Başımızdaki PKK belasından kurtulacaktık...
Üç saate yakın süren basın toplantısı ikili görüşmelerle devam
etti...
***
Bar Elias’tan ayrılıp Beyrut’taki otelimize geldiğimiz zaman gece
yarısı olmuştu. Hepimiz bir an önce bu müthiş haberi, haber
merkezlerimize ulaştırmanın telaşı içindeydik. O yıllarda teknoloji
bu kadar gelişmediği için ne cep telefonlarımız, ne fotoğraf
geçebileceğimiz labtoplarımız vardı. İç savaş yüzünden yıkılmış
olan Beyrut’ta, sadece birkaç merkezde uydu telefon bulunabiliyordu
ve bir dakikalık konuşma yüzlerce dolardı. Haberleri geçmemiz
ertesi güne kaldı. Fotoğrafları geçme şansı hiç yoktu. Beyrut’tan
ancak 18 Nisan’da ayrılabilecektik. Çünkü başka uçak seferi
yoktu.
17 Nisan günü, haberlerimizi geçme telaşı sürerken İstanbul’dan bir
yakınım haberi verdi. Sadece kaldığımız otelin adını biliyordu ve
uzun uğraşlardan sonra uluslararası bir şebekeden, otelin tek
telefon hatına bağlanmayı başarmıştı.. “Özal öldü”
dedi. Şok oldum. Bütün gazeteciler bir araya geldik, durum
değerlendirmesi yapıyoruz:
Nasıl olur?
Nasıl ölür?
Şimdi ne olacak?
Bu haberin artık ne değeri kalır?
Ne yapalım?
***
Birkaç arkadaşın önerisiyle, tekrar Bar Elias’a gidip, Apo’yla yeni
bir görüşme imkanı aramayı kararlaştırdık. Kiraladığımız araçlarla
yola çıkmadan önce PKK’nın Beyrut’ta ki adamlarına haber verdik.
Onların bir şekilde Apo’ya ulaşabildiklerini düşünüyorduk. Bar
Elias’a ‘kiralanmış otel’e vardığımızdan bir saat
kadar sonra Apo geldi. Takım elbiseyi çıkarmış, haki renkli PKK
elbisesini giymişti. Yüzü mosmordu ve bir gün önceki neşesinden
eser yoktu. Ayakta durdu. “Özal ölmedi,
öldürüldü..” diyerek konuşmasına başladı. “Barış
sürecinin başlamasını istemeyen güçler tarafından
öldürüldü” diye devam etti. Çok uzun konuşmadı.
“Çünkü Özal ölmeseydi bugün, PKK biterdi” diyerek
konuşmasını bitirdi.
***
Özal’ın “Adriyatik’ten Çin seddine” sloganı aklıma
geldi. O hayallere, büyük ‘güçlerin’ izin
vermeyeceği aşikardı. Bazı iddialar, Özal’ın öldü(rülmesi)ne neden
olan taşlardan biri olabilir belki ama, Kürt sorununun çözümü için
'siyasi genel af' projesi hazırlayan ve PKK
güçlerini lider kadrosu ile birlikte, kademeli olarak demokratik
bir sisteme çekmeyi düşünen Özal’a da, o dönemde başka
‘güçler’ asla izin vermezdi.
Gündem değişmişti...
APO'nun Bar Elias'da açıkladığı PKK'nın
'bitiriliş' kararı, Özal'ın ani ölümü nedeniyle
kamuoyuna duyurulamadı...