Oysa sen savaşta ölmeliydin çocuk!
Üç yaşındaki Suriyeli Aylan Kurdi'nin içimize koca bir yumruk, boğazımıza düğüm olup oturması mı gerekti?
Kayıyor dünya altımızdan,
Vuruyor yüreğimizin kıyısına, vicdanımızı döve döve...
Şimdi ne çıkar kopsa fırtına,
Yer yerinden oynasa, ne çıkar?
**
Kıyıya vuran bir çocuğun cansız bedeni mi gerekti sarsılmak için?
Ve sarsmak için derin uykuya yatmış insanlık maskelerini?
Üç yaşındaki Suriyeli Aylan Kurdi'nin içimize koca bir yumruk, boğazımıza düğüm olup oturması mı gerekti?
Oysa Aylan, ne savaştan kaçarken ölen ilk çocuktu, ne de karaya vuran...
Suriye Savaşı başladığından beri 30 binden fazla çocuğun öldüğü söyleniyor.
Ne oldu da 30 bin çocuğun ölümüne "vah vah" deyip, bakıp geçen insanlığımız can evinden vuruldu?
Bu hiç de sıradan olmayan soru, insanlığın bugün geldiği
noktanın kodlarını taşıyor aslında.
**
Savaş sırasında katledilen, paramparça olmuş çocuk bedenlerini defalarca gördük haberlerde, sosyal medyada. Daha geçen hafta başka ülkelerin sahillerine vurmuş Suriyeli çocukların cansız bedenlerinin fotoğrafları paylaşıldı.
Bunlar görmeye alışkın olduğumuz karelerdi, oturmuş bir algının
üstünde teker teker yerini buluyordu.
Delik deşik edilmiş bir çocuğun bedeni ya da şarapnel
parçasıyla kopmuş uzuvlarını gördüğünüz bir çocuk fotoğrafı
canınızı yaksa da Aylan kadar ağlatmamıştı belki de
çoğunuzu.
Aylan'ın fotoğrafı, "kıyıya vuran balinalar, fok
balıkları" için hayvan örgütlerinin, çevre örgütlerinin,
medyanın olayı gündeme taşıyan duyarlılıkları akıllara getirdi.
Bir insan yavrusunun kıyıya vurmuş halinin zihinlerdeki ilk
çağrışımı bu oldu.
Hiç çocuk kıyıya vurur muydu?
Balık vururdu kıyıya...
Doğal olanı buydu çünkü.
Aşina olduğumuz bir fotoğraf karesinin içinde insan olunca
algılar alt üst oldu.
Nasıl olur da egemen güçlerin hükmettikleri bu dünyada
"kıyıya vururdu" bir çocuk?
O, savaş şartları içinde ölmeliydi! Artık nasıl
ölürse!!!
Çünkü buna alıştırıldı insanlar, bunu garipsemezdi kimse.
İşte bunu yakıştıramadı insanlık kendisine!
**
Şimdi bir yanım, iyimserlikten kırılacak halde; "En azından dünyada, insanlarda farkındalık oluştu. Belki başka Aylan'lar savaştan kaçarken böyle çaresizce ölmez artık, belki ciddi önlemler alınır artık, belki insanlar..." diye mırıldanıp duruyor.
Bir yanımsa bu sözleri öyle umarsızca duymazdan geliyor.
"Hadi oradan, bir çocuğun silahlarla öldürülmesini kendisine sorun etmeyen insanlıktan mı bahsediyorsun sen" diyor.
"Milyonlarca insan hayatları pahasına iltica ederken, yurtlarından kaçarken kapılarını açmayan insanlıktan mı bahsediyorsun?
Kapılarını açtığı mültecilere burun kıvıran, sokakta açlıktan ölmesini umursamadığı mülteci çocukları gördüğünde başını çevirip, hızla uzaklaşan insanlıktan mı bahsediyorsun?" diyor.
Ve bu yanım çok daha ağır basıyor.
**
30 bin çocuğun ölümüne şok olmayan devlet adamları, bir çocuğun kıyıya vurmasına şok oluyorsa eğer, umursadıkları Suriyeli bir çocuğun ölmüş olması değildir asla!
Umursadıkları o "ihtişamlı", "saygın", "insan hakları havarisi" imajlarından başka bir şey de değildir asla!
Dünyanın en ünlü gazetelerinden Independent,
Aylan'ın fotoğrafından sonra mülteciler için bir kampanya başlattı.
Kampanya için "Mülteci krizini aşağılayan herkese açık
mektup" yazdı.
Mektupta şöyle yazıyordu:
"Hepiniz, son birkaç hafta ve ay içinde sığınmacı ve göçmen karşıtı duyguları yaymaktan sorumlusunuz... Artık bu bitmek zorunda. Bitmek zorunda çünkü; binlerce insan ölüyor. Çünkü; Avrupa'nın insan hakları şampiyonluğu ile ilgili saygınlığı bozuluyor. Çünkü; şu anda harekete geçmezsek tarihimizin geri kalanında bundan pişmanlık duyacağız"...
Bir insanlık trajedisi yaşanırken Suriye'de, dertleri
tarihin kendisini "insan hakları şampiyonu" olarak
yazmaması olanları tarih mutlaka yazacaktır. Ama
ne şekilde dersiniz?"
**
"Dünyanın süper gücü"nü yöneten Beyaz Saray var
ya. İşte onun Sözcüsü Josh Earnest, gazetecilerin
karşısına geçip Suriyeli sığınmacılarla ilgili soruları
cevapladı.
Gazeteciler ısrarla ABD'nin Suriye politikaları ile ilgili
sıkıştırdılar Earnest'ı.
O bütün pişkinliğiyle, "Avrupa'nın bu sorunu ele alabilecek
kapasitesi var" diyerek sorumluluğu Avrupa'ya attı, bu
konudaki çabaları desteklediklerini söyleyerek sıyrılıverdi işin
içinden.
Oysa Suriye krizi başladığından beri 17 bin mülteci ABD'ye
başvurmuş ve sadece 1500'ünü kabul etmişlerdi.
"Makul gerekçeleri" ise
"terör"dü..."
**
- Kendi imajından ve çıkarından başka birşey
düşünmeyenler için, bir çocuğun kıyıya vurmuş cansız bedeni imaj ve
çıkar meselesinden başka bir şey olabilir mi?
- Aylan Suriye'de savaşın ortasında "öldürülen" bir
çocuk olsaydı, kimsenin ruhu duymayacaktı değil mi?
- Rakamsal bir anlamdan başka ne ifade edecekti dünya için?
30 bine 1 eklenecekti, o
kadar...
- Suriye'de kimyasal silahlarla öldürülen minik yavrular için "dur" demeyen, 30 bin çocuğun ölümüne göz yuman dünya, şimdi gerçekten Aylan'ın ölümünden kendini sorumlu tutabilir mi?
Hiç sanmıyorum...
Çocuklar da ölümler de umurlarında değil aslında.
Bu sadece onlara iki yüzlülüklerini maskelemek ve daha
fazla "duyarlılık" şovu yapmak için bir fırsat, o
kadar...
Dindiremediğim iç sesimin yankısı beynimde zonkluyor işte...
Mazlumların ahı arşa değdiğinde, işte bu; dünyanın
kıyameti olacak!