BIST 9.693
DOLAR 32,58
EURO 34,79
ALTIN 2.507,80

Osmanlı yönetim anlayışında dört İlke

Durma arkadaş durma! kimin elinde ne geliyorsa yapmakla yükümlüdür. Benim yaptığım da budur. Tekerleği yeniden icat etmeye gerek yok, değerlerimiz bize yeter.

Geçen Perşembe günü “Ulucamiye” gitmiştim. Ulucami; İslam inancına göre “beşinci haremi şerif” konumda olup, manevi havası yüksek Sahabeyi Kiram'ın namaz kıldığı avlusunu da katınca on bin insanın birlikte secde edebileceği bir cami. İmkanınız varsa sadece Ulucami'yi görmek için Diyarbakır’a gelseniz değer.

Namaza daha bir saatlik zaman kaldığını fark edince Mesudiye Medresesi'ndeki “El Yazması Eserler Müzesi'ne” gittim.

Osmanlıca ve Arapça yazılan şiir nesir bu eserler elle yazılmış eserlerdir. Tabi okurken kem küm ederek okudum maalesef, çünkü cumhuriyetle birlikte harf devrimi olunca Osmanlı kültür ve tarihine yabancı kaldık. Latin harfler bize ne kazandırdıysa artık.

Ben onun üzüntüsünü yaşarken içeride birçok eserin çeviri halleriyle satışa sunulduğunu gördüm.

Üzerimde sadece 20 TL vardı ve ben 20 TL’ye  Tuhfetü’l-Memluk adında  siyasetname temalı bir kitap aldım. Üzerimde para bitti, ama olsun dedim bir de baktım ki post makinesi var, ödemeyi kredi kartıyla yapıp 20 liramı geri aldım.

Camiye giderek kitabımı okumaya başladım, yanı başıma gelip selam ve dua ile oturan birini gördüm, hafız olduğunu fark edince 10 lirayı kendisine verdim. Daha sonra randevu üzeri camide bir araya geldiğimiz bir vatandaşımızla Diyarbakır Kültür Tanıtım Musiki Derneği (DİKTUM-DER)’e gittik, bize ayran ve patlamış mısır ikram edildi. Ben kasaya yaklaşırken, “inşallah borcumuz 10 liradan fazla değildir” dedim bir de baktım ki 10 TL yazıldı, üzerimdeki 10 lirayı da oraya verdim.

Ben bir çok derneğe üye olduğum gibi DİKTUM-DER’e üyeyim genelde yardım amaçlı ikram aldığımız zaman gönüllü olarak biraz fazla veriyoruz. Helalı hoş olsun.

Asıl meseleye gelelim. Bu siyasetname kitabını okumaya başladım, bir de baktım ki sultandan tutun valiye kadar her düzeydeki yöneticilere yazılan eserler varmış, bizde de sorun genellikle burada olunca daha bir keyifle okumaya devam ettim. Bir kısmını sizinle paylaşmak istiyorum.

Osmanlı yönetim tarzı şu dört ilkeye dayanıyormuş: liyakat, istişare, denetim, adalet.

Maalesef biz liyakatı; yandaş

İstişareyi; ben bilirim,

Denetimi; iş olsun diye yaparken.

Adaleti de ne hale getirdiğimizi siz söyleyin dilim varmıyor.

Halbuki akıl, iman ve vicdanla ele alındığında bu dört kavram devlet yönetiminde olmazsa olmaz kavramlardandır ve nitelikli bir yönetim için daima geçerliliğini korumaktadır.

*Liyakat yoksa kim kimin istişaresinden faydalanacak,

*İstişare yoksa ayrı ayrı akılla düşünenler farklı farklı yol yöntemler ortaya çıkacaklar, bir kısmı başarı bir kısmı da başarısızlıkla sonuçlanacak,

*Denetim olmazsa iyi idareciler taltif edilemediği gibi, yanlış yapanların da cezalandırılması mümkün olmayacak,

*İlk üçü olduğu halde adaletle davranılmaz, ona göre kararlar verilmezse bir değeri kalır mı?

Yüzyıllar boyu devasa bir coğrafyayı bu ilkelerle ecdad idare etmişken biz Anadolu’yu neden idare etmeyelim.

Bin bir sıkıntımız varsa bu ilkelerdeki aksaklıktan ileri geldiğine inanıyorum. Bu değerlerin yerini bulması için de ahlak ve dini değerlerin ön planda olduğuna da dikkat çekiliyor.

Kitaptan aldığım bilgiye göre tarihimizin akışı içinde yazılmış birçok siyasetname var, cumhurbaşkanımızdan tutun valimize, muhtarımıza kadar muhakkak baş uçlarında bir siyasetname olması gerektiğine inanıyorum.

Ben uzun zamandır bir proje çerçevesinde muhtarlarımızı aydınlatarak “muhtarın el kitabı” adlı bir Siyasetmane vermek istiyordum, bu kitap benim motivasyonumu artırdı.

Durma arkadaş durma! kimin elinde ne geliyorsa yapmakla yükümlüdür. Benim yaptığım da budur. Tekerleği yeniden icat etmeye gerek yok, değerlerimiz bize yeter.

Selam ve selametle kalın.