BIST 9.540
DOLAR 32,51
EURO 34,81
ALTIN 2.491,41

“Öldüren Karizma”

Yönetici üç beş kendini bilmez devşirme AK Partilinin algısına bakarak tutum belirlemek zorunda!Ülkemizin geleceğini, huzurumuzu, yanlış, bozuk algılara kurban edeceğiz öyle mi?Hakikat? Gerçek? Ülke çıkarı? Toplumsal barış? Bunlar nerede? Bunları koruyup

Geçtiğimiz hafta TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer Hürriyet’e verdiği röportajda “Bugün itibarıyla bizim Cumhurbaşkanımızla hiçbir sorunumuz yoktur. Cumhurbaşkanı devletin başıdır. TÜSİAD’ın muhatabı zaten cumhurbaşkanı değildir, TÜSİAD’ın muhatabı başbakandır.” deyince kıyamet koptu.

Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan “Madem biz muhatap değiliz, bundan sonraki davetlerine katılmayız” dedi.

Artından benzer bir açıklama da Başbakan Davutoğlu yaptı.

***

İktidar ile TÜSİAD arasındaki son kavga hakkında en ilginç yorumu Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca yaptı.

Nihal Hanım, Cumartesi günü yayınlanan yazısında şöyle diyor: “Normal şartlarda ‘Haluk Dinçer belli ki bazı konularda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aynı hassasiyeti taşımıyor’ deyip geçmeniz gerekir. (…) Gelgelelim Dinçer’in ifadeleriyle mütenasip olmayan bir tepki tezahür ediyor.”

Bu sözler, koparılan yaygaranın ne kadar anlamsız, gereksiz, saçma ve temelsiz olduğunun anlatıyor.

Buraya kadar haklı.

“Peki niçin böyle oldu?” sorusuna ise şu cevabı veriyor: “Erdoğan’ın eleştirilmesine ya da Erdoğan’a mesafe alınmasına sıfır tahammülü olan birileri vurdukça vuruyor ve sonuçta Erdoğan’ın tavır almaktan başka şansı kalmıyor.

‘Muhatap değilsek davetlere katılmayız’ demek zorunda kalıyor. Evet zorunda kalıyor. Çünkü karizma tevil kaldırmaz. “

Nihal Hanım’ın en ilginç cümlesi ise şu: “Yönetici temsil ettiği makama tavır alındığı konusunda bir algı oluştuğunda, hakikatin tam olarak bu olmadığını bilse bile o algıya göre pozisyon belirlemek zorunda olan kişidir.”

Ne kadar tuhaf, değil mi?

Yönetici üç beş kendini bilmez devşirme AK Partilinin algısına bakarak tutum belirlemek zorunda!

Ülkemizin geleceğini, huzurumuzu, yanlış, bozuk algılara kurban edeceğiz öyle mi?

Hakikat? Gerçek? Ülke çıkarı? Toplumsal barış?  Bunlar nerede? Bunları koruyup kollamak cumhurbaşkanının değilse kimin görevi?

***

Aslında benzer savunmayı uzun zamandır birçok AK Partili gazeteci ve yazardan da duyuyordum.

Karaca'nun yazısı bu konuya değinmeme vesile oldu.

“Erdoğan şöyle davransaydı daha iyi olmaz mıydı?” dediğimizde  “Evet haklısın belki daha iyi sonuç verirdi ama Erdoğan’ın bir karizması var, bunu korumak zorunda.” diyorlar.

Veyahut “Halk bu tarz siyaseti seviyor. Adam siyaset yaptığına göre halkın hoşuna gideni yapması normal. Ne yapalım halkın durumu bu.” diyerek işin içinde çıkmaya çalışıyorlar. 

Ama görmedikleri bir durum var: Siyasetçiler siyaseti ülkeyi bir gömlek yukarı çekmek için yapar, halkın hoşuna gideni söyleyip daha fazla iktidarda kalmak için değil.

***

Bu karizma sevdası Türkiye’ye çok pahalıya mal oluyor.

Mesela Gezi sürecinde, “Erdoğan alttan alan bir politika izleseydi karizması yerle bir olur, ülkeyi yönetemezdi” diyorlar.

Peki ne oldu?

Karizmayı koruyalım diye iç barışımız büyük yara aldı. Toplumdaki cepheleşme neredeyse düşmanlığa dönüştü. Ülke adeta barut fıçısı. Bir kıvılcım çakılsa neredeyse iç savaş çıkacak.

Aklıselim sahibi AK Partililerin o dönemde gerginliği azaltmaya dönük çabaları dikkate alınsaydı bu aşamaya gelinir miydi?

Karizmayı koruduk, ama iç barışımızı kurban ettik.

***

Diğer yandan Suriye meselesinde de benzer bir durum var.

Sudi Arabistan, Katar, Fransa, Almanya tutum değiştirip Esad ile yeniden diplomatik ilişki başlatıyorlar.

Hamas bile Suriye meselesinde yanlış yaptığını itiraf ediyor.

Geçtiğimiz günlerde New York Times, Hatay’daki Suriyeli muhaliflerle röportaj yapmış.

Muhalif liderlerden biri mealen şöyle diyor: “Çok büyük yanlış yaptık. Hem ülkemiz yok oldu, hem de milyonlarca insan öldü. Keşke silahlı mücadeleye başlarken bunları hesap edebilseydik. Çok üzgünüz ve çok pişmanız.”

Pişmanlığını açığa vurmayan bir tek Türkiye kaldı. 

Türkiye pişman olamıyor, çünkü kimse Erdoğan’ın karizmasının çizilmesini istemiyor!

Bir ülke tahrip oldu. Milyonlar öldü. Bir o kadarı da evlerini terk edip yoksulluğa, sefalete mahkum oldu.

Yaşanan göç nedeniyle ülkemiz üstesinden gelemeyeceği birçok sorunla karşı karşıya kaldı.

Karizmayı kurtarmak için tüm bu felaketlerin onaylanmasına, sürmesine razı mı olacağız?

***

Mısır meselesinde Katar dahil bütün bölge ülkeleri politikalarını değiştirdiler.

Bülent Arınç’ın da açıkladığı gibi Türkiye’nin de benzer bir değişikliğe ihtiyacı var.

Fakat Türkiye bu değişikliği yapamıyor. Çünkü Erdoğan’ın karizması yara alabilir!

“İsrail ile ilişkiler tahrip edici bir boyuta ulaştı, diplomatik bir dile geçilmesi lazım” denildiğinde, yine karşımıza Erdoğan’ın karizması çıkarılıyor.  

Öyle bir hale geldik ki bir tarafta ülkenin bütünlüğü ve kazançları diğer tarafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın itinayla korunması gereken karizması var.

Peki ne yapacağız? İkisinden birini tercih etmek durumunda mı kalacağız?

***

Bu duruma niçin ve nasıl geldik?

Böyle bir tercihle baş başa kaldığımızda bu ülkenin bir vatandaşı olarak hangisini seçeceğiz?

“Bir cumhurbaşkanının politik çıkarı, karizması başında bulunduğu ülkenin çıkarı ile bu kadar çelişir mi?” sorusunu sormayacak mıyız?

Huzurumuzu, geleceğimizi, hayatımızı, çocuklarımızın hayatını… hepsini Erdoğan’ın karizmasını korumak için feda mı edeceğiz?

Gerçekten buna hazır mısınız?

Bütün AK Partililer bu sorunun cevabını vermek zorundalar.

“İşler niçin bu aşamaya getirildi?” diye sormamız gerekiyor.

Niçin her mesele bu kadar kişiselleştirildi? Niçin politika belirlenirken bir sonraki adım hesaba katılmadı?

Bu konuları düşünmemiz gerekiyor.

Karizmayı kurtaralım diye İslamcıların 100 yıllık emeğini harcadık, İç barışı kurban ettik Suriye’yi verdik. Dış politikada yalnızlaştık.

Peki daha neleri kurban vereceğiz?

Bu mantıkla hareket edersek sonunda ne ülke kalacak ne de o karizma.

Bunun üzerinde hiç düşündünüz mü?

Nazi Almayasını anlatan bir belgesel var. Adı: “Öldüren Karizma”

“Karizmayı korumak zorunda” diyen arkadaşlara bir önerim var: Bu belgeseli izlesinler de devlet işlerinde karizmanın öncelikli olduğu ülkenin nasıl adım adım felakete sürüklendiğini görsünler. 

“Cumhurbaşkanı karizmasını korumak zorunda” diyerek hem bizzat Erdoğan’a, hem de bu ülkeye kötülük ettiğinizi ne zaman anlayacaksınız?

Gerçekten çok merak ediyorum. twitter.com/acikcenk