BIST 9.717
DOLAR 32,52
EURO 34,94
ALTIN 2.440,18

Okulda ve Sınavlarda Başarıyı Engelleyen Çeldiriciler

Ölü Ozanlar Derneği filmini izlediniz mi?

İzlemediyseniz mutlaka en kısa zamanda alıp izlemenizi öneririm.

Robin Williams"ın muhteşem oyunculuğu ile gerçekten faydalanacağınız nefis bir eğitim filmi.

Bizde neden böyle bir eğitim filmi yapmazlar, bilmem. Okulun, öğrencilerin işlendiği film ve dizilere zaman zaman bakıyorum ama gerçekten bir şeyler öğretmekten ve eğitim ile ilgili bir bakış açısı vermekten çok uzaklar. Hatta çoğunun, tam tersine öğrencilerin okul başarılarını olumsuz etkileyecek nitelikte olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Bunu, en iyi öğretmenler fark ediyordur.

Okulla ilgili dizelerdeki ve filmlerdeki karakterlerden neden hiç iyi örnek gösterilecek bir karakter olmaz?

Neden hep derslerini asan, öğretmenlerine ve arkadaşlarına bıçak çeken, kavga eden, hiçbir hedefi olmayan, uyuşturucu kullanan karakterler gösterilir?

Böyle dizilere veya filmlere bir de eğitim kurumları sponsor olmuyor mu bu, beni daha fazla şaşkına çeviriyor. Çünkü bu filmler ne yazık ki, öğrencilerin motivasyonlarını, konsantrasyonlarını, inançlarını olumsuz etkiliyor ve hedeflerinden uzaklaşmalarına sebep oluyor.

Zaten bu dizeler ve filmler için ne bir eğitimciden ne de bir psikologdan danışman olarak faydalanılmaktadır. Yani çocuklarımızın zihinleri üç kuruşluk reyting uğrunu heba edilmektedir.

İşin daha kötü tarafı da; bu konuda ne ailelerin ne de eğitimcilerin ve Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinin tepkisini göstermiyor oluşudur.

Aslında, konuyu Ölü Ozanlar Derneği filmindeki “Yarın şimdidir” sözüne getirecektim ama ülkemizdeki bu konularda var olan duyarsızlığa dikkat çekmek istedim..

 

Yarın şimdidir.

 

Çünkü yarınımızı şimdiden yaparız.

Şimdi yaptıklarımız yarın alacaklarımızı belirler.

Hani şöyle güzel bir söz vardır ya; “Ne ekersen onu biçersin” diye.

İnsan beyni, referanslarla düşündüğü için sizlere “Yarın şimdidir” sözünün yaşamamızdaki bir olumsuz bir de olumlu iki gerçek örneğini sizlere aktarmak istiyorum.

Ümitle, birkaç yıl önce, lise son sınıfın son dönemlerinde tanışmıştık.

Ne yazık ki, ÖSS"ye çok az bir zaman kalmıştı ve Ümit, ümitsiz bir vaka idi. Yani o ana kadar hiçbir şey yapmamıştı.

Sonuçta, hiç istemediği iki yıllık bir bölümü kazandı ve bitirdi.

Geçtiğimiz günlerde Ümit yine karşımdaydı.

Bu sefer iş arıyordu.

Ve bana CV"sini verdi ve “Hocam diplomamı göstermekten utanıyorum” dedi.

Ben de ona; “Şu an lise sıralarına dönseydin en çok neler yapardın” deyi sordum.

Bana söyledikleri gerçekten bu durumu yaşayan öğrencilerin başarısızlıklarının gerçek sebeplerini oluşturuyordu.

Ümit"e bunları yazımda aktaracağımı söylediğimde, “Lütfen yazın hocam, daha iyi şeyler yapabilecekken saçma ve boş şeylerden dolayı benim durumuma başka arkadaşların düşmesini ve üzülmesini istemem” dedi.

İşte Ümit”in ve Ümitlerin ümitlerini karartan çeldiriciler:

 

Yanlış arkadaş

 

Önce, beni ders çalışmaktan uzaklaştıran ve sigaraya alıştıran arkadaşlarımdan ayrılırdım. Çünkü, onların üniversite gibi bir hedefleri yoktu. Ben de onlara uyudum. Devamsızlığım neredeyse 20 güne yaklaşmıştı. Zaten derste tutuğumuz defterimiz bile yoktu.

 

Zaman öldürücüler

 

Hep onlarla dersleri asıyor bir internet kafeye gidiyor “knight” oynuyorduk. Akşamları babam eve gelene kadar internet kafedeydik. Akşamları da neredeyse televizyondaki bütün dizeleri seyrediyordum. Dizilerdeki bütün karakterleri size sayabilirim.

Sonuçta onlar hiçbir yeri kazanamadılar. Bu yıl da pek hazırlandıklarını söyleyemem.

 

Duygusallık

 

Ayrıca bir kız arkadaşım vardı. Neredeyse her hafta ayrılır ve tekrar barışırdık. Bir yıl boyunca böyle gitti. Zaten sonunda tam olarak ayrıldık. Ama o da kazanamadı.

 

Sonuç:

 

Keşke üniversite hedefi olan daha iyi kişilerle arkadaş olsaydım,  keşke televizyonun ve internetin karşısında bu kadar zaman geçirmeseydim ve keşke böyle duygusal işlere girmeseydim.

Şimdi ben de gururla söyleyeceğim, sevdiğim bir bölümün diplomasına sahip olurdum.

 

Azmin zeferi

 

Lale, Ankadara Şentepe"de bir gecekonduda oturan başarılı bir öğrenci.

Lise ikide iken babasını ve iki ağabeyini bir trafik kazasında kaybetmişti. Sadece annesi ve bir mağazada çalışarak geçimlerini sağlayan ablası ile yaşıyordu. 

Bir kış günü evlerine ziyarete gitmiştim Lale"nin.

Evleri iki odadan oluşuyordu. İki odayı da ısıtmak için sobayı tam iki odanın ortasına kurmuşlardı ve Lale yerde yuvarlak hamur yapılan bir tahtanın üzerinde ders çalışıyordu.

Onun bu sınavda ıskalamak gibi bir şansı yoktu ve attığında tam “on ikiden” vurmalıydı.

Hedefini odanın duvarına asmıştı: “Boğaziçi İşletme”

Gecesini gündüzüne katarak, sistemli bir şekilde çalışan Lale, sonuçta hedefine ulaştı. Boğaziçi Üniversitesi İşletme bölümünü, Türkiye 40"ncısı olarak kazandı. İki yıl önce mezun oldu.

Mezuniyet mutluluğunu benimle paylaşırken bir burukluğunu dile getirdi; “Keşke bu günümü babam ve ağabeylerim de görseydi” dedi.  Ben ise söyleyecek bir söz bulamadım.

Lale, şimdi Türkiyen"nin önde gelen şirketlerinden birinde çalışıyor.

Hem kendisi hem de ailesi mutlu.

O, çok zorluklar aştı, çok sıkıntılar çekti ama sonucunda, “Her şeye değdi” dedi.

Akıllı insan geleceği görebilen insandır.

Akıllı insan şimdi yaptıklarının yarın neler getireceğini düşünebilen insandır.