BIST 9.503
DOLAR 32,50
EURO 34,73
ALTIN 2.495,28

OHAL ve köşe yazarları...(1)

Maalesef, mahalle; eski günleri özlüyor ve sağduyulu yazarlara izin verilmiyor…

Sn. Başbakan; birlik, beraberlik, komşularla iyi geçinme v.b. diyor, muhalefetle sürekli görüşüyor ama, aynı mahallede olduğu bilinen yazarlar, Amerika’nın bu darbenin arkasında olduğunu yazıyor, atışlar başlıyor; sonra en yetkili ağızlardan bunun gerçek olmadığı açıklanıyor ve Amerika ile Suriye’ye Fırat Kalkanı operasyonu yapılıyor!...

FETÖ’nün “A Takımının yakalanmadığı, uyuduğu yazılıyor”, hep terörde “yeni aşamalara” geçiliyor, “yeni belgeler” ele geçiriliyor, TV tartışmalarında halkın değil –çünkü insanlar korkuyor- “savcıların bilmesi gerekenler” konuşuluyor.  Konuşmacılar, adeta; “ben daha çok biliyorum” yarışındalar…

Halk şaşkın; psikolojisi bozulmuş kime inanacağını şaşırmış vaziyette, evden dışarı çıkmıyor, kendini –zengin içerikli!, bol odalı köşkler-villalarla örülü- dizilere veriyor!...

Sn.Cumhurbaşkanı’nın ve Sn. Başbakan’ın uçakla geziye götürdüğü yazarların bir bölümünü tutmak imkansız. “Dünyayı ben yarattım, dokunulmazım” havasındalar!…

Oysa; bu uçaklardan kimler geldi kimler geçti!…

TV’de aynı kişiler tartışma programlarına katılıyor ve genellikle aynı şeyleri söylüyorlar. Demek ki, ya;bu kadar az entelektüel kişimiz var, ya;  korkuluyor, başıma iş almayayım deniyor, çıkılmıyor, ya da Tv program yapımcıları araştırmadan, kim o ara popülerse onu ekrana getirmeye çalışıyor!...

Yazılarda ve konuşmalarda; ifrat (bir konuda çok ileri gitme, ölçüyü aşma, aşırı davranma) ve tefrit (bir konuda geri kalma, yeterli ölçüde olmama durumu) arasında gidip geliniyor…

Nuran  Yıldız (); bu konuda  aklı selim ve paylaşılan  bir cümle kurmuş:

“…İçlerinde geçmişte FETÖ karşısında el pençe divan durmuşlar olan bu köşe yazarlarını uyarmak gerekiyor: Eğer ki Recep Tayyip Erdoğan’ı birazcık seviyor, önem veriyorsanız ona yapacağınız en büyük iyilik kendi mahallenizde yapacağınız temizliktir.Çünkü FETÖ ile mücadele, Türkiye için olduğundan çok daha fazla biçimde Erdoğan için varlık yokluk mücadelesidir….”

Konuyu köşe yazarlarımızdan alıntılarla konuyu  toplamaya çalışalım;

Nagehan Alçı (Milliyet) şöyle yazmış;

“Kısacası, birtakım hatalar oldu ve oluyor ancak FETÖ soruşturmaları önemli oranda somut veriler ve titiz bir çalışma üzerinden yürütülüyor. Üniversitelerde oluşturulan kurulların kararlarına ve kurumlarda oluşturulan açığa alma listelerine güvenmiyorum, oralarda hakikaten bir ‘Farklı düşüneni fırsattan istifade atalım’ mantığı hüküm sürüyor ancak bu da yukarıda bahsettiğim ‘şikâyeti somut delillerle destekleme’ şartıyla kalkabilir..”

Ali Bayramoğlu* (Yenişafak) ise;

“Bir darbe girişimine bağlı olarak bizdeki çapta (on binler) ve tarzda (Kürt öğretmenlerden muhalif seslere uzanan ve hata payı yüksek), koşullar gerektirse de sonuç olarak (kimi temel hak ve özgürlükleri askıya alan) olağanüstü hal rejimine dayanan tutuklama, gözaltı ve açığa almalar, bir toplumun hayatını yıllar boyu etkiler. Suçun şahsiliği ilkesinin esnetilmesinden bu istikamette takip ve kanıt yöntemlerine, bunları uygulayacak savcı-yargıç grubundan mümkün kılacak yasal düzenlemelere kadar asayişçi devlet faaliyeti, “siyasi zaman”ı işgal etmekle kalmaz, zamanın ruhunu da işgal eder ve belirler...Hukuk devleti, olağanüstü hal koşullarında bile, demokratik düzenini yıkmak isteyen her eyleme hesabı asgari demokrasi koşullarında ve hukuk yoluyla sormakla mükelleftir. Bu, sadece şüpheli ve suçluların değil, tüm toplumun hak ve hukukunun teminat altına alınmasının gereğidir.” demiş.

Ahmet Taşgetiren (Star) düşüncelerini şöyle  dile getirmiş;

 “…..Ben asıl, Türkiye’de hala gel-git yaşayan, belki safiyane duygularla o yapı ile ilişkiye girip, hala da vefa duygusu ile kendini kurtaramayan insanlara bir şeyler anlatmak isterim. Darbe kalkışması intihar girişimi idi, hatta en başta dindar insanları, dindar kadrolar tarafından yönetilen Hükümetle savaşa soyundurmak çılgınlıktı, bunları yazdım, uyanmadılar. Hizmet duygusuyla sizinle ilişki kuran sade vatandaşları savaşa sokmayın, dedim, insafa gelmediler. Ve bugünlere gelindi. Hala “Acaba mı, dışarıya gidenler zaferle geri dönerler mi?” ham hayalinin oyaladığı insanlar olabilir.Yok, yok, yok. Bu ihtimal sıfırın altında. Gülen herhangi bir öldürme eylemine maruz kalmadan Türkiye’ye teslim edilirse, kendisini şanslı saymalı. Amerika’nın kucağında ölmek gibi bir zillet de olabilir….” A. Taşgetiren'de son yazılarıyla mahalleden tepki görüyor...

Bir yazar, 2. ve 3. dalgadan bahsediyor. (Yusuf Kaplan/Yenişafak) Aynı mahallenin yazarları “Yenikapı ruhunu” bırakmaya başladı (ya da bırakmak istiyorlar), eski söylemlerine dönüyorlar.

Ersoy Dede, Ali Bayramoğlu’nu kastederek;

“…Şaşıracaksanız, hâlâ onlar nasıl bu mahallede yer buluyorlar kendilerine, ona şaşırın..”diyor. Karşı mahalle yazarı diye “aşağılayıcı, argo sözler” kullanılıyor.(E.Dede, bu ara çok sert mesajlar veriyor ve  bazı  isimlerin görevden alınmasını –savcı gibi- yazıyor, ekranda (T24) söylüyor. (Gözü aydın; A.Bayramoğlu, mahalleden ayrılmış!..)

Abdurahman Dilipak (Yeni Akit)  Müslümanlara  akıl veriyor;

 “Aklınızı kiraya vermeyin. Aklınıza da çok fazla güvenmeyin. Yoksa sizi biyonik robota, sistematik bir geri zekalıya dönüştürebilirler.. Gülen örgütü bunun güzel bir örneği.. Çevrenizde, dün ve bugüne dair başka örnekler de görebilirsiniz.. Hep söylediğim gibi: Ağu’yu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı.. Şeytan bizi Allah’la aldatmasın.. Bilmediğimiz şeylerin peşine düşmeyelim.. Daha şeffaf olmalıyız. İstişare ve Şûra’ya açık olmalıyız.. Özeleştiri yapabilmeliyiz. “Bizde yanlış olmaz” denilen yerden uzak durun. Tedbiri elden bırakmayın.. Sizi kendilerine çağıranlara itibar etmeyin. Allah’a, resule, kitaba çağıranlara, haklıdan yana olmaya, mazlumlara yardım etmeye çağıranlara, Müslümanları ihvan bilenlere yakın durun, ötekilere değil..”

*Beklenen oldu ve Ali Bayramoğlu sosyal medya hesabından mesaj yayınladı/21.09.2016; "Yeni Şafak Gazetesi son dönemde yazılarımla ilgili sıkıntılar yaşamaya başladı. Benim de gazetenin buna yönelik tasarruflarını kabul etmem ve beklentisini karşılamam söz konusu değil. Gazete ile aramdaki "akit" sürdürülemez hale gelmiş bulunuyor. Yeni Şafak Gazetesi yazarlığıma ve yazılarıma son veriyorum"

YAKIŞMADI…

“Beşikdüzü’nün AKP’li Belediye Başkanı Orhan Bıçakçıoğlu; “Teleferik bir yerlerine mi batmış? Sel ile teleferiğin ne alakası var? Kim eleştirirse eleştirsin. Beşikdüzü’ne teleferik yapılacak. Vız gelir, tırıs gider” diyerek sert yanıt verdi.”

Sn. Başkan; lütfen  konumunuza göre konuşunuz!..Yakışmıyor!…

ZUHAL ŞEKER ve  İLETİŞİM…

 “…Bir şeyi başardıktan sonra o başarıyı bir daha ki sefere daha yükseğe nasıl taşıyabileceğimize bakarım, bu sebeple biraz zor olabilirim. Bana iyi yetmez hep daha iyiyi ister ve hedeflerim… Mesela çok güzel geçen bir projenin ardından ofise gelir kutlarız. Ben hemen eksiklikleri sorarım... Kişisel gelişimime baktığımda kendimde hayata artık köşeli bakmadığımı  gözlemledim.  Hayatımı birini mutlak sevmek ya da sevmemek değil de sevdiğim yanlarını görmek üzerine kurguluyorum ve öyle yaşamaya çalışıyorum. Bu noktaya gelmek çok kolay olmadı tabii. Hata  yaptım, acı çektim, sorguladım. Geldiğim noktada şunu görüyorum ki olayları analiz edip doğruyu görmeyi başarabiliyorum. Hatalarımdan öğreniyorum. Bu da beni çok geliştiriyor. Bir de samimiyeti çok önemsiyorum. Yapay ilişki insanı değilim.  Aklıma geleni tabii ki ölçülü bir şekilde karşı tarafa söylemeyi ve sentetik ilişkiler kurmamayı  tercih ediyorum. Önyargısız olmak ve samimiyet iletişimde en önemli iki faktör bence. …Ev huzurlu olduğu zaman kafanız da evde kalmıyor. Ben şanslıyım o anlamda. Tommy en büyük desteğim.  Hayat arkadaşım, akıl dostum, beni büyüten kişi o. Biz her şeyden önce çok iyi arkadaşız. Çok sohbet ederiz. bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Beni çok büyütüyor. Bazı şeyleri farklı açılardan görmemi sağlıyor. O benim hayat mentorum…Usta -çırak buluşmaları harika… Biz gençlere ürün satıyoruz, gençlerle çalışıyoruz. Müşterimiz genç, çalışanımız genç, karar mercilerinin yaş ortalaması giderek yukarıya doğru tırmanıyor. Dolayısıyla gençlerle iletişim kurmak şart. Biz de bu maksatla yöneticiler olarak genç kuşak çalışanlarla bir araya geliyoruz ve fikir alışverişi yapıyoruz. Benim üç tane çırağım var mesela. Ayda bir araya geliyoruz...”