Öğrenme Tarzınızı Biliyor musunuz?
Bir sınavda soruları çözerken, çoğunlukla o sorunun kitaptaki
sayfasının resmi mi zihninize gelir, hocanın o derste o konuyu
anlatırken söyledikleri mi (ya da sizin ders çalışırken
kendi kendinize içinizden veya dışınızdan seslendirerek yaptığınız
tekrarlar mı), yoksa o konuyu çalışırken aldığınız notlar
veya çıkardığınız özet bilgiler mi gelir?
Eğer o konunun sayfadaki resmi aklınıza geliyorsa
görsel öğrenme stratejisine sahipsiniz
demektir.
Hocanın o dersi anlatırken söyledikleri veya sizin
o konuyu çalışırken içinizden veya dışınızdan seslendirerek
yaptığınız tekrarlar aklınıza geliyorsa işitsel
öğrenme stratejisine sahipsiniz demektir.
Derste, defterinize yazdığınız yazılar veya evde o dersi
tekrar çalışırken çıkardığınız özetler, konu ile ilgili
çözdüğünüz sorular aklınıza geliyorsa dokunsal (knestetik)
öğrenme sistemine sahipsiniz anlamına gelir.
Beyin dışardan gelen verileri, ya görüntü (resim) olarak,
ya ses (kelime) olarak ya da duygu (olay) olarak kaydeder.
Görüntü olarak kaydeden insanlar görsel, ses veya
kelime olarak kaydeden insanlar işitsel, olay da da duygu olarak
kaydeden insanlar dokunsal olarak adlandırılır.
Görsel insanlar görüntü, işitsel insanlar ses, dokunsal insanlar
kas hafızasına sahiptir.
İnsanların % 75"inde bu üç sistemden ikisi birlikte bulunur, ancak
bir sistemi daha baskın kullanır. Ayrıca yalnızca görsel, yalnızca
işitsel ve yalnızca knestetik (dokunsal) sistemi kullanan insanlar
da bulunmaktadır.
Eğitimde karşılaşılan en önemli sorun, öğrencilerin kendi öğrenme
stratejilerini bilmemeleri ve bu strateji ile çalışmamalarıdır.
Aslında, bugün öğrenme zorluğu var denilen
öğrencilerin çoğu ya dersler, kendi öğrenme stratejilerine göre
öğretilmediği için ya da yanlış öğrenme stratejileri ile çalıştığı
için öğrenme zorluğu yaşamaktadırlar.
Onlara kendi öğrenme stratejileri tespit edilip bu strateji
ile nasıl çalışılacağı öğretildiğinde çok başarılı
olurlar.
Bizim eğitim sistemimizde, ne yazık ki daha çok işitsel öğrenme
sistemi kullanılmaktadır.
Burada özellikle görsel ve dokunsal öğrenme sistemine sahip
öğrenciler ciddi sorunlar yaşamaktadır.
İşin daha kötü tarafı ülkemizde işitsel öğrenme sistemine sahip
kişi sayısı diğerlerine göre çok azdır.
Öğretmenler, dersleri çoğunlukla anlatarak işlediğinden görsel
öğrenme sistemine sahip öğrenciler kelimeleri resme dönüştürmeye,
dokunsal öğrenciler de kelimeleri uygulama ya da bir süreç haline
dönüştürmeye çalışırlar. Bu da öğrenmede önemli bir gecikmeye neden
olur. Bu gecikme, öğrencilere daha fazla çalışma, zaman ve enerji
kaybı ve hatta başarısızlık olarak geri döner.
Eğitim sistemiz, genelde anlatım ve ezbere dayalı olduğu ve
özellikle uyguluma çok az olduğundan uygulama ile öğrenen
dokunsal öğrencilerde başarısız olma oranı daha
yüksektir.
Kolaycı öğretmenler böyle öğrencilere "tembel
öğrenci" damgasını yapıştırmayı çok severler.
Daha ilkokul sıralarından başarısız damgasını yiyen öğrenci bu
durum karşısında pes ederse ömür oyu bu damgayla yaşamak zorunda
kalır. Ya da kendi öğrenme sistemini kendisi el yordamıyla bulur ve
başarı merdivenlerini tırmanmaya başlar.
Ülkemizde dokunsal özellik yaygın olmasına rağmen okullarımızda
"uygulamalı eğitim" ne yazık ki hemen hemen hiç
uygulanmamaktadır.
Görsel öğrenciler dokunsal öğrencilere göre bir miktar daha
şanslıdır. Çünkü öğretmenler genellikle anlattıkları konularla
ilgili kelimeleri yazmakta, şemaları veya şekilleri
çizmektedirler.
Özellikle ÖSS, OKS gibi sınavlara kişi kendi öğrenme stratejisi ile
çalışmıyorsa çok ciddi anlama ve hafızada tutma sorunları ortaya
çıkar.
Bundan dolayı da çok çalıştığım halde çok düşük puan
aldım, benim kapasitem bu işe yeterli değil diyen kendine
özgüvenini kaybetmiş çok sayıda öğrenci ile karşılaşırız.
İnsanların çoğunda bu sistemlerden ikisi birlikte bulunmaktadır.
Ancak biri daha baskındır.
Bu sistemlerden hangisi sizde daha baskınsa o sistemde
öğrenmeniz size hem kolaylık sağlayacak hem de etkin ve hızlı
öğreneceksiniz.
Aslında, bu sistemlerden hangisinin sizde baskın
olduğunu öğrenmeniz sadece öğrenme stratejinizi ortaya çıkarmaz,
aynı zamanda yaşam kalıplarınızı da ortaya çıkarır.
Karar verme stratejilerinizi, zamanı algılama şeklinizi, duyguları
yaşayış tarzınızı, dahası dünyayı algılayış tarzınızı ortaya
koyar.