BIST 9.797
DOLAR 32,51
EURO 34,95
ALTIN 2.433,59
HABER /  MEDYA

'Öcalan'ın darbe mekaniğini bozmanın iki yolu'

2015 genel seçimlerinde HDP'nin baraj altında kalmasıyla Öcalan'ın 'darbe mekaniği'nin devreye gireceğini ileri süren Muhsin Kızılkaya bunu önlemenin 2 yolunu yazdı...

Abone ol

İNTERNETHABER.COM- 2015 genel seçimlerine HDP'nin parti olarak girme kararı seçimler için parti hazırlıklarının hız aldığı bugünlerde en çok tartışılan konu haline geldi. Yüzde 10 barajına rağmen seçime bağımsız adaylarla girmek yerine parti olarak girme kararı alan HDP'nin yüzde 10 barajı aştında kalması durumunda ortaya çıkacak tablo üzerine çeşitli senaryolar yazılıyor.

Habertürk yazarı Muhsin Kızılkaya, bugünkü yazısında HDP'nin seçim barajının altında kalması durumunda ortaya çıkabilecek bir 'Öcalan'ın darbe mekanizması' olduğunu öne sürdü ve bu darbe mekanizmasını bertaraf edebilmek için iki yol olduğunu belirtti.

Kızılkaya, 'seçimde HDP yüzde 9 veya yüzde 9.8 gibi bir oy oranında kalır, Hakkâri, Şırnak, Van, Diyarbakır, Batman gibi illerde bütün milletvekilleri AK Parti’ye giderse, 6-7 Ekim olaylarında sokağa çıkanları evlerinde tutmak bir hayli güç olacak. Allah korusun, ortaya çıkacak bir “serhildan” (isyan) durumunda vazifeye çağrılacak askerlerle birlikte, Öcalan’ın bahsettiği “darbe mekaniği” tıkır tıkır işlemeye başlayacak. Bu da hepimiz için büyük bir felaket olacak' dediği darbe mekanizmasını durdurmak için "yüzde 10 barajını düşürmek için yapılacak bir Anayasa değişikliği'ne gidilebileceğini ileri sürdü.

İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:

"ÖCALAN BU KARARIN KESİN OLDUĞUNU BİLDİRDİ"

HDP’nin parti olarak seçime girme kararı, artık hiçbir şekilde tartışmaya açık değil. Bu konuda, birçok siyasi gözlemci ve televizyon yorumcusunun beklediğinin aksine, İmralı’dan ‘son bir haber’ de gelmeyecek. Zira Öcalan, bir süre önce HDP heyetiyle İmralı’da yaptığı görüşmede bu kararın ‘kesin’ olduğunu açık bir dille bildirmiş ve “Seçime parti olarak girmemek tutarsızlık, hatta ilkesizliktir” demiş.

Parti olarak seçime girme kararı önce Kandil’de ortaya çıktı, sonra Ankara ve Diyarbakır’da tartışmaya açıldı, ardından da İmralı’da ‘onaylandı’. Kandil, parti olarak seçime girmeyi bir ‘ayrıntı’, hatta bir ‘seçenek’ değil, “devrimci demokratik düşünmenin bir sonucu olarak” gördüğünü, Mustafa Karasu ve Duran Kalkan’ın yazdığı birkaç makaleyle önce kamuoyuna duyurdu. “Radikal demokrasi güçlerinin Türkiye siyasetini etkilemesini sağlamak”, kararın en somut gerekçesi olarak ilan edildi. Bu fikre göre, şimdiye kadar bağımsız olarak girilen seçimlerde, “Kürt halkının sırtından bazı isimleri milletvekili yapmaktan başka somut kazanım elde edilmedi”. İki dönem böyle devam eden bu durumu bir dönem daha tekrarlamak, ‘kısırdöngü’yü sürdürmekten başka bir anlama gelmeyecek.

"YENİ BİR POLİTİKA DEVŞİRMEK"

Şimdi 2015 seçimlerini, bu ‘kısırdöngü’yü kırmak için tarihi bir fırsat olarak gördüklerini söylüyorlar. Aslında kararın kendi içinde tutarlı bir mantığı yok değil. Siyasi partiler seçim kazanmak için var, ne pahasına olursa olsun Meclis’te yer almak için değil. Belli ki “barış süreci” nin getirdiği normalleşme ortamında girilecek bir seçimin sonucundan, yeni bir politika “devşirmek” esas alınacak.

"STRATEJİK BİRLİK PARTİSİ"

Karasu’nun deyimiyle, “demokrasi güçleri” adı verilen güçlerle oluşturulacak bir “Stratejik Birlik Partisi”yle seçimlerde yüzde 10 barajını aşmak mümkün. Bu güç birliği oluşur ve baraj aşılırsa, bu AKP’nin ulaşmak istediği Anayasa’yı değiştirme çoğunluğunu onun elinden almak, dolayısıyla AKP’yi Meclis’te engellemek demek. Ve belki de ondan sonra AK Parti’yle varılacak bir mutabakatın ardından, kendilerinin de onay verdiği bir başkanlık sistemine geçişe izin verecek yeni bir Anayasa yapmak demek. Yani Türkiye’nin bundan sonraki siyasetinde söz sahibi olmak, Türkiye’nin geleceğine Türklerle Kürtlerin ortak iradesiyle karar vermek... Bu, iyimser ve pozitif sonuç.

"KÖTÜMSER SONUÇ"

Bir de kötümser bir sonuç var ki, felaket... Seçimde HDP yüzde 9 veya yüzde 9.8 gibi bir oy oranında kalır, Hakkâri, Şırnak, Van, Diyarbakır, Batman gibi illerde bütün milletvekilleri AK Parti’ye giderse, 6-7 Ekim olaylarında sokağa çıkanları evlerinde tutmak bir hayli güç olacak. Allah korusun, ortaya çıkacak bir “serhildan” (isyan) durumunda vazifeye çağrılacak askerlerle birlikte, Öcalan’ın bahsettiği “darbe mekaniği” tıkır tıkır işlemeye başlayacak. Bu da hepimiz için büyük bir felaket olacak.

"YÜZDE 10 BARAJI DÜŞÜRÜLEBİLİR"

Bu oyunu bozmanın iki yolu görünüyor. Birincisi yüzde 10 barajını düşürmek için yapılacak bir Anayasa değişikliği. “Olmaz” demeyin, olabilir. Böyle bir değişikliğe CHP ve MHP de destek verecek gibi görünüyor. Seçim Kanunu’nda bir değişiklik yapılarak, Anayasa’ya da bir geçici madde ekleyerek bu iş çözülebilir görünüyor. Yeter ki siyasiler bunu gerçekten istesin. İkincisi ve daha kolay olanı ise, İmralı’da şu anda yürütülen müzakerelerden bir sonuç almak... Öcalan şu anda devletten, “yerel yönetimler özerklik şartına konulan çekincenin kaldırılmasını, hasta mahkumların serbest bırakılmasını, izleme kurulunun oluşturulmasını ve İmralı’da sekretaryanın kurulmasını” istiyor. Bunun karşılığında da, “PKK’nın Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı bundan böyle silah kullanmayacağının garantisini verebileceğini” söylüyor.

Bu anlaşma kısa bir süre içinde imzalanırsa, haziran seçimlerine kendi adıyla katılacak HDP’nin yüzde 10 barajını geçememesi büyük bir siyasi krize yol açmayabilir. İmralı görüşmelerini yürüten taraflardan edindiğim bilgilere göre, şu andaki resim bu...