BIST 9.080
DOLAR 32,36
EURO 34,97
ALTIN 2.325,12
HABER /  POLİTİKA

Numan Kurtulmuş'un şansı yok

Milli Görüş'ü yakından takip eden İnsan Aktaş ,çiçeği burnundaki yeni başkan Numan Kurtulmuş'a şans tanımadı.

Abone ol

AK Parti'ye yakınlığı ile bilinen GENAR Araştırma Şirketi Başkanı İhsan Aktaş, Milli Görüş’ten doğan partileri yakından izleyen bir isim olarak da tanınıyor.

Numan Kurtuşmuş’un AKP’ye alternatif oluşturamayacağını belirten Aktaş, Saadet Partisi hakkında da “parti içinde Erbakan’ın, AKP’ye zarar verme arzusunda olmadığı konuşuluyor” iddiasında bulundu.

Birgün gazetesi, İhsan Aktaş ile Milli Görüş geleneğinden gelen partileri, Numan Kurtulmuş’un şansını ve Erbakan’ın neler yapmak istediğini konuştu.

Milli Görüş partilerinde neler oluyor?
Milli Görüş partileri Türkiye siyasetine en fazla etki etmiş geleneklerden birisidir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Cumhuriyet Halk Partisi ve çok partili hayatı başlatan Demokrat Parti ancak siyasete bu kadar etki edebilmiştir. 12 Eylül’den önce Milli Selamet Partisi iktidar ortağı olmuş, Refah Partisi belediyelerde büyük etkinlik gösterip yine iktidarı paylaşmış, tek başına iktidar olacağından korkularak da darbe yoluyla iktidardan uzaklaştırılmıştır. Fazilet Partisi kapandıktan sonra kurulan AK Parti iki dönemdir güçlü bir şekilde iktidarını sürdürüyor. Bu geleneğin en küçük partisi olan Saadet Partisi’ndeki bir bölünme dahi ülke gündeminde esastan yer alabiliyor. Buradan bakıldığında bu geleneğin Türk siyasetinde hiç de azımsanmayacak bir etkisi vardır. Bu bağlamda, Milli Görüş partilerinde olagelen şeyler kendi varlıklarını yeni bir siyasal varoluşa dönüştürebilme sancılarıdır.

Biraz eskiye gidelim, AKP’nin neden kurulduğundan, AKP’yi kuran kadroların Erbakan ile olan çelişkilerinden bahsedebilir misiniz? AKP’nin kuruluşunu anlamamız bu günkü bölünmeyi anlamamızı kolaylaştıracaktır.

REFAH PARTİSİ FİKRİ BİR HAREKETTİ

Refah Partisi fikri bir hareketti. Ülke için yeni şeyler söylüyordu. Anadolu insanını temel fikirleri etrafında birleştirdi. İlk başlarda küçük bir cemaati andıran Refah Partisi zaman içinde yüz binlerce örgütlü çalışanı olan Türkiye’nin en örgütlü yapısı haline geldi. 28 Şubat sürecinde Refah Partisi’nin ve Fazilet Partisi’nin kapatılması, partiyi yönetenlerin de bu hukuki mücadeleyi varlık sebebi, yani partinin varlık sebebi kabul edip aşırı derecede önemsemeleri o dönemin yöneticilerini neredeyse başka bir şey yapamaz hale getirdi. Refah Partisi sürecinde ortaya çıkan yeni kuşakların yenilik talepleri ve siyaset yapma istekleri bir talep olarak AK Parti’yi doğurmuştur. Aynı dönemde sağ partilerin de (ANAP ve DYP gibi) çözülme sürecinde olmaları bu kitlelerin AK Parti’ye katılmasını sağlamıştır. Ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz hali AK Parti’yi elle tutulur tek alternatif haline getirmiştir.

Peki, bugün Saadet Partisi’ne neler oluyor?
2002 yılındaki ayrışmada büyük bir travmayla karşı karşıya kalan Saadet Partisi uzun yıllar bu travmayı atlatamadı. Dini içerikli siyaset üretmiş bir partinin yüzleştiği problemler diğer partilerin problemlerinden daha derindir. Çünkü bu parti yeni siyaset üretirken zaman zaman dini alanda yeni fikirlere ve hatta yeni içtihatlara da ihtiyacı vardır. Saadet Partisi kurulduğu günden bu güne toplumun önüne yeni bir şey koyamadı. Ortaya yeni bir siyaset zemini koyamayan, meseleyi temelden ele alıp fikri bir berraklığa gitmeyen Saadet Partisi eski fikirlerle ayakta durmaya çalıştı. Kitle hareketleri akarsuya benzer aksiyon olmayınca bozgun baş gösterir. İçe dönük konular tartışılmaya başlar ki bu tür tartışmaların ardı arkası gelmez. Mevcut yönetim anlayışı bu iç gerilimi daha fazla taşıyamadı ve patlak verdi. Bugün ortaya çıkan hadiseler bir başlangıç değil iç problemlerin dışa vurmasıdır.

Peki, Numan Kurtulmuş ne yapmaya çalıştı?
Numan Kurtulmuş gerek aile geleneği, gerekse yetiştiği çevre ve aldığı eğitimle Saadet Partisi için ve kendisi için bir şans olabilirdi. Kanaatim o ki, ne Saadet Partisi Numan Bey şansını ne de Numan Bey Saadet Partisi şansını değerlendirebildi. Numan Kurtulmuş’un önünde iki yol vardı; birincisi Saadet Partisi’nin kangren olmuş fikri meselelerini berraklığa kavuşturup yeni bir dil, yeni bir siyaset modeli ortaya çıkarmak, ikinci olarak yüksek oranda oy arttıran parti olmak. Numan Kurtulmuş ikinci yolu tercih etti. Partinin ağır problemleri mevcut hali esir aldı. Numan beyle var olan parti dokusu arasında dışarıdan zor anlaşılacak bir doku uyuşmazlığı vardı. Eğer Numan Kurtulmuş parti dokusuyla ünsiyet kurabilseydi eski kadronun muhalefeti ona zarar veremezdi. Bu uyumsuzluğun ana sebebi refah partisinin parti olduğu dönemlerde Numan bey yurt dışında idi. Partinin çekirdek kadrosunda yoktu. En eski Refah partilileri fazla tanımaz. Bir grup arkadaşının tercümesi yoluyla kitleyi algılamak zorunda kalması partililer üzerindeki nüfuzunu azaltmıştır. AK Parti kurulurken yapılan tartışmalara bakılırsa bugünkü tartışmaların daha ağır olması da bu sebeptendir.

ARADAN ÜÇ AY GEÇİNCE NETLİK KAZANIR

Numan bey eski kadronun yanında kendisini vesayet altında hissetmiştir kanaatimce hem eski kadroyu hem de vesayet konusunu fazla abartmıştır. Eski kadronun abartıldığı kadar bir gücü yoktur. Partinin başındaki makul bir lider bu kitleyi rahatlıkla dönüştürebilirdi. Olağan üstü kongre vesayetten kurtulma kongresi olarak planlandı ama işler planlandığı gibi gitmedi

Numan Kurtulmuş’un siyaset arenasında dolduracağı bir boşluk var mı?
Numan Kurtulmuş iyi yetişmiş bir insan. Düzgün üslubu, efendiliği, Türk toplumunun takdirini kazanmasına neden olmuştur. Bugünkü siyasi konjonktür yeni bir partinin var olmasına imkan tanıyacak durumda değildir. AK Parti kurulduğundan bu güne, her yeni oluşum kurulurken AK Partililerin hayallerine eş değer hayaller kurmuşlardır. Abdüllatif Şener, Mustafa Sarıgül, Saadettin Tantan, Erkan Mumcu vs. aynı beklentilerle yola çıkmıştır. Fakat hiç birisinin kaderi AK Parti ile aynı olamamıştır. Bu çıkışların çoğu siyaseti yorumlama konusunda arızalı olan ana akım medyayı yanıltmaktan öteye gitmemiştir. Türk medyasının Saadet eksenli kavgalara özel bir merakı var. Bugünkü medya ilgisi parti kuracak bir lideri çok düşündürmelidir. Medyanın asıl amacının halkta karşılığı olan bir lidere gereken değeri vermek şeklinde olduğunu düşünmüyorum. Aradan üç ay geçince durum daha bir netlik kazanır. Medyanın başka bir gayreti de bir türlü alt edemedikleri AK Parti ye bu yolla bir fiske olsun vurabilme arzusudur.

BBP’den Abdullatif Şener’e kadar birçok partinin Numan Kurtulmuş’a flört teklifi olmuştu. Kurtulmuş, bu partilerin hangisine yakın, hangisine uzak durmaya müsait?
Bunlardan hiç birine yakın olduğu söylenemez. Numan Kurtulmuş, Milli Görüş geleneğinden yetişmiş birisi. Bugünkü söylemlerine bakılırsa yeni bir söylem de oluşturmayacak. Siyasette kimin kiminle ittifak yapacağı siyasi çıkarlarla ilgilidir. Partilerin bir araya gelerek oluşturdukları ittifaklar başarısız ittifaklardır. Birkaç ayrı yapının tek parti gibi çalışma imkânı yoktur. ANAP, DYP ve DP birleşmelerinin her defasında hüsranla sonuçlanması buna bir örnektir.

Necmettin Erbakan Saadet Partisi’ni neden bu kadar önemsedi? Bütün derdi Partiyi oğlu Fatih Erbakan’a bırakmak mı?
Necmettin Erbakan ve arkadaşlarının partiyi ne yapacaklarına dair anlaşılır bir düşüncelerinin olmadığını düşünüyorum. Şimdilik açık olan bir şey var ki, partiyi hiç kimseyle paylaşmak istemedikleridir. Ne yapacakları konusu ancak birkaç yıl içerisinde açıklık kazanabilir. Saadet Partisi’nin kendisini yeniden var etmesi ancak uzun fikri uğraşlar sonucu başarılacak bir iştir. Bu durum yeni bina yapmakla eski bir eseri onarmak gibidir. Şu an partiyi elinde tutanlar problem alanlarını henüz tespit etmiş değildir. Geçen on yıl zarfında sadece dış faktörlerin eleştirisiyle vakit kaybettiler. Kongrede ortaya çıkan durum bugüne kadar olan iç çekişmelerin dışa yansımasıdır. Bazan en absürt fikirler en anlaşılır fikirlerden daha açıklayıcı olabilir. Partililer arasında konuşulan başka bir konu da, bu aşamada Erbakan hocanın AK Partiye zarar verme arzusunda olmadığıdır.

Numan Kurtulmuş’un ayrılmasıyla Saadet Partisi bitti diyenlere, etkisinin kalmadığını söyleyenlere ne dersiniz?
Saadet Partisi bir parti ve bayrak olarak yaşamaya devam edebilir. Bu haliyle ne kadar etkin olabileceği konusu tartışılabilir. Refah Partisi döneminde ortaya atılan düşünceler bu toplum için yararlı düşüncelerdi. Bir grup ortaya çıkıp bu düşünceleri yeniden yorumlayabilirse, parti tekrar var olabilir.

AKP kimlerin, hangi ideolojinin partisi?
AK Parti ağırlıklı olarak Refah Partisi kadrolarının kurmuş olduğu bir partidir. Bir partinin omurgasını oluşturan insanlar o partinin fikriyatını da oluştururlar. Parti kendisine muhafazakâr demokrat bir kimlik tanımlamıştır. AK Parti hem Refah Partisi düşünceleri, liberal ekonomik düşünceler, muhafazakâr değerler, hatta bazı sol değerleri bir yelpaze olarak bünyesinde barındırmaktadır. Bu bağlamda saplantılı bir parti değildir. Yerine göre sol bir partiden daha çok yoksul kesimlerle ilgilenebilen, yeri geldiğinde de Türkiye’nin büyük iş adamlarıyla küresel seyahatler yapabilen bir partidir.

Numan Kurtulmuş’un Partisi hangi değerler üzerine oturmakta?
Numan Kurtulmuş’un partisinin tanıdığımız kadarıyla Milli Görüş düşüncesinin daha ılımlı, daha anlaşılabilir, biraz da içerisinde sol söylem barındıran bir duruşu olacaktır. Mehmet Bekaroğlu gibi isimler bu partide yer alırsa, yoksulluk ve sol söylem güç kazanabilir. Bir ülke için akşamdan yatıp sabah kalkana kadar yeni bir siyaset üretilmeyeceğine göre, parti büyük oranda eski söylemi kullanacaktır. Bu söylemi hem Saadet Partisi’nin dillendirmesi hem Numan Bey’in dillendirmesi ve Refahçı ve sağcı bütün seçmeni bünyesinde toplayan AK Parti gibi bir partinin varlığı, yeni partinin söylem geliştirmesini büyük oranda zorlayacaktır. AK Parti kuruluşunda bir durumu eleştirip yeni bir tutum ortaya çıkarmıştı. Ortada A ve B siyaseti varken C’nin nasıl konumlanacağı gerçekten benim de merak ettiğim bir şey.

Abdullatif Şener?
Ben henüz Abdullatif Şener’in ne demek istediğini anlayabilmiş değilim. Türkiye’de olan biten konulara ve siyasi meselelere orta boy bir memur cihetinden bir bakış açısı var. Bu açıdan bir tarafı Kılıçdaroğlu’na, diğer bir tarafı da Devlet Bahçeli’ye benzemektedir. Türkiye’deki bütün partiler iktidar icraatlarını eleştirebilirler. Asıl önemli olan şey ondan sonra ne söylediklerdir. Abdullatif Şener’in var olanı eleştirmesinin ötesinde henüz ana fikir sayılacak bir söylemine rastlamadım.