BIST 9.722
DOLAR 32,56
EURO 34,91
ALTIN 2.426,50

Nikâh arası Laiklik

zorbalıkla hangi değişikliği ikame ederseniz edin sahiplenme olmayacağı için ve millet ile bütünleşme sağlanamayacağı için sonuç vermeyecektir.

Birkaç gündür nikâhın Müftülükler tarafından da kıyılabileceği tasarısı ile ilgili araştırma ve tartışmalar yapılıyor.

Kimisi çocuk yaşta evliliklerin artacağını ileri sürerek, kimisi ise “nüfus müdürlükleri varken buna ne gerek var” diyerek tepki gösteriyor.

Ama tepkilerin merkezine baktığımda feveran haline dönüşmesi dikkatimi çekiyor.

Duayen tarihçi Murat Bardakçı ise konuya feveran edilmesinin asıl müsebbibinin laiklik elden gidiyor korkusundan kaynaklı olduğunu ve bu korkunun yersiz olduğunu tarihi bilgiler vererek aydınlatmaya çalıştı.

Ben ne nikâh merkezli ne de müftülük merkezli kelam etmeyeceğim lakin laiklik elden gidiyor feveranı yapanlara laikliğin bu millete neler yaptığını hatırlatmak babında birkaç söz söylemeye çalışacağım.

LAİKLİK YAŞASIN DİYE…

Laikliği zerk etme ve algı oluşturup koruma adına ezanımız Türkçeleştirildi.

Bütün ülke nüfusuna nüfuz edebilmek için genç neslin önünü tıkamak ve laikliği pekiştirmek üzere İmam Hatipler ve İlahiyat fakülteleri kapatıldı.

İngilizlerin uşağı olduğumuzu göstermek ve ispat etmek adına fes ve sarık yasaklanıp Yahudi şapkası zorunlu kılındı. Ve şapka takmayıp sarık takanları laikliği yaşatmak adına idam ettiler.

Payitahtın yani Devlet-i Aliye’nin şaheser mimarileri ve sembolleri olan İstanbul’daki büyük camilerin resim-heykel müzesine dönüştürülmesi teklifi laikliğin bayrağını göndere çekme arzusundan doğdu.

Kutsal kitabımız için “Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’in esasları ile dolu olan kitaptır” açıklaması ders kitaplarımıza laikliği korumak adına koyuldu.

Ecdadımızı ve geçmişimizi unutmak ve hatırlamamak üzere İslam, Selçuklu ve Osmanlı tarih dersleri müfredattan laiklik hesapları yapılarak kaldırıldı.

Tekke ve zaviyeler laiklik ilkesine aykırı olduğu düşüncesiyle kapatılıp Anadolu’da camiler yağmalanarak ahıra çevrildi.

İmamlar ve hocalar dini eğitim veriyor iddiasıyla mahkemelerde zulüm altında laiklik yaşasın diye eziyet edildi.

Başörtüsü yasakları “laiklik elden gidiyor, irtica hortluyor” korkusu ile yapıldı.

Müslüman kadınların başlarını açması laikliğin bir kazanımı sayılarak ikna odaları ile zulmedildi.

Cumhuriyetin ve devletin temeli laiklik ilkesi üzerine kurularak din bütün teferruatı ile yasaklatılmaya çalışıldı.

Müslüman bireyin namaz kılmasının, oruç tutmasının, hacca gitmesinin, zekât vermesinin oranı azalırsa Türkiye’nin bu oranda laikleşeceği fikrini ortaya atarak yaptırım uyguladılar.

Yıllarca üniversitelerde ve kamu kuruluşlarında (ellerinden gelse sokakta dahi) sadece inançları uğruna tesettürlülerin açılmasını laik düzen adına inşa ettiler.

Şehit makamının diyarı olan askeri kışlalarda yemin törenlerine laikliğe aykırı mantığıyla tesettürlü anne-abla-eş giremez diyerek kadınlara zulmettiler.

Darbeler tarihimizin saiklerine ve geçmişine baktığımızda hemen hepsinin gerekçesi neredeyse “laik ilke düzenine mugayir yönetim tarzının oluşması” bahanesi oldu.

Yarım asra tekabül eden gerileyişimiz laik düzeni bozmamak adına yapılan değişiklik ve zorbalıklardan kaynaklandı.

NİKÂH ARASI LAİKLİK

Ülke insanları, millet olarak uygulanmak istenilen değişikliği sahiplenmek için bu değişikliğin kendi yararına ve faydasına olmasına bakar.

Aksi takdirde zorbalıkla hangi değişikliği ikame ederseniz edin sahiplenme olmayacağı için ve millet ile bütünleşme sağlanamayacağı için sonuç vermeyecektir. Nihayetinde vermedi de.

Yaklaşık elli yıldır laik düzenin korunması adına bu milletin kılığına kıyafetine dahası nikâhına bile karışıldı. Baskıya sessiz kalındı ama boyun eğilmedi.

Müftülüklerin nikâh kıyabilir tasarısına karşın “laiklik elden gidiyor” diye feveran edenlere söylüyorum; baskıyla getirilen ama sahiplenilmeyen hiçbir şey gelmemiştir ki elden gitsin.

Laiklik ile bu milletin arasında bir nikâh kıyılmamıştır. Ama nikâhlarımızın arasına laiklik sokulmuştur.

SOSYAL MEDYADA TAKİP İÇİN: