BIST 9.080
DOLAR 32,33
EURO 35,07
ALTIN 2.309,06

Nihat Hatipoğlu

Bu senede Nihat Hatipoğlu'nun Ramazan programı için alacağı iddia edilen 600 bin lira dillere pelesenk oldu.

Klasik bir Türk annesi reyting ölçüm merkezi gibidir. Hangi diziyi izliyorsa, hangi programı kaçırmıyorsa bilin ki reytingleri iyidir.

Hele izlediği program sırasında sizi duymuyorsa ve ısrarla "anneeeee" demenize karşılık "kızım bi dur" cevabını alıyorsanız, işte o program reytinglerin şahıdır.

Misal; Esra Erol, Müge Anlı, Gülben Ergen, Seda Sayan gibi isimlerin yaptıkları programlar. Reyting iyi olunca, malum program ücreti de transferi de yüksek oluyor.

Geçen sene Esra Erol'un aldığı transfer ücreti günlerce konuşulmuştu hatırlarsınız. Bu senede Nihat Hatipoğlu'nun Ramazan programı için alacağı iddia edilen 600 bin lira dillere pelesenk oldu. Tutar 1 ay için 600 bin olunca bu kadar konuşulması doğal. Adamlar üşenmemiş saat başı ne kadar kazandığını bile hesaplamışlar

Tabi bu kadar konuşulmasında tek etken rakam değil.

Peygamber Efendimiz'in ve sahabenin yaşamını anlatarak bu kadar çok para kazanılması tepkilere neden oldu. Çünkü Nihat Hoca'nın anlattığı yaşam tarzı mal, mülk, para gibi dünyalıklardan oldukça uzak. Hal böyle olunca ortaya çelişkili bir manzara çıkıyor.

Nihat Hatipoğlu'nun avukatı bir açıklama yaparak bu rakamın gerçek dışı olduğunu açıkladı. Ben zaten işin o tarafında değilim.

Nihat Hoca, televizyonda program yapmaya başladığından beri her programı istisnasız izlenmiştir bizim evde.

Hatta annem çok duygulandığı zamanlarda özellikle televizyonun başına bizi de oturtur "bak bak ne güzel anlatıyor" diye izlememizi isterdi. Programlarındaki reyting başarısı (ki son yıllarda Ramazan ayında reytinglerin genelde birincisi) tam da bu duygu durumunda gizli. Anneme, annelere ve diğer izleyenlere yaşattığı bu duygu seli ona başarıyı getiriyor. 

Bugün pop starlardan daha çok takip edilen, izlenen, okunan Nihat Hoca bu kadar popüler değilken bile popülerdi. Kendi camiasında hep bir saygınlığı ve hayran kitlesi vardı.

Nikahını özellikle Nihat Hatipoğlu'na kıydıran çiftler vardı mesela. Bu sıradan bir suyun okunmuş suya dönüşmesi gibi bir şeydi algılardı. "Vayy nikahlarını Nihat Hoca kıymış duydun mu?" fısıltısı bir imrenme refleksi olarak yayılırdı.

Dolayısıyla bugün geldiği noktaya şaşırmak abes olur.

Fakat olaya sadece popülarite, televizyon dünyası, reytingler üzerinden bakmak da biraz abes sanki.

"Ne var canım Esra Erol, Gülben Ergen bile şu kadar kazanıyor; dini, Allah'ı anlatan bir adam kazanmasın mı?" sorusundaki çift bilinmeyenli denklemi bir türlü kuramıyorum içimde.

Bir yandan işin doğası gereği olabilir desem de; bir sıralanan isimlere bakıyorum, bir konunun öznesi isme... Olmuyor, durmuyor bu denklemde.

Aslında son 10 yıldır İslamcı kesimin yaşadığı handikap Nihat Hatipoğlu'nun üzerinden bir kez daha karşımıza çıkıyor. Meseleye gösterilen tepki ya da destek her neyse, özünde bu ülkede dini değerleri sahiplenenlerin dinle olan ilişkisinde yatıyor.

Özetle: "AK Parti iktidarıyla zenginleşen, görünürlük kazanan dindar kesimin parayla imtihanı"

Sorun kesinlikle dindar kesimin zenginleşmesi değil. Bilakis "hepimiz zengin olalım hayat bayram olsun" diyesim geliyor. 

Ve fakat "dünyalık" dediğimiz para, mal, mülk gibi metaların birer imtihan sebebi olduğunu hatırlatan bir dinin, bu araçlara ulaşmada araçsallaştırılması temel itiraz noktası.

Savunduğu değerlerle yaşadığı hayatın giderek çelişmesi, durduğu zemini ayaklarının altından kaydırıyor insanın. Kutsalın sermayeyle yan yana gelmesi de bu nedenle rahatsızlık veriyor. Çünkü kimse sermayenin kiri kutsalın temizliğine bulaşsın istemiyor.

Kutsal olanı anlatarak kitlelere ulaşmak takdir görecek bir şey ama bunun "popüler kültür" malzemesine dönüşmesi herkesin biraz durup düşünmesini gerektirmiyor mu?

Dinin siyasette, medyada, toplumsal hayatın herhangi bir alanında "kar" elde etmenin aracı olarak kullanılmasına bu denli prim vermek, en çok dine zarar vermiyor mu?

Bunun sorgulaması bu değerleri sahiplenen herkese düşmez mi biraz da?