BIST 9.722
DOLAR 32,57
EURO 34,93
ALTIN 2.427,35
HABER /  SAĞLIK

Sezaryen Masum Değil

Anne ve Bebeği bekleyen riskler nelerdir? Neden öneriliyor? Neden tercih ediliyor?

Abone ol

Sezaryen ile doğumun son 30 yılda alarm verici boyutlara ulaşması, bazı hastalıkların şaşırtıcı oranlarda artmasında önemli faktör.
Türkiye dünyada en çok sezaryen yapılan ülkelerin içinde yer alıyor. Bu ülkelerin çoğu da gelişmekte olan ülkeler.

ABD de dahil “gelişmiş ülkelerde” bile sezaryen sırasında ölen annelerin sayısının doğal doğumda ölen annelerden dört kat fazla olduğunu biliyor musunuz?

Yumurtadan çıkan yavru kuşlar, yumurtadan çıkabilmek için önce kendilerine ufacık bir delik açıyor. Sonra o minik delikten sıkışa sıkışa sürtünerek çıkmaya çalışıyor. Eğer kuşun yumurtadan daha kolay çıkması için ona “yardım ederek” deliği büyütürseniz, kuş kanatlarını geliştiremeden dünyaya geliyor. Ve uçamıyor. Sürtünme ve zorluk kuşa kanatlarını kazandırıyor.

Bebeğin kendisinin doğmaya hazır olduğu zamandan önce -doktora/anneye uygun tarihte- suni sancı ile başlatılan doğumun da bedelleri var: Çocuğun bir boyutta “kanatlarının” oluşmasını etkiliyor.

Doğum kanalında bebek doğmak için zorlu bir yolculuk yaparken akciğerleri gelişimini tamamlıyor. Doğum sancıları, yani rahim spazmları çocuğun bedeni üzerinde basınç (masaj) yaptığı için gereklidir.

Hayatımızın başka hangi döneminde tepeden tırnağa aynı anda masaj oluyoruz? Bu masaj, cildin bütününde sinir hücrelerini uyardığı için bebek açısından çok önemlidir.

Sezaryen doğum, doğum sonrası depresyonu da arttırıyor.

Doğumdan sonra üç ay boyunca depresif olan annelerin çocukları 10- 11 yaşına geldiğinde şiddet içeren davranışlar gösteriyor. Bu çocukların sevgi kapasitesinde düşüklük oluyor, kendine ve başkalarına zarar verme ve intihar eğilimleri, uyuşturucu kullanımı ve depresyon artıyor. 

Anne ile yavru arasındaki içgüdüsel sevgi bağı kopuyor.
Epidural anestezi ve sezaryen ile doğan hayvanların yavrularıyla hiçbir şekilde ilgilenmediğini biliyor musunuz?
Bu çok önemli bir bilgi.

İnsan annelerinin beyinlerinde hayvanlarda olmayan neokorteks yani ön beyin olduğu için anne, sezaryenle de doğsa yavrularıyla ilgileniyor ama yine de doğanın gerçeği şudur:

İnsan da bir memeli hayvandır. Memeli hayvanlar ile ortak olan “alt beyni”nin güdümünde olan yavrusunu sevme ve bağlanma ‘kapasitesi’ diğer memeli annelerle ortaktır. Yani annenin de bebeğin de “içgüdüsel” sevme yetisinde azalma olması kaçınılmazdır.

Memeli hayvanlar “sevmiş gibi “ yapmıyor. Onlar doğal olanı biliyor; toplumsal şartlanmaların “çocuk doğurmalıyım, zamanı geldi”, “her kadın evliyse anne olmalıdır”, “ailem torun bekliyor”, “bir çocuğum olsun onunla oyalanırım”, “yaşlılığımda bana bakar”, “çocuğumla sevgi açlığımı gideririm” türü beklentileri ve görevleri değil.

Anne sevgisi ile doğum sancısı arasında bir bağ olduğu da biliniyor. Çünkü doğal doğumda hem bebek hem anne aralarında bağ oluşturan “sevgi kokteyli” oksitosin hormonu salgılıyor ve annenin süt üretiminde gerekli olan prolaktin hormonunda bir artış oluyor.

Annede de bebekte de sevme kapasitesi artıyor. Bu sevme kapasitesi ilerideki yıllara yansıyor… ve kişinin hayat seçimlerini belirliyor.

Dr. Odent, bebeği ağaç meyvesine benzetiyor. “ Bir ağacın meyveleri aynı zamanda olgunlaşmaz. Erken koparılan meyve lezzetsiz olur ve çabucak çürür. Bebek de öyle. Bazı bebekler doğmaya hazır olmak için daha uzun zamana ihtiyaç duyar. Sezaryende gün önceden belirlenir. Haftalara göre hesaplanan doğum tarihinde bebek doğmamışsa çocuk zorla doğurtulur” diyor. 

Her vajinal doğum doğal doğum değildir! 
Bir doğumda kesik atılıyorsa, forseps, epidural, suni sancı ilaçları kullanılıyorsa, o doğum doğal doğum olmaktan çıkmaktadır. Bu saydıklarımız çoğu doktorun iddia ettiği gibi zararsız şeyler değildir. Anne için de bebek için de hem kısa hem uzun vadeli yan etkileri vardır.

Her dört bebekten birinin sezaryenle doğduğu bugünkü dünyada Türkiye en çok sezaryen ameliyatlarının yapıldığı ülkelerden biridir. Dünya Sağlık Örgütü’nün yüzde 15’i geçmesin dediği sezaryen oranı bazı özel hastanelerde yüzde 90’ı geçiyor, kamudaki oran da yüzde 40’tan aşağı değil.

Bilimsel çalışmalar normal doğumun daha sağlıklı olduğunu gösteriyor ama buna rağmen artık pek çok kişi, özellikle de genç anne adayları, daha kolay ve risksiz olduğunu zannederek sezaryeni tercih ediyor. Oysa bu durum bilinçsizliğin, bilgisizliğin sonucudur. Annenin ve/veya bebeğin sağlığının tehlikeye girdiği anda bir “kurtarma ameliyatı“ olarak mükemmel bir yöntem olan sezaryenin gereksiz yere yapıldığında hangi riskleri beraberinde getirdiği ne yazık ki anne adayları tarafından bilinmemektedir.

Sorun sadece ameliyattan kaynaklanan riskler değildir; anne ve bebeğin doğal doğum sürecini yaşamalarının ikisinin de sonraki hayatını ve ilişkilerini pozitif etkilediği artık araştırmalarla kanıtlanmıştır. Örneğin, anne sevgisi ile doğum sancısı arasında bir bağ olduğu, normal doğum sırasında “sevgi kokteyli” oksitosin hormonunun salgılandığı artık biliniyor...

Bu kitapta yanıt alacağınız sorulardan bazıları şunlar:

Bir kurtarma ameliyatı olan sezaryen nasıl “normal” ve “güvenli” doğum haline geldi?

Sezaryen neden bazı ülkelerde yüzde 10’un altındayken, diğerlerinde yüzde 50’yi aştı?

Sezaryenle doğan bebek ilk hangi mikroplarla karşılaşır?

Sezaryenden sonra emzirmek kolay mıdır?

Sezaryenin çocuğun psikolojik/fiziksel sağlığıyla ilgili uzun vadeli tehlikeleri nelerdir?

Vajinal doğum olmadığında anne ve bebek neler kaybeder?

Acil sezaryen ve isteğe bağlı sezaryene nasıl yaklaşılmalıdır?

Sezaryenin beynin büyüme sürecindeki etkileri nedir?

İnsanlık sezaryenle varlığını sürdürebilir mi?

Suda doğum ve ev doğumu alanında devrim niteliğinde uygulamalar yapan hümanist doktor Prof. Michel Odent’in bu kitabı sezaryen konusunda yeni bir dönemi başlatmıştır.

Zengin bilgilerinin yanı sıra çarpıcı değerlendirmelerinden ve eleştirilerinden sadece doktorlar veya anne adayları değil doğumla ilgili olan, ailesine yeni bir üyenin katılmasını bekleyen herkes yararlanacaktır…