BIST 9.814
DOLAR 32,51
EURO 34,91
ALTIN 2.432,30
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Darbeli kitaplar

Araştırmacısına meraklısına darbecisine kitaplar.

Abone ol

Son dönemde darbe girişimi söylentileriyle, iddianamelerle yatıp kalkıyoruz. Yoğun gündemin kısır tartışmalarından biraz olsun kurtulmak için darbelere kitapların penceresinden bakalım istedik. Türkiye’de bu konuya ilişkin kitaplar genellikle komplo teorilerinin ötesine geçmese de dünya yayıncılığında hatırı sayılır bir ‘darbe literatürü’ var.

Darbe yapma kılavuzları, darbe romanları, günlükleri, anıları, darbelerin Türk edebiyatındaki izleri…

'Askerî darbe’, çoğu demokratik ülkede siyasî arenada pek kullanılmayan ve ancak kurgusal eserlerle adından bahsettirebilen bir kavram. Sivillerin orduyu kendi kontrolleri altına alabildiği ve etkin denetimini sağladığı bu ülkelerde, askerin siyasete müdahale ihtimali, toplumsal meşruiyeti ve siyasi geleceği yok denilecek kadar az. Azgelişmiş ülkelerle geçiş dönemi rejimleri içinse darbe, iktidarların başının üstünde her dem sallanan bir Demokles kılıcı. Dahası darbe, birçok azgelişmiş ülke için ‘pek gelişmiş’ bir rejim ve iktidar değişikliği metodu ve yine bazı çok gelişmiş ülkeler için az gelişmiş ülkeleri kontrol edebilmenin yollarından biri. Demokratik devletlerde artık siyaset bilimi literatürü yerine daha çok tarih disiplininde; gazetelerde ise sadece dış haberler servislerinde kullanılan bu kavram, Türkiye’nin bir süredir neredeyse her gün konuşup tartıştığı, olup olmayacağı üzerine bahisler oynanan, papatya fallarına bakılan, uzmanlarına sorulup soruşturulan bir olgu. Muzaffer İzgü’nün “Yıl Sıfır Darbe Hazır” hikâyesindekinin aksine artık herkes darbelerden ve darbe ihtimalinden hayatın bir parçası gibiymişçesine bahsedebiliyor. Toplumun bir kısmının darbe ihtimaline bakışı, deprem tehlikesi gibi kaçınılmaz bir doğa olayına yaklaşımı andırırken, bir başka kesim darbeyi dört gözle bekliyor, ‘orduyu göreve’ çağırıyor. Kısacası, bu aralar darbelerle yatıp kalkıyoruz. En çok izlenen dizilerde, en beğenilen filmlerde, ödüllü romanlarda, ödüllük karikatürlerde, kitapçıların vitrinlerinde, siyaset kulislerinde, kahve sohbetlerinde ve tabii ki her daim televizyon ve gazete haberlerinde geçmiş darbelerin izleri ve “bir yenisinin” olup olmama ihtimali üzerine düşünceler var. Bu aralar gündemin en popüler malzemelerinden olan “darbe günlükleri”nde tam olarak neler yazılıydı bilmiyoruz ama bizim günlerimize gireli çok oldu darbeler.

Darbe nedir, niçin yapılır?

Son yıllarda maruz kaldığımız “postmodern darbe” ve “e-muhtıra” vesilesiyle dünya darbe literatürüne yaptığımız “önemli” katkılara ve sabah akşam olabilirliğini tartışıp ismini zikretmemize rağmen toplum olarak darbeler hakkında bildiklerimiz oldukça sınırlı. Dilimize, siyasete, müziğe, sinemaya, edebiyata ve toplumsal hafızamıza bu denli hakim olan ‘darbe’ nedir, ne zaman, ne amaçla ve nasıl yapılır? Dünyada darbeler hakkında neler yazılmıştır? Türkiye’deki iyice kısırlaşmış darbe tartışmalarından bir nebze kurtulmaya, başımızı pencereden dışarı çıkarmaya ve dünya literatüründeki hatırı sayılır ‘darbe literatürü’ne bakmaya çalışalım.

Darbe ve askerin siyasete müdahalesi, dünya tarihinde binlerce yıldır devam eden bir siyasi manevra ve rejim değişikliği şekli olsa da, asıl yoğunluğu ve kayıtlı şekliyle son yüzyıldır hayatımıza giren bir fenomen. Mevcut hükümetin silahlı kuvvetler tarafından devrilmesi anlamına gelen bu kavram, akademisyenlerin verdikleri sivil ve asker ilişkisi derslerinin ve darbe ihtimali bulunan ülkelerde siyasi tartışmaların odağında yer alıyor. Her sene basın-yayın organları dünyanın farklı bölgelerinde meydana gelen darbe haberlerini duyuruyor. Çoğu zaman adını sanını bilmediğimiz bir ülke hakkında duyduğumuz bir haberde bize aşina gelen tek şey ‘darbe’ oluyor. Yerel, şekilsel ve konjonktürel farklılıklara rağmen evrensel de bir anlamı var darbelerin.

Darbelerin Türk edebiyatına armağanı

Cumhuriyet tarihimizin seyrini etkileyen, her on yılda bir Türk halkını ‘ikaz eden’ darbeler, Cumhuriyet edebiyatımızın verimleri üzerinde de etkili oldu. Kimine göre darbeler zaman zaman şairleri/yazarları üretmeye zorladı, kimine göre de (özellikle 12 Eylül darbesi) edebiyatımızı kısırlaştırdı.

27 Mayıs: Tanpınar da sevinmişti
27 Mayıs 1960 darbesi, Cumhuriyet tarihinin ilk darbesiydi. Edebiyatımız üzerindeki etkisi, sonraki iki darbe kadar köklü olmadı. Belki bunda, 27 Mayıs üzerine öteki darbeler kadar yazılıp çizilmemiş olmasının da payı vardır (Tanpınar’ın 27 Mayıs’a ne kadar sevindiğini bile geçen kış yayımlanan günlüklerinden öğrenebildik). Darbenin hemen ardından resmî ideolojinin kötü şairi Behçet Kemal Çağlar, “Çil yavrusuymuş gibi darmadağın cüceler/Bütün yurdu kapladın bak, usul usul, Atam!” diye manzumeler döktürüyordu. Cemal Süreya, yıllar sonra, edebiyatçılar olarak 27 Mayıs’la özgürlüklerin geldiğini düşünerek umutlandıklarını ve sonra yaşadıkları hayal kırıklığını anlatacaktı. 27 Mayıs sürecinde bir yandan Attila İlhan önderliğinde sosyalist gerçekçilik akımı yaygınlık kazanırken bir yandan da Orhan Veli ve arkadaşlarının şiir anlayışı geri çekiliyor, II. Yeni Şiiri büyük patlamasını yapıyordu. Sait Faik’in ardından öykücülüğümüz iyi örneklerle yoluna devam ediyordu. 27 Mayıs’ın etkisinin devam ettiği süreçte, edebiyatımızın görece verimli bir dönemden geçtiği söylenebilir.

27 Mayıs, yıllar sonra da edebiyatçılara malzeme oldu. Selim İleri’nin unutulmaz iki romanı, Cemil Şevket Bey / Aynalı Dolaba İki El Revolver ve Gramofon Hâlâ Çalıyor, dönemin ruhunu anlamak için eşsiz metinler. Samim Kocagöz’ün Yılan Hikâyesi adlı romanı darbeye giden süreci anlatırken, Haldun Taner daha geçtiğimiz aylarda ilk kez yayımlanan Timsah adlı oyununda o dönemde yaşanan 147’liler meselesini işliyordu. Günümüzden Kürşat Başar’ın Başucumda Müzik’i ve Nilüfer Kuyaş’ın Yeni Baştan’ı ise birer “27 Mayıs romanı” olarak nitelendirilebilir. Dönemin yakından tanığı Samet Ağaoğlu’nun Arkadaşım Menderes adlı kitabı ve kimi öyküleri, hem tarihsel değerleri hem de edebî nitelikleriyle “27 Mayıs Edebiyatı”nın öne çıkan örnekleri arasında yer alıyor.

12 Mart: Tek-tip edebiyat
Erdal Öz’e göre, eleştirmenler “12 Mart edebiyatı” diye bir kavram uydurmuşlardı, böyle bir edebiyat tanımlaması olamazdı. Erdal Öz haklı olabilir ama gerçek şu: Edebiyatımızın bir dönemi bugün “12 Mart edebiyatı” olarak biliniyor. 12 Mart 1971 darbesinin edebiyatımıza etkisi, şiirden çok düzyazıda görüldü. Doğrudan veya dolaylı olarak 12 Mart sürecini ele alan onlarca öykü ve roman yazıldı. İlk akla gelenler: Adalet Ağaoğlu’nun unutulmaz Bir Düğün Gecesi, Füruzan’dan 47’liler, Erdal Öz’den Yaralısın , Çetin Altan’dan Bir Avuç Gökyüzü, Sevgi Soysal’dan Şafak, Pınar Kür’den Yarın Yarın… 12 Mart romanına yönelik en büyük eleştiri, bu romanlarda “tek-tipleşme” görülmesiydi. Darbe yaklaşırken Oğuz Atay, Tutunamayanlar’da “küçük burjuva aydın” tipinin toplumda öne çıkacağını öngörüyle haber veriyordu. Murat Belge’nin saptamasıyla, konusunu işkenceyle suçluluk arasındaki dengeden alan 12 Mart romanı, gerçekçiliğiyle de öne çıkıyordu. Berna Moran şöyle diyecekti 12 Mart romanı için: “Yazarın okur açısından yeni olan çarpıcı bir dünyayı ona açması, onu pek bilmediği çıplak gerçeklerle yüz yüze getirmesi, 12 Mart romanlarının o dönemde çok okunmasının nedenlerinden biri olsa gerek. Ne ki bu sınırlı konu, yeniliğini yitirmeye mahkumdu. Ayrıca estetik yönün de ikinci plana atılması 12 Mart romanını belli bir dönemde ilgiyle ama sonra ancak tarihsel değeri için okunan sosyolojik romanlar sınıfına kattı.”

Ergenekon diye diye…
Literatürümüze son dönemde ‘darbe kitaplarının’ yanı sıra ‘darbe girişimleri’ üzerine kitaplar da eklendi. Ergenekon Nasıl Çökertilir bunlardan biri. Kitap, Genç Siviller hareketinin geçtiğimiz nisan ayında düzenlediği “Derin Devlet Sempozyumu”nda yapılan konuşmaları içeriyor. Gladio’yu çökerten İtalyan savcı Felice Casson’un yanı sıra Ali Bayramoğlu, Hasan Cemal, Ergin Cinmen, Cengiz Çandar, Yasemin Çongar ve Ömer Laçiner kitapta konuşmaları yer alan isimler. Casson, konuşmasında İtalya’daki Amerika destekli Gladyo’nun adım adım nasıl çöktüğünü ve derin devleti ifşa edebilmek için gereken şartları anlatıyor. Sempozyumda gerçekleştirilen oturumda izleyicilerle konuşmacılar arasındaki soru-cevap diyaloglarına da kitapta yer verilmiş. Bugünlerde Ergenekon kelimesini duymaktan sıkılmış olsanız da, Genç Sivil- ler’in kitabı konuya daha bütüncül bakmanızı sağlayabilir.

12 Eylül: Büyük kırılma
12 Eylül’ün edebiyatımız üzerindeki etkisi o kadar köklü oldu ki, bugün hâlâ edebiyat dergilerinde sıkça 12 Eylül tartışmalarına rastlıyoruz. 12 Eylül’ün edebiyatımızın seyrini derinden etkilediği âşikar, hatta daha ileri gidip “12 Eylül, edebiyatı yok etti” diyenler bile oldu. 12 Eylül’le birlikte edebiyatın merkezine birey oturdu, politikadan uzaklaşma ve “meselesizlik” başladı, cinsellik, özgürlük gibi temalar öne çıktı. Döneminde “12 Eylül romanı” olarak adlandırılan ama bugün unutulup giden pek çok eser var. 12 Eylül tartışmalarında şiire bir parantez açmak gerek: Bireycilikle, imge salatası olmakla suçlanan 80 sonrası şiir bugün daha soğukkanlı bir şekilde değerlendiriliyor. Başka dönemlerde kaleme alınmış vasat eserler nasıl unutulup gittiyse 12 Eylül’ün kötü şiirleri de unutulup gitti. Şu gerçeği de göz ardı etmemek lazım, günümüz Türk edebiyatında çok önemli yere sahip bazı eserleri 12 Eylül süreci doğurdu. Belki Ömer Lekesiz gibi, edebiyatımızda “12 Eylül yok ama etkileri var” denebilir. Murat Belge’nin “12 Eylül devam ediyor” deyişi gibi, “Edebiyatta 12 Eylül tartışmaları devam edecek” çıkarımında bulunmak yanlış olmaz.

...Ve 28 Şubat
28 Şubat’ı gerçek anlamda bir darbe olarak kabul etmeyenlerin var olduğu da düşünülürse, edebiyatımızda ‘postmodern darbe’nin gereğince ilgi görmediği açık. ‘Bin yıl sürecek’ denilen 28 Şubat’a ilişkin yazılan kitaplar genellikle anekdotları ve mazlumların hikayelerini bir araya getiriyordu. Edebiyattan 28 Şubat’la ilgili ilk akla gelen örnekse, Orhan Pamuk’un Kar adlı romanı. Siyasi roman yazmak için, yaşanan olayın üzerinden en az on beş yıl geçmesini beklemek gerektiği söylenir. Kar’ın, Pamuk romancılığının en iyi örneklerinden biri olmamasında bu gerçeğin, bir başka deyişle, Pamuk’un 28 Şubat’ı yazmak için biraz acele etmesinin payı var kuşkusuz.
(Kılıç Buğra Kanat)

DARBE KİTAPLIĞI

27 Mayıs İhtilali ve Sebebleri
Ali Fuat Başgil
Yağmur Yayınları
Temmuz 2005


 

27 Mayıs Yargılanıyor
Nazlı Ilıcak
Merkez Kitaplar
496 sayfa
Mayıs 2007



Bir Devrim İki Darbe 27 Mayıs 12 Mart 12 Eylül
Kamil Karavelioğlu
Gürer Yayınları
356 sayfa
Haziran 2007


 

28 Şubat / Bir Müdahalenin Güncesi
Ali Bayramoğlu
İletişim Yayınları
300 sayfa
Şubat 2007



 

28 Şubat Postmodern Darbenin Öyküsü
Hakan Akpınar
Bir Harf Yayınları
270 sayfa
Şubat 2006



 

12 Mart Anıları
Nihat Erim
Yapı Kredi
550 sayfa
Nisan 2007



 

Asılmayıp Beslenenler
Ertuğrul Mavioğlu
İthaki Yayınları
350 sayfa
Eylül 2006



 

Darbe
Stephen Kinzer
İletişim Yayınları
280 sayfa
Aralık 2007



 

Darbeler ve Türk Basını
Hayati Tek
Atılım Yayınları
1025 sayfa
Mart 2003



 

Derin Çeteler
Ömer Lütfüi Mete
Profil Yayıncılık
250 sayfa
Nisan 2007



Deşifre
Bülent Orakoğlu
Timaş Yayınları
225 sayfa
Nisan 2003



 

Operasyon Ergenekon
Şamil Tayyar
Timaş Yayınları
220 sayfa
Şubat 2008



 

Son Klasik Darbe
Seyfi Öngider
Aykırı Yayınları
288 sayfa
Eylül 2005

Tank Sesiyle Uyanmak
Hasan Cemal
Doğan Kitap
556 sayfa
Mayıs 1993