Nasıl Bir "Dirilişin" Eşiğindeyiz
Gündem çok yoğun geçiyor. Başkanlık sistemi, güvenlik paketi, seçim hazırlıkları, elbette kar ve soğuk. Bu ara en çok aday adaylıkları konuşuluyor.
Gündem çok yoğun geçiyor. Başkanlık sistemi, güvenlik paketi,
seçim hazırlıkları, elbette kar ve soğuk. Bu ara en çok aday
adaylıkları konuşuluyor. Birkaç gündür manşetleri “AK Parti’den
milletvekili aday adayı olmak için bürokratlar sıraya girdi”
ifadeleri süslüyor. En çok da MİT müsteşarı Sayın Fidan’ın adaylığı
tartışma konusu oldu.
Kanaatime göre başkanlık sistemi ile ilgili kafa yormak için
acele etmemize gerek yok. Bu uzun bir yolculuk. Güvenlik paketi
meselesini iktidar da, muhalefet de bir miktar abarttı. Güvenlik
önlemlerine kesinlikle ihtiyaç var. Elbette bu önlemler, malum
çözüm sürecini olumsuz etkilememeli ama düzen de tesis edilmeli.
Zira seçim için güvenlik şart. Sadece Güneydoğu’da değil, ülkemizin
her köşesinde sandık asla, gayri meşru ellerin tasallutuna maruz
kalmamalı. Bu arada da muhalefet nefret, tahkir ve tezyif içeren
söylemini artık lütfen değiştirsin. Çünkü gerçekten de bıkkınlık
geldi. Kesinlikle hiçbir siyasal yarar sağlamıyor. Muhalefet
farkına varamıyor mu bilemiyorum ama bu söylem, kendi potansiyel
seçmeni nezdinde bile, iktidarı, “ehven-i şer” hale getiriyor.
Türkiye her anlamda YENİ bir eşikte. Değişik vesilelerle
yazdık. Seçmen, yeni bir siyasetçi tipinin arayışı
içindedir. Önümüzdeki dönemlerin icracı siyasal
kadrolarını; az konuşan, panoramik bakan, çabuk anlayan,
kolay intibak eden ve elbette çalışkan kişilerden oluşturma
mecburiyeti söz konusudur. Kuşkusuz ki pek çok uyanık
bürokrat, “safım belli olsun” diye iktidar partisinin kapısını
çalmaktadır. Bununla birlikte önümüzdeki günler, “tribünlere
oynayan” popüler siyasetçilerden ziyade, devlet adamı
haysiyetini haiz, teknik direktör gibi oyun kuracak
stratejisyenlerin siyaset yapmasını gerektirmektedir.
Birinci Dünya Savaşı sonrası kurulan dengeler, önümüzdeki
10 yıl içinde küresel olarak YENİ’den
oluşturulacak. Mevcut statüko, en az bir asır daha
değişmemek üzere yeniden revize edilecek. Türkiye’nin
Batı’sı, Doğu’su, Kuzey’i ve bilhassa Güney’inde sınır çizgileri
yeniden çizilecektir. Türkiye bu senaryoların işletilmekte
olduğu ortamda “Misak-ı milli”
kıskacına kıstırılmış figüran rolüne asla razı olmak
istememektedir.
Figüran rolünü ret edebilmenin birinci
koşulu bir trilyon doları aşmış bir ekonomik
büyüklüğe sahip olmaktır. Aksi takdirde, yani; cari açık
ve dış ödemeler dengesine ilişkin kamburlar taşıyan, üretime değil
tüketime odaklı piyasaları ile uluslararası rekabete kalkışan,
imalat değil rant sektörleriyle büyüyen bir Türkiye’nin küresel
düzlemde pek bir şansı olmayacaktır.
“Ben figüran olmam” diyebilmenin ikinci
koşulu, dünya devleri ile siyasal rekabeti
yakalamaya muktedir, meşruiyet krizlerine saplanma ihtimali
bulunmayan, karar alma mekanizmaları sorunsuz işleyen ve hızlı
karar üreten bir siyasal sisteme sahip olmaktır. Popülizm
girdabı tarafından emilme riski taşımayan bu siyasal sistem,
ehliyet ve liyakatli beyinlerle işletilmeli, güven telkin eden bir
kurumsal yapıya sahip olmalıdır. En önemlisi ise, siyasal
sistemdeki işlevler, asla, kişilerle kaim
olmamalıdır.
Türkiye’nin sosyo - kültürel zenginliği ve demografik
potansiyeli, küresel güç olması açısından çok önemli bir
avantajdır. Türkiye genç bir nüfusa sahiptir. Son
derece dinamik, girişim ihtirası ile yanıp tutuşan ve kendisini
başarıya kilitlemiş bireyler, Türkiye’nin dünya ölçeğindeki en
önemli ayrıcalığıdır. Tüm bu potansiyeli; en doğru
zamanda, optimum bir biçimde ve en etkili haliyle yönetecek,
yöneltecek ve yönlendirecek bir siyasal kadro, geçmiş dönemlere
göre, bugün, daha da elzemdir. Hiç kuşkusuz ki, entelektüeller bu
süreçte oldukça stratejik bir misyonla yükümlüdür. Yazar, çizer,
sanatçı, gazeteci ve özellikle bilim insanlarından oluşan
entelektüel kesim ile bazı toplum önderlerini, gerçekten de kritik
bir sınav bekliyor.
Önümüzdeki en az on yılın siyasal haritası bize göre budur.
Siyasal güzergah bu harita üzerinde işleyecektir. Aksi takdirde,
Türkiye, Anadolu Beylikleri dönemine irca edecektir. Kim bilir,
belki de şu an üzerinde bulunduğumuz eşik, gerçekten de,
DİRİLİŞ fırsatının kendisini gizlediği bir eşiktir.