BIST 9.089
DOLAR 32,38
EURO 35,05
ALTIN 2.325,97

Nasıl Bir "Dirilişin" Eşiğindeyiz

Gündem çok yoğun geçiyor. Başkanlık sistemi, güvenlik paketi, seçim hazırlıkları, elbette kar ve soğuk. Bu ara en çok aday adaylıkları konuşuluyor.

Gündem çok yoğun geçiyor. Başkanlık sistemi, güvenlik paketi, seçim hazırlıkları, elbette kar ve soğuk. Bu ara en çok aday adaylıkları konuşuluyor. Birkaç gündür manşetleri “AK Parti’den milletvekili aday adayı olmak için bürokratlar sıraya girdi” ifadeleri süslüyor. En çok da MİT müsteşarı Sayın Fidan’ın adaylığı tartışma konusu oldu. 
 
Kanaatime göre başkanlık sistemi ile ilgili kafa yormak için acele etmemize gerek yok. Bu uzun bir yolculuk. Güvenlik paketi meselesini iktidar da, muhalefet de bir miktar abarttı. Güvenlik önlemlerine kesinlikle ihtiyaç var. Elbette bu önlemler, malum çözüm sürecini olumsuz etkilememeli ama düzen de tesis edilmeli. Zira seçim için güvenlik şart. Sadece Güneydoğu’da değil, ülkemizin her köşesinde sandık asla, gayri meşru ellerin tasallutuna maruz kalmamalı. Bu arada da muhalefet nefret, tahkir ve tezyif içeren söylemini artık lütfen değiştirsin. Çünkü gerçekten de bıkkınlık geldi. Kesinlikle hiçbir siyasal yarar sağlamıyor. Muhalefet farkına varamıyor mu bilemiyorum ama bu söylem, kendi potansiyel seçmeni nezdinde bile, iktidarı, “ehven-i şer” hale getiriyor.
 
Türkiye her anlamda YENİ bir eşikte. Değişik vesilelerle yazdık. Seçmen, yeni bir siyasetçi tipinin arayışı içindedir. Önümüzdeki dönemlerin icracı siyasal kadrolarını; az konuşan, panoramik bakan,  çabuk anlayan, kolay intibak eden ve elbette çalışkan kişilerden oluşturma mecburiyeti söz konusudur. Kuşkusuz ki pek çok uyanık bürokrat, “safım belli olsun” diye iktidar partisinin kapısını çalmaktadır. Bununla birlikte önümüzdeki günler, “tribünlere oynayan” popüler siyasetçilerden ziyade, devlet adamı haysiyetini haiz, teknik direktör gibi oyun kuracak stratejisyenlerin siyaset yapmasını gerektirmektedir.   
 
Birinci Dünya Savaşı sonrası kurulan dengeler, önümüzdeki 10 yıl içinde küresel olarak YENİ’den oluşturulacak. Mevcut statüko, en az bir asır daha değişmemek üzere yeniden revize edilecek. Türkiye’nin Batı’sı, Doğu’su, Kuzey’i ve bilhassa Güney’inde sınır çizgileri yeniden çizilecektir. Türkiye bu senaryoların işletilmekte olduğu ortamda “Misak-ı milli” kıskacına kıstırılmış figüran rolüne asla razı olmak istememektedir. 
 
Figüran rolünü ret edebilmenin birinci koşulu bir trilyon doları aşmış bir ekonomik büyüklüğe sahip olmaktır. Aksi takdirde, yani; cari açık ve dış ödemeler dengesine ilişkin kamburlar taşıyan, üretime değil tüketime odaklı piyasaları ile uluslararası rekabete kalkışan, imalat değil rant sektörleriyle büyüyen bir Türkiye’nin küresel düzlemde pek bir şansı olmayacaktır. 
 
“Ben figüran olmam” diyebilmenin ikinci koşulu, dünya devleri ile siyasal rekabeti yakalamaya muktedir, meşruiyet krizlerine saplanma ihtimali bulunmayan, karar alma mekanizmaları sorunsuz işleyen ve hızlı karar üreten bir siyasal sisteme sahip olmaktır. Popülizm girdabı tarafından emilme riski taşımayan bu siyasal sistem, ehliyet ve liyakatli beyinlerle işletilmeli, güven telkin eden bir kurumsal yapıya sahip olmalıdır. En önemlisi ise, siyasal sistemdeki işlevler, asla, kişilerle kaim olmamalıdır. 
 
Türkiye’nin sosyo - kültürel zenginliği ve demografik potansiyeli, küresel güç olması açısından çok önemli bir avantajdır. Türkiye genç bir nüfusa sahiptir. Son derece dinamik, girişim ihtirası ile yanıp tutuşan ve kendisini başarıya kilitlemiş bireyler, Türkiye’nin dünya ölçeğindeki en önemli ayrıcalığıdır. Tüm bu potansiyeli; en doğru zamanda, optimum bir biçimde ve en etkili haliyle yönetecek, yöneltecek ve yönlendirecek bir siyasal kadro, geçmiş dönemlere göre, bugün, daha da elzemdir. Hiç kuşkusuz ki, entelektüeller bu süreçte oldukça stratejik bir misyonla yükümlüdür. Yazar, çizer, sanatçı, gazeteci ve özellikle bilim insanlarından oluşan entelektüel kesim ile bazı toplum önderlerini, gerçekten de kritik bir sınav bekliyor. 
 
Önümüzdeki en az on yılın siyasal haritası bize göre budur. Siyasal güzergah bu harita üzerinde işleyecektir. Aksi takdirde, Türkiye, Anadolu Beylikleri dönemine irca edecektir. Kim bilir, belki de şu an üzerinde bulunduğumuz eşik, gerçekten de, DİRİLİŞ fırsatının kendisini gizlediği bir eşiktir.