BIST 9.595
DOLAR 32,51
EURO 34,65
ALTIN 2.478,45

Nabza göre demokrasi!

Sayın Başbakan ODTÜ’ye gidecekmiş.

Elbette gider.

Gidecek.

Gitti de.

Bundan doğal ne olabilir?

Doğal olmayan; gitmeden önce güvenlik kuvvetini kuşatmayı andıracak şekilde abartılı olarak üniversiteye konuşlandırmasıdır.

Bu bir sınır ötesi operasyon değildi ki.

Nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ülkesinin başkentindeki bir üniversiteyi ziyaret edecekti.

Daha önce yaşananlara da bakacak olursak;

Başbakan nereye gidecek olsa orada polis, biber gazı, arbede vs. yaşanacağı akıllara geliyor.

Yaşanıyor da…

*

Dünyanın neresinde olursa olsun siyasi baskının, samimiyetsizliğin, zulmün kokusunu ilk alan kesimdir üniversiteler.

Bunun içindir ki, ilk şamarı da üniversiteler yer.

Kadrolaşma da ilk oralarda başlar.

Neden mi?

Çünkü; kimi zaman protestolarıyla, kimi zaman maruz kaldıkları baskılara karşı direnişleriyle toplumun sessiz çığlıkları ilk oralarda sese dönüşür.

Her protestonun, her eylemin ardından muhatapların kalıplaşmış cümlelerle bilindik beyanatları uçuşur havalarda.

O beyanatlarda tehdit vardır.

Gözdağı vardır.

O beyanatlarda sindirme, halkın gözünde karalama vardır.

Karalanan kim?

Karalanan; ülkenin geleceği olan eğitimli beyinler. Yani şikâyet ettikleri halkın çocukları.

Karalanan; siyasi erkin kendince uygun gördüğü tek tip nesil dayatmasına karşı birey olduklarını hatırlatan gençler.

Düşünme yetisini kimsenin inisiyatifine bırakmak istemeyen ve bilimin ışığında çağdaş toplum özlemi ile yanıp tutuşan gençler…

Siyasiler şunu bir türlü anlayamadılar;

Dayatma çözüm değildir.

Bir elinde bilgisayar diğerinde Kuran taşımakla ne dindar ne de bilim adamı yetiştirilebilir.

Evet... Belki bu şekilde bir nesil yetişir ama bu nesil inanç ile bilim arasına sıkışmış, hür iradesi elinden alınmış bir nesil olur.

Böyle bir nesil izin verildiği kadar düşünür, izin verildiği ölçüde bilim üretir.

İnanç, dayatma ile beyinlere monte edilemez.

Şayet monte edilebiliyorsa zaten onun adına da inanç değil istismar denir.

*

Yukarıda üniversitelerden, protestocu öğrencilerden bahsetmiştik ya;

Konu protestocu öğrenciler olunca demokrasinin ne ilerisi kalıyor ne de kendisi.

Oysa;

Sandığa giderken en işlek caddelerin köşebaşlarına kurulan yüksek sesli hoparlörlerden bangır bangır demokrasi çığırtkanlığı yapılır.

Peki ya uygulamada?

Görebilene aşk olsun.

Siyasilere diyeceğim şu ki;

Ağzınızdan düşmeyen demokrasi söyleminden artık vazgeçin.

Ya samimiyetle demokrasiye sıkı sıkı sarılın ya da açık olun ve demokrasi bir araçtır deyin hepimiz kurtulalım.

Zira söylemlerdeki demokrasi ile uygulamadaki demokrasi bir arada şık durmuyor.

Sırıtıyor…