BIST 9.645
DOLAR 32,56
EURO 34,90
ALTIN 2.428,90

“Müzik ve Dans Araştırmaları Sempozyumu”na “akademik” bakış…(1)

KTÜ Devlet Konservatuvarı’nca düzenlenecek olan, II. Uluslararası Müzik ve Dans Araştırmaları Sempozyumu, “Bellek ve Kültürel Miras” başlığı ile duyurulmuş.

KTÜ Devlet Konservatuvarı’nca düzenlenecek olan, II. Uluslararası Müzik ve Dans Araştırmaları Sempozyumu, “Bellek ve Kültürel Miras” başlığı ile duyurulmuş. Hayırlısı olsun, sempozyumları her zaman destekliyoruz, alana yararlı olmasnı diliyoruz.

Çağrı metninin son bölümünde; “Toplumların analizinde en etkili araçlardan olan müzik ve dans, kültürel kimliğin inşasında ve aktarımında önemli ifade biçimleri olarak karşımıza çıkar. Bu düşünceden hareketle KTÜ Devlet Konservatuarı 2. Müzik ve Dans Araştırmaları Sempozyumu'nun başlığı "Bellek ve Kültürel Miras" olarak belirlenmiştir. Kültür, bellek, miras ve kimlik kavramları birbirleriyle iç içe düşünülebilir ki kültür, kolektif bir hafıza ve şüphesiz gelenekle bağlantılı bir kavramdır. Kültürel bellek, toplum içindeki ortak değerlerin, alışkanlıkların ve yaşam biçimlerinin aktarılmasındaki en önemli unsurlardan birisidir. Özellikle müzik ve dans çalışmaları açısından ele alındığında, bellek ve kültürel miras arasındaki yakın ilişki oldukça dikkat çekmektedir ve son dönemlerde disiplinler arası bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Bu bağlamda Sempozyumun ana konusu olan "Bellek ve Kültürel Miras"ın müzik ve dans ile ilişkisinin tüm toplumsal ve kültürel yapılar içinde, bilim insanları tarafından tartışılması ve değerlendirilmesi Sempozyumun temel hedefini oluşturmaktadır. Sempozyumun kapsamı yukarıdaki alt başlıklarla sınırlı değildir. "Bellek ve Kültürel Miras" ile ilişkili her konuda katılım mümkündür.” denilerek, alt konu başlıkları da açıklanmış.

Değerli arkadaşlar; aynı gemideyiz, yöntemler farklı olsa da, amaçlarımız bir ve doğru olmalı. Birbirimizin artılarını eksilerini söyleyebilmeliyiz. Çalışmak/üretmek isteyen gençlerin yanınızdayız. Son yıllarda çok hızlı bir şekilde –ÜDS yi geçen herkes- ünvanlar alındı, hayırlı olsun. Ancak, sancılar var ve “ünvanlar; kişi kendini geliştirirse, doğru yolda yürülürse, içi sağlıklı doldurulursa” bir işe yaramaktadır. Sizler akademisyen/sanatçılarsınız. Şimdi, eleştirdim diye, “bana küsmeyin”, bu yazdıklarımı paylaşacak ve onay verecek çok müzik ve dans insanı var.

Geleneksel, alanında özgün ve tek Türk Müziği Festivali olan “İstanbul Türk Müziği Günleri” içinde “23 yıldır” düzenlemiş olduğum sempozyumları, kurumu içinde duyurmayan, altlarına “katılmayın diyen” idareci sanatçılarımız (oldu)var. Tek suçum, kurumlarıyla ilgili bir eksiği/yanlışı yazmam. Arkadaşlar; “yanlış yanlıştır, inada gerek yok ki?” Başka meslek gruplarını/rektörlükleri “alanımızı bilmedikleri için” inandırabilirsiniz!.. Ama bıçak çuvala sığmıyor, ben, yöneticileri değil “sanat kurumlarını” korumaya çalışıyorum. Amacım, genel bir anlayışı yaymak/paylaşmak….. Bildiğiniz gibi; İTÜ TMDK ilk öğrencisi, ilk mezunuyum, yani sizlerden büyüğüm ve çok yaşamışlığım/görmüşlüğüm/üretimim var… 41 yıllık tecrübeme güvenin… Unutmayın, tecrübe ünvanla aşılamıyor… Ama!.. hala, 2016’da, koltuklarının yıllarca süreceğini sananlar var!.. Komik ve yazık…

Malumdur; “eleştiriye aptallar ve cahiller kızarmış” Eleştiri, hep artı olmaz ki… Hiçbir zaman, şahsa yönelik yazı yazmıyorum. Bir sonrakinde “daha iyisini/doğrusunu” yapmak amaç olmalı…Danışmanlarınız; güçlü, saygın, üreten olmalı… Bu sempozyum dolayısı ile konservatuarlardaki tüm genç arkadaşlarımıza bazı hatırlatmaları yapmak isterim:

Sempozyumlarda v.b. ana konu dışına çıkılmamalı ki sonuç alınabilsin. “Bu da olsun, farklı olsun, bilimsel bir kelime koyalım” v.b. yapılmamalı. Sempozyumlar tek salonda yapılmalı ki, ne dendiği takip edilebilsin…Unutmayalım; sempozyuma katılanların “niceliği” değil, bildirilerin “niteliği” önemlidir. 38 konservatuarda, neler öğretiliyor? diye insan korkuyor, hala “ses siteminde, dizilerde” anlaşılamıyor, kendi düzenlemediği/içinde olmadığı toplantılara katılınmıyor, “ben” lik aşılamıyor. Düzelme için, önce; “ben” diyenleri bertaraf etmek gerekli müzik/sanat alanından…

Üniversitelerde; Rektörler, Dekanlar, Müdürler Prof. olsun diye ısrar ediliyor, ama  inceleyin YÖK üyeliğinde ünvansız ve eğitimle doğrudan kaç kişi (oldu) var!... “Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, Erdoğan'ın, boşalan YÖK üyeliklerine, 2547 sayılı Yuksekogretim Kanunu'nun 6'ncı maddesinin b/1 bendi uyarınca, Marmara Universitesi Hukuk Fakultesi Ogretim Uyesi ve Cumhurbaskanı Basdanısmanı Prof. Dr. Hasan Nuri Yaşar ile Maliye Bakanlıgı Mustesarı Seyit Ahmet Baş'ı sectiği bildirildi.” (Basından/09.03.2016)

Bizler; “müzik insanları” olarak “sanatı” gereken yerlerde kullanmazsak, üst makamların müzik/sanat kurumlarını gerektiği gibi değerlendirmesini beklemek yanlış olur. Müzik ve dans “bir sanat” olup; araştırmalarıyla / tezleriyle /sistematiğe girmesiyle, sistemleriyle v.b. “bilim” alanına da girmektedir. O nedenle, sempozyumlarda v.b. artık “bilim kurulu” değil, “bilim/sanat kurulu” kullanılmalıdır.

Kurula baktığınızda; KTÜ ile İTÜ TMDK öğretim elemanlarının ağırlıklı olduğu görülür ki, (arkadaşların İTÜ TMDK menşeli olmasından olsa gerek) bu, paylaşım/ortak çalışma için eksikliktir.

Yurt dışına ulaşılıyor, ama ülke içinde kutuplaşılıyor gibi. Ayrıca, kurul üyelerinin belirlenen konularda; çalışmış, makale/tez/kitap yazmış olmaları gerekir ki, maalesef dikkat edilmemiştir. Özellikle “halk oyunları” değil, “dans” diyorsanız, bu konuda; MSÜ, Hacettepe, İ.Ü. ve Ege Ün. Konservatuarlarında üreten/yazan/sahneye koyan öğretim elemanları da mevcuttur.

Sempozyumlarda; “eş-dost-akraba-hocam ilişkisi, sen beni yaz-ben seni yazayım, jürimde olursa korkusu” v.b. yerini objektifliğe bırakmalıdır. Kurula alacağınız/koyacağınız isim, sizin yaptğınız işin ciddiyetini/güvenirliğini/saygınlığını artırır. Örneğin; İTÜ TMDK’da; “egolu”,“hırslı”, kişilere “iftiralar attığı” ispatlanmış, bilinen bir ismi -ortada sanat yok, eser yok, yayın yok, üretim yok- her yerde, bir şekilde görebiliyorsunuz. Etik! ve ilginç, değil mi?... “Antalya Kültür Merkezi (AKM) Aspendos Salonu'ndaki konserde flüt sanatçısı Prof. Sibel Pensel, Mozart'ın 'Flüt Konçertosu Sol Majör, K. 313' adlı bestesinde yer alan 'Allegro maestoso', 'Rondo. Tempo di Menuetto' adlı eserlerini seslendirdi. Pensel'in flütüne, Şef Emin Güven Yaşlıçam'ın yönettiği ADSO eşlik etti. Aspendos Salonu flüt sesiyle yankılanırken, izleyiciler Prof. Sibel Pensel'i ayakta dakikalarca alkışlandı.”

(03.04.2016/Basından) Demek istediğim şu; özgeçmişe yazdıysanız,çalgınızın akordunu yapıp çalacaksınız!.. Dilini tutmayı becermiş, kendini geliştirmiş ve unvanının hakkını vermiş sanatçı Prof. lara can kurban!...

“Söz ağzımdan çıktı mı bana hâkim olur, ağzımdan çıkmadıkça ben ona hâkimim”; “Söylemediğim bir söz yüzünden kat’iyyen pişman olmadım, fakat söylediğim nice söz yüzünden defalarca pişman oldum.” (Kelile ve Dimne)

Gençler, “unvan jürilerini” düşünerek “etik olmayan” işlere imza atmayın, önce kendinize/çalışmalarınıza güvenin lütfen… Hakemli dergilerde de aynı anlayış devam ediyor. Bu konudaki görüşlerimi daha önce yazmıştım: (http://www.inter/sanat-alaninda-hakemli- dergiler-20-1228006y.htm)

Biz; “yanlış” olan, “etik” olmayan, “ben” diyen kişilerin yanında durmuyor; zamanınıza/yorunluğunuza/kurumun harcadığı paraya da yazık olmasın istiyoruz. Bir sonraki yazımda içeriğe bakacağız.

THM’DE YENİ BİR YAYIN VAR…

İTÜ TMDK Öğretim Üyesi Prof. Cihangir Terzi’nin, “Türk Halk Müziğinde Metrik Yapı” adlı kitabı, İTÜ TMDK Yayınları arasında yayınlandı. Kitap; “Sanatta yeterlik tez çalışması”ndan yola çıkılmış, “Nota örnekleriyle, ölçüler ve düzüm sistematiği” hakkında bilgi de veriliyor.Terzi, önsözde şöyle diyor;

“…. Özellikle daha önceki yayınlarda saptanan ve hali hazırda müzik eğitiminde devam eden terminolojik ve kuramsal farklılıkları, algı ve ifade belirsizliklerini en aza indirmek ve sistematik bir zemine oturmak için tablolar, şekiller ve yaptığımız istatistiklerden elde ettiğimiz grafikler üzerinde tanımlamalara ve sınıflandırmalara yer vereceğiz. İncelenen ezgiler içerisinden seçilmiş ve ders amaçlı olarak tekrar yazılmış ikiyüzyirminin üzwerinde ezgi notasını vererek hem düşüncelerimizi, hem de dersleri destekleyecek bir başvuru kaynağı vucuda getirdiğimizi umuyoruz.” 

Sf.27-78 srası yayınlanan çalışmalar kronolojik olarak verilmiş. Bu bölümdeki yayınlarda dil birliğinin olmaması, halk müziği/halk musıkisi kavramları dikkati çekiyor. Sf.83-106 arasında ritmik ve metrik terminoloji üzerine yapılan açıklamalara, sf.110- 132 arasında bilinen düzüm sistematiği ve metrik yapı tasniflerine, sf.135-148 arasında istatistiklere, sf.150 -159 arasında ölçü-düzüm sıralı ezgi listelerine, sf.163-425 arasında notalara yer verilmiş. Alıntı yapılan eserlerdeki; bileşik/birleşik usul, küçük/basit/ana/düz usul, karma/büyük/aksak usul, üçüz-dördüz usul v.b. terminolojide birleşilmemesi, her uzmanın kendine göre bir tarifi zorlama/kabul ettirme yolunu seçtiğini göstermektedir. Bize göre M.Sarısözen’in usuller tanımları; en doğru/akla yatkın/zorlama olmayandır. Bu nedenle THM eğitiminde “bu tanımlar ve anlatımlar” kabul edilmelidir diye düşünüyoruz.

Derli-toplu bir derleme/çalışma olan bu kitabı; konservatuar öğrencilerinin, öğretim elemanlarının edinmesinde, kütüphanelerinde bulunmasında yarar görüyoruz. Ayrıca; türkü ve şarkı notalarının (TRT dahil) yanlış/eksik yazımlarından dertli olduğumuzu, yanlışların paylaşılmasının zararlı olduğunu ve akademik alana yakışmadığını yazılarımdan biliyorsunuz. Bu kitaptaki notaları yazan, ama notaların sonunda kendi ismini yazmayan Öğr. Gör. Ali Yayla’ya, doğru ve düzenli bir nota yazımı yaptığı için eline sağlık diyorum. C.Tezi hocamıza teşekkür ederken, bu tür yayınların artmasını, özellikle unvan alan arkadaşlarımızın yayına önem vermelerini diliyor, kitabı Pan Yayıncılık’tan edinebileceğinizi de (öğrenciler indirimli) belirtmek istiyoruz.

GÜNÜN SÖZÜ

“Evet, artık Türk usulü komedilerden gerçekten gına geldi. Ne bende ve de sanıyorum millette, hele şu dönemde bu kadar gülecek hal var. Ne de bu ülkenin gerçek komedyen ve has mizah insanı kadrosu böylesine bir üretimi besleyecek kadar zengin. Siz etrafı çağdaş Nasrettin Hoca’lar, Aziz Nesin’ler, Kemal Sunal’lar veya Cem Yılmaz’larla dolu mu sanıyorsunuz?..” (Atilla Dorsay)