BIST 9.782
DOLAR 32,52
EURO 34,97
ALTIN 2.433,04

“Müzik ve Dans Araştırmaları Sempozyumu”na akademik bakış… (2)

Müzik ve dansın (dans dediğinizde sadece halk oyunları anlaşılmıyor) sorunları ortada duruyor. Sanki müzik ve dansın; asıl/güncel/eğitim sorunları çözülmüş gibi....

Geçen yazımızda sempozyumla ilgili genel konulara değinmiştik. Bu yazımızda açıklanan konulara bakalım;

Müzik ve dans:

Müzik ve dansın (dans dediğinizde sadece halk oyunları anlaşılmıyor) sorunları ortada duruyor. Sanki müzik ve dansın; asıl/güncel/eğitim sorunları çözülmüş gibi, çok ilgili olmayan konular seçilmiş. Belirtelim ki; kültür, bellek, miras ve kimlik kavramları -birbirleriyle iç içe düşünülebilir ki değil- birbirleriyle iç içe geçmiştir. Ayırdetmek, dile getirmek için iyi bir araştırmacı olmak gerekir.

Müzik ve dans arşivciliği:

“Arşiv hizmetleri ancak, arşivcilik tekniklerini bilen, bu konuda eğitim görmüş personelle yürütülürse başarılı sonuçlar verebilir. Ülkemiz Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi arşiv kaynakları ile dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Son yıllarda, arşiv görevlisi kadrolarının açılması ile; arşiv kaynaklarının tam anlamıyla tasnif edilmeye, kurumsal bilgi ve belgelerin daha nitelikli bir biçimde düzenlenmesine ve kullanımını sağlayan belge yönetiminin ülkemizde uygulanmamasına başlanmış, arşivcilik ve belge yönetimi eğitimi önem/değer kazanmıştır. İstanbul Sultanahmet’te yer alan Osmanlı Arşivleri, yaklaşık 5 yıldır süren bir çalışmanın sonucunda 100 milyon dolarlık bir bütçeyle Kağıthane’ye taşınmıştır.”

Bu başlıktan; henüz ülkemizde gerçekleşmeyen, müzik ve dans arşiv(lerini)ciliğini, müzik ve dans materyallerini saklamak/korumak anlaşılmalıdır. Bildirileri takip etmeye çalışacağız.

Göç;

“Dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer sebeplerden dolayı insan topluluklarının hayatlarının tamamını veya bir bölümünü geçirmek üzere bir iskan ünitesinden, bir başkasına yerleşmek suretiyle yaptıkları coğrafi yer değiştirme hareketidir.” “Kişisel nedenlerle yer değiştirmeye ve bu esnada nakledilmesine de “göç” denilmektedir. Ayrıca kuşların, balıkların ve bazı hayvan türlerinin, belli mevsimlerde dünyanın çeşitli yerlerine gitmeleri de göç adıyla anılır. Son yıllarda bu konuya bir çok sempozyumda yer verilmiştir.”

Elbette göçlerin, kültürel bellek ve kimliğe etkileri vardır ve doğru bir konudur. Ama diaspora ile birleştirilmemesi şartıyla.

Diaspora;

Diaspora sadece bir milleti ilgilendirmektedir. Diaspora; "Herhangi bir ulusun veya inanç mensuplarının ana yurtları dışında azınlık olarak yaşadıkları yer", "Herhangi bir ulusun yurdundan ayrılmış kolu, kopuntu", "Yahudilerin ana yurtlarından ayrılarak yabancı ülkelerde yerleşen kolları, kopuntu" gibi anlamlara gelmektedir. Diaspora kelimesi hem dağılma eylemini hem de dağılmış olarak yaşayan toplulukları ifade eder.

Önemli, ama; siyasi yönleri ağır basan, müzik ve dans ile ilgisiz, konservatuarı aşan bir konudur. Kültür ve bellekten nasıl bir diaspora çıkacaktır bilmiyoruz. Bence, bu sempozyumda olmaması gereken bir konudur…

İkonografi;

Müzik bilime/sanatına çok aykırı/ilgisiz bir konudur. İkonografi’ye şöyle açıklamalar getirilmiş;

“Dinsel içerikli sanat yapıtlarında betimlenen, dinsel olay ya da kişiyle ilgili tipleşmiş, hatta bir ölçüde standartlaşmış biçim düzenleri veya kalıplarını inceleyen bilimsel disiplin.” olarak tanımlanıyor.

“Sanatçı, kendisinden istenilen sahneyi istediği biçimde kişisel yorum payı çok az olarak yapıta dönüştürürmüş. Örneğin; Antikite'de, Bizans'ta, genel olarak Hıristiyan sanatında ve Budist sanatta “bu alanların özel ikonografisini bilmeksizin bir sanat tarihi araştırması yapmak” imkansızdır. Dolayısıyla “ikonografi, sanat tarihine yardımcı bir disiplin” sayılabilir. Dinsel sahneleri resmetme geleneği olmayan sanatlarda doğal olarak ikonografi'den söz edilemez.”

O zaman, “sanat tarihine yardımcı bir disiplinin”, “dinsel sahneleri resmetme geleneği olmayan” ülkemizde ve konusu müzik ve bellek olan bu sempozyumda ne işi var? diyerek, tırnak içindeki kısımları dikkatli okumanızı tavsiye ediyoruz.… Bu alanda verilecek bildirileri de ilgiyle takip etmeyi istiyoruz

Müzik ve dans psikolojisi yönünden kültürel bellek;

Kültürel bellek, kütürel kimliği yaratmıştır ve; “bir grubun ya da  ait olduğu grup veya kültüre ait kimliğine verilen isimdir.” Kimlik de; insanların yaşam çevrelerinde olağan olarak karşılanabilmelerini sağlayan ve onların bir biçimde anlaşılmasını sağlayan sosyal olgudur.”

Eğer; “müzik ve dans psikolojisi” dense doğru bir tamlamaydı. Ancak, neden “…yönünden kültürel bellek” diye bağlantı kurulmuş?!.. İnanın çözemedik, öğrenmeye çalışacağız!...

Müzik ve dans tarihi yazımında ideoloji;

İdeoloji; “Genel olarak siyasi ya da toplumsal bir öğreti meydana getiren ve siyasi ve toplumsal eylemi yönlendiren düşünce, inanç ve görüşler sistemi; bir topluma, bir döneme ya da toplumsal bir sınıfa özgü inançlar bütünü; bir toplumsal durumu yansıtan düşünceler dizgesi” veya “siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir siyasi partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukuksal, bilimsel, felsefi, dinsel, ahlâki, estetik düşünceler bütünü” olarak açıklanmış.

“Müzik ve dans tarihi yazımı” yeterliyken ve önemli iken, “ideoloji” neden eklenmiş? İdeolojik farklılıklar dans ve müzik tarihi yazımını mı etkilemiş? Siyasette, tarihi farklı göstermek zaten var, ama bu alanda henüz “müzik tarihi” ve “dans tarihi” konusunda eser yazılmamış. Kısaca; müzikoloji bölümleri asıl işlerini yapmıyor, sadece yeni isimler türetip bilimsel çalışma yaptıklarını kanıtlamaya çalışıyorlar, ama kafaları karıştırmaktan öteye gidemiyorlar…

Popüler Kültür ya da Pop Kültürü;

Popüler kültür; “özellikle 20. yüzyılda etkisini gösteren ve toplumsal modernleşmenin yan etkileri arasında sayılabilecek bir kavramdır.” , “Toplumsal kültürün ve günlük yaşamdaki değişken alışkanlıkların biçimsel anlamda farklılaşması ve yaygınlaşması”, “belli bir dönem için geçerli olan, hızlı üretilen ve hızlı tüketilen kültürel ögelerin bütünü” olarak tanımlamak daha doğrudur. Ama, bazılarının dediği gibi, “eski halk kültürü” kesinlikle değildir

Peki bu konunun; bellek ve kültürel mirasla ilgisi var mı? Elbette yok? Peki neden konmuş?

Konu olsun, başvuru olsun diye mi?! Peki, ana konu nerde kaldı?… Duyuruda; “sempozyumun kapsamı yukarıdaki alt başlıklarla sınırlı değildir.” denilerek, amacın çözüm değil, bol katılım olduğu anlaşılıyor. Lütfen, biraz dikkat!...

SON SÖZ

Arkadaşlar, değerli müzik insanlarımız… Gelin, bazı konularda ısrarcı olalım; kalıcı, kabul edilebilir sonuçlar çıkarıp, ortak kullanıma açalım. Kurumlararası bilgi/görev paylaşımı yapalım.

Çünkü; “kalıcı çalışmalar, yayınlar, araştırmalar” yapmazsanız, kurumların yönetimindeyken; “gündelik işler yöneticisi kalitesinde iş yapmış”, “gelip gitmiş biri olarak”, “kurumsal çöp tenekesine atılmaya” mahkûm olursunuz.!...

Ben olmamaya çalış(tım)ıyorum, çünkü; azami dikkat gösteriyorum, danışıyorum, görüşlere saygı duyuyorum, paylaşıyorum, tecrübeye çok önem veriyorum ve sürekli aynı kişilerle çalışmıyorum…. Sizde deneyin!...

Not. KTÜ Konservatuarı görüşlerimi paylaşıyorsa, duyurusunda değişmeleri hemen yapabilir, çünkü daha vakit var.

GÜNÜN SÖZÜ

“Mimar Sinan Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerine “Evrensel düzeyde sanatçı olun... Gerçek olan sanattır...” derken; sanatçının politik söylemler peşinde koşan halini değil; bu şarkıyı yazan, besteleyen ve söyleyen halinin; yarattığı duygusal mabedi anlatmaya çalışıyorum... Sanatın ve sanatçının kutsallığı, şarkının yazılışında, bestesinde, seslendirilmesinde ve duygulara kattığı sihirli değerlerde...Türkiye; gazeteciliğin “derin merkezler tarafından iğdiş edildiği” gibi, sanatçıların da “duygulara estetik güzellikler katan, hayata mutluluk ve güzellik sunan insanlar olmaktan çıkartılıp; politik söylemlerin parçası haline gelen siyasi figüranlara dönüştürüldüğü bir ülke her daim...Güzel Sanatlar Lisesi öğrencileriyle evrensel düzeyde sanatçı olmak isteyen tüm gençlere söyleyeceğim şey; “hayat boyu politik duruşlarını sanatlarının en fazla yüzde 10’unun ötesine taşırmamaları... Bilmeliler ki; sanatlarıyla insanlar üzerinde yarattıkları duygu yoğunluğu, mutluluk ve ilham, politik aktörlüklerinden çok daha etkili olacak...” (Reha Muhtar, 930674-yazar-yazisi-sira-arkadasi-can-dundar-a-mektubum-/)

NOT 1:Konservatuar Sanatçı Öğretim Elemanları Aralık 2015 teşviği, 15 gündür, (5.imza olan)

MEB’de imzada bekliyor. Sonra Başbakanlığa gidecek. TİP sözleşmesinde böyle bir imza silsilesi yazılmamasına rağmen, teşviklerin üniversitenin amiri Rektörün imzası ile verilmesi, bir türlü çözülemedi. 260 sanatçı akademisyen her defasında “teşvikte” mağdur ediliyor.Oysa, akademisyenlere yeni verilen “akademik teşvik”te rektör imzası ile bir ay içinde ödenmeye başladı. Bu ülkede sanatçı olmak hele sanatçı akademisyen olmak çok zor bir işmiş!... (7 Nisan 2016)

NOT 2: İTÜ Rektör adaylarımızdan yazılar gelmeye başladı. Önümüzdeki günlerde yayınlamaya başlıyoruz. Özellikle konservatuarımız çalışanlarımızın/ öğretim elemanlarımızın ve müzik alanının ilgiyle takip edeceğini umuyoruz.

NOT 3: 02 Nisan 2016’da verdiğim, konferans videosu linki. Konu:Üniversiteler ve müzik kurumlarımız.