BIST 9.059
DOLAR 32,33
EURO 35,06
ALTIN 2.300,51

Müzakere Sürecinde Elem Noktalar

Toplum bir telaş ve bir tedirginlik içerisinde.

Çünkü defalarca başlanılan müzakereler, PKK ve devletin suçu birbirlerine atarak sona erdirmeleri şeklinde sonuçlanmıştı.

Şimdi yine “acaba aynı problemler yaşanır mı ya da müzakereler elde patlayan bir bomba haline dönüşür mü?” korkusu taşıyan kesimler olduğu kadar,

Tüm bu endişelere rağmen “bu kez barış ortamını sağlayacak adımlar atılacak” şeklinde umut taşıyan ciddi bir çoğunluk da var.

Bu nedenle, medyanın - toplumun önemli kısmı barışın gelmesinin ve müzakerelerin sürmesinin arkasında olan bir duruş sergiliyor.

Fakat açıkça söylemek gerekiyor ki;

Oldukça fazla sabır gerektiren bir satranç oyunu bu.

Çünkü çözüm, sadece devlet ve Öcalan arasındaki müzakerelerden geçmiyor.

Keza hükümet geçtiğimiz günlerde “bir tek Öcalan’la değil, birkaç farklı kanaldan çözüm aranıyor” şeklinde bir açıklamada bulundu.

Aynı şekilde dün Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Genel Başkan Yardımcısı ve Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk,  Kandil’in dışında olduğu bir süreç, çözüm getiremez. PKK ve Kandil, bu sürecin içinde olmak durumundadır.” diyerek topun Kandil’e de mutlaka gönderilmesi gerektiğinden bahsetti.

Başbakanın siyasi baş danışmanı Yalçın Akdoğan ise Karayılan’ın müzakere sürecine ilişkin ifadeleri için  “Abdullah Öcalan'ın iradesine karşı bir tavır sergiliyor. Öcalan'a racon kesiyor.” dedi.

Yani farklı aktörlerden sürecin gideceği yöne ilişkin açıklamalar gelmeye başladı bile.

Bu nedenle müzakere sürecinde şu noktaların üzerinde durmak ve belirtmekte yarar var;

1-Öcalan sorunun çözümündeki tek aktör değil.

2- Şimdiye kadar diğer aktörlerle yapılan müzakerelerde hayal kırıklığı yaşayan hükümet, bu sefer elindeki aktörü etkin hale getirip, ondan yararlanmak istiyor olabilir.

3- Hatta açlık grevlerinde Öcalan’ın tekrar ana aktör olarak ortaya atılması, belki de bu sürecin önemli bir parçasıydı diyebiliriz.

4- 3 Ocak tarihli belirtiğim üzere; müzakereler yeni başlamadı. Gelinen nokta, başlayan müzakerelerin topluma açıklanması basamağı sadece.

5- Süreç devam ederken, bir yanda KCK Davasına ilişkin tutuklamalar, bir yandan da askeri operasyonlar devam ediyor. Bu da müzakereleri anlamamız açısından, sürecin daha ilk safhalarında olduğumuzu gösteriyor.

6- Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, 26 Eylül’de “PKK'nın lider kadrosunun peşlerine düştüklerini, toplu olarak geniş bir operasyonla hepsini ayrı ayrı paket bir şekilde yakalamayı planladıklarını" açıklamıştı. Hatta bu konuda iktidara yakın isimlerden gazeteci Yiğit Bulut “PKK lider kadrosu her an yakalanabilir veya şu an yakalanmış bile olabilirler. Batılı birçok devlet de bu operasyona katılmak için hükümete bizzat kendileri başvuruyor.” iddiasında bulunmuştu. Mesela müzakere süreciyle paralel bu operasyon hala sürüyor mu yada sürecek mi?

7- AK Parti, bir yanda strateji gereği Kuzey Irak Federe Bölgesinin hamiliğine soyunmuş durumda. Bir yandan da Batı ile ittifak halinde politikalar üreterek, Suriye sorununda önemli bir aktör haline gelmeye çalışıyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun tabiriyle “süreci yönetenlerden” biri olmak istiyor.

İsrail’le aramız bozuk olsa da, her iki devletin uyguladığı uluslararası politikalar hala birbiriyle stratejik paralellik göstermeye devam ediyor.

Bu nedenle özellikle Suriye - Irak’ta ileriki zamanlarda yaşanacak gelişmeler ve İsrail’le aramızdaki ilişkiler mutlak suretle müzakere sürecinden bağımsız düşünülemez. Önemli derecede etkili olacaktır.

8- Afrika gezisi öncesi düzenlediği basın toplantısında Başbakan’a sorulan “Öcalan devletten neler istedi?” sorusuna, Başbakan “bunu şimdi söyleyemem. Bazı şeyler söylenmez ama uygulamalarda görülür” diye cevap verdi.

Yani önümüzdeki süreçte yapılacak yeni reformist politikalar, süreçte “etliyi sütlüyü” daha net görmemizi sağlayacaktır.

9- CHP’de gelişmeleri izlediğini ve destek verdiğini belirtti. Süreçten kopmak istemiyor. Ve doğru yerde duruyor. Çünkü müzakerelerin durması şeklinde yaşanacak olası bir olumsuzlukta “CHP destek vermedi” eleştirisinden böylece kaçınabilecek. Olumlu bir sonuçta ise, topluma karşı barışa katkısını anlatma imkânını elde edecek.

 ***

Yani tüm bu taşları üst üste koyduğumuzda,  yapılacak derin yorumlar için daha çok erken.

Perde arkasında yaşanan gelişmeleri, bize sunulanların ışığında oldukça geriden takip ediyor olabiliriz. 

Belki de çoktan el sıkışılmış ve karşılıklı olarak toplumların sürece alıştırılması safhasına bile geçilmiş olabilir.

Fakat tüm bunları anlamamız için, biraz daha ortalığın aydınlanmasını ve görüş mesafesinin açılmasını beklememiz gerekiyor.

Ama asıl dikkat çekilmesi gereken nokta ise şu;

Kanın durması ve barış sürecine geçilip, ülkenin önemli bir kamburundan kurtulması büyük bir ferahlık getirecektir.

Bu nedenle silahların konuşması yerine, barışın konuşmasına destek vermek son derece önem arz ediyor diyebiliriz.