BIST 9.717
DOLAR 32,53
EURO 34,95
ALTIN 2.439,19

Münevver Karabulut cinayetinde konuşulmayanlar

Aylardır, Münevver Karabulut cinayetini bir polisiye dizi gibi izliyoruz.

Konuyla ilgili haberlerin televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında geçmediği gün yok, neredeyse.

Ama çoğunlukla, olayın hep polisiye tarafını, magazin ve dedikodu tarafını konuşuyor ve tartışıyoruz.

Gariboğlu, sabah kahvaltısında ne yedi gibi saçmalıkları izlerken yerimde hop oturup hop kalkıyor; gri beyin hücrelerim isyan ediyor.

Çünkü işin daha fazla bu yönü reyting getiriyor; insanlar tarafından ilgi ile takip ediliyor.

Oysa böylesine uzun uzun konuşulan bir konunun; niçin sosyal ve psikolojik yönleri konuşulmuyor; anlayamıyorum..

Niçin, böyle olaylardan toplum olarak bir sonuç ve ders çıkarma yönünde bir çabamız yok; mantığım almıyor.

Bir insan, nasıl bu kadar vahşileşebiliyor?

Bu “garip” adam nerede, nasıl yetişmiş?

Bir “garip” baba, böylesine vahşeti işleyen bir çocuğunu, nasıl korumaya çalışıyor; bu nasıl vicdan?

Bu olaydan aileler olarak ne dersler çıkarmalıyız?

Çocuklarımızın arkadaşlarını ne kadar tanıyoruz?

Ve gençler, arkadaşlarınızı seçerken ne kadar dikkat ediyorsunuz?

Özellikle, Milli Eğitim yetkilileri bu olay üzerinde düşünmeliler. Çünkü bu konularda en çok sorumlu olanlar; aileler kadar onlardır.

Aileden sorumlu devlet bakanımız, bayramlarda çocuklara balon dağıtmaktan başka ne iş yapar?

Neden ailelere yönelik eğitimler, filmler hazırlamaz?

Bu konuda en çok konuşması gereken kişi olarak sayın bakanımız bir şeyler söyledi de benim mi haberim olmadı?

Çünkü bu konuları bir aile içi iletişim konusu olarak görmüyoruz.

Bu konuları gençlerin arkadaş seçimi sorunu alarak gömüyoruz.

Ve çocuklarımızın psikolojileri nasıl bu kadar vahşileşebiliyor; düşünmüyoruz?

Okullarda bunların üzerinde hiç durmuyoruz.

 

Gerçek arkadaş kimdir?

 

Gençler, dost merkezlidir.

Dostlarının, arkadaşlarının bir dediklerini iki etmezler.

Arkadaşlarının değerleri, onlar için önemlidir. Hatta arkadaşlarının değerleri, aile değerlerinden bile önemli hale gelebilir.

Kendilerini ilgilendirmeyen bir kavgada arkadaşlarının yanında olmak adına kavgaya girerler.

Yıllardır yazılarımda, seminerlerimde ve radyo programlarımda en çok arkadaş seçimi konusuna, gençlerin dikkatlerini çekmeye çalıştım.

Çünkü arkadaşınız kimse; siz de o olmaya başlarsınız.

Arkadaşınız dersleri asıyorsa, siz de dersleri asmaya başlarsınız.

Arkadaşınız, sigara içerse, siz de içmeye başlarsınız.

Arkadaşınız uyuşturucu madde kullanıyorsa, siz de başlarsınız.

Kendinizdeki değişikliklerin farkına bile varmazsınız.

Zaten, durum hep şöyledir:

Çünkü alışkanlıklar bulaşıcıdır.

Bir sınıfta; 40 kişi varsa ve beş kişi sigara içiyorsa; kalan 35 kişi, beş kişiyi; sigarayı bırakmaya ikna edemez.

Ama beş kişi, genellikle yılsonuna kadar en az 10 kişiyi daha sigara içmeye alıştırır.

 

Peki, kim gerçek arkadaştır?

 

Arkadaşlığın, bir tek ölçüsü vardır.

O da; sizin için faydalı olan bir konuda, fedakârlık yapmasıdır.

Niçin faydalı olan?

Çünkü arkadaşınızın size kendi cebinden sigara alması; bir fedakârlık değildir.

Olsa olsa; kendine birlikte sigara içeceği bir kişi daha arıyordur. Bu, onun sizin için bir fedakârlık yaptığını değil; yalnız sigara içmekten bıktığını gösterir.

Bu noktada; gerçek arkadaş siz ona; “Dostum ver bir fırt da ben çekeyim” dediğinizde;

“Olmaz ben de bu zıkkıma bir arkadaşımdan fırt çekerek başladım sen bunu yapma. Ben de en kısa zamanda bırakmaya çalışıyorum. Bana bu konuda yardımcı ol” diyendir.

İşte böyle bir arkadaşınızı sakın bırakmayın.

Sahte arkadaş, ertesi gün sınavınız varken;” Hadi gel, halı sahada maça gidelim.” der.

Gerçek arkadaş ise, siz “Maça gidelim” deseniz bile, o sizin için doğru ve faydalı olan seçeneğe çağırır.

“ Hayır, yarın sınavımız var. Ona çalışalım.” der.

Gerçek arkadaş, daima sizin için ve aileniz için şimdide ve gelecekte faydalı olanı söyler.

Şimdi, kendi içinize dönün ve kendi kendinize sorun:

1-      Siz, kendiniz gerçek bir arkadaş mısınız?

2-      Kimler sizin gerçek arkadaşınız?