BIST 9.645
DOLAR 32,56
EURO 34,89
ALTIN 2.430,67
HABER /  GÜNCEL

Mülteci kampından çarpıcı izlenimler

Türkiye Gazetesi yazarı Burcu Çetinkaya, Suriyeli mültecilerin kaldığı kamplardan çarpıcı izlenimler aktardı.

Abone ol

3 yıla yaklaşan Suriye'deki iç savaştan geriye yürek sızlatan hikayeler kalıyor. Mliyonlarca insan yerinden yurdundan edildi. İşte o insanların kaldığı kampları gezen Türkiye Yazarı Burcu Çetinkaya, gördüklerini yazdı. Sözü daha fazla uzatmıyor ve "Suriye'nin mazlum çocukları" başlıklı o bırakıyoruz:

Yıl 2009'du. Suriye'ye karayolu ile vize kalkmıştı. Bir otomobil markası da test sürüşünü Antakya – Halep arası yapmaya karar vermişti. Test araçlarını alıp konvoy halinde Reyhanlı'ya geçmiştik. Burada muhteşem bir tuzda tavuk ve künefe deneyiminden sonra varış noktamız Halep'e ulaştık. Bu tarihi şehri gezip, Suriyeli komşularımızla sohbet edip, akşam yemeğimizi yedik. Dönerken hepimizin ortak fikri Suriye'nin karmaşık yapısına rağmen ne kadar huzurlu ve uyumlu bir ülke olduğuydu.Şimdi yıl 2013. Bu kez Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın Hatay'daki gençlik kampında, 'Büyük Adımlar' projesi kapsamında, gençlerle buluşup, milli sporcu olarak anılarımı, başarı hikayelerini paylaşmak ve aracımla gençlere bir 'drift şov' yapmak için İstanbul'dan yola çıktım. Reyhanlı'daki patlamadan bu yana zaten içimde bir şeyler rahatsızdı ve bölgeye gitmek istiyordum.

banyo.jpg
Burcu Çetinkaya mahalli kıyafet giyerek çocuklardan birine banyo yaptırdı

GÜNDE 150 BİN EKMEK ÜRETİLEN FIRIN

Bu bahaneyle iki gün erken gidip, yolumu değiştirip önce rotayı Reyhanlı'ya çevirdim. Reyhanlı'da öncelikle İHH'nın Suriye'ye yardım dağıttığı merkez depoya gittim. İlk gezdiğimiz ekmek fabrikası oldu. Günde 150 bin ekmek üretilen fırından, Suriye ve Türkiye'deki kampların ekmek ihtiyacı karşılanıyor. Tam da yemek saati yaklaşıyordu ve ekmeklerin kokusu burnumuzdaydı. Yaralı ve hastaların kaldığı Reyhanlı'daki bir 'bakım evi'ne gittik. Burada az önce gördüğümüz ekmekleri Suriyeli yaralı ailelerle paylaşarak karnımızı doyurduk. Şimdi buradan sonra anlatacaklarım Suriye ve Reyhanlı'da birbirinden farklı pencerelerden hayata bakan insanların farklı hüzünleri ve hikayeleri , hiçbir şey ekleyip, çıkarmayacağım.

FELÇLİ HALİYLE EŞİYLE SOHBET EDİYORDU

Gezdiğimiz kattaki bütün gençler vücutlarındaki şarapnel parçaları sebebiyle felçliydi. Kırık bacaklarına dışarıdan vidalama sistemiyle yapılan metal alçılar, hem çok ürkütücü gözüküyor, hem de dertlerine çok deva olmamış gibiydi. 30 yaşlarındaki genç adam, yanında onu bekleyen güzel eşiyle sohbet edip, felçli haliyle heybetli vücuduyla yatakta yatıyordu ama bakışları dik ve gururluydu. 'Aslında ben iyiydim ama rejim yanlısı doktorlar beni kasıtlı olarak sakat bıraktı' dedi. O an yüreğime bir şey saplandı. İki ihtimal vardı, birincisi bu Müslüman kardeşin başka bir Müslüman tarafından sakat bırakıldığına ikna olmuş olması. İkincisi de bir Müslüman doktorun Müslüman bir hastayı sakat bırakmış olmasıydı.

KOLUMU VE BACAĞIMI GERİ İSTİYORUM

Her iki ihtimal de birbirinden acı ve 'mezhep savaşları' hedefleyenlerin ne kadar başarılı olduğunun trajik kanıtıydı. Sonra yemek boyunca elimi bırakmayan ufak kız çocuğunun annesini ziyarete gittik odasında. O ana kadar ziyaret ettiğimiz herkese 'Bir şeye ihtiyacınız var mı?' diye sordum ve 'Allah razı olsun, bir selam yeter' cevabı aldım. Bu yaralı anne de aynısını söyledi. Evin damında otururken, gelen şarapnel parçaları bir kolunu ve bir bacağını alıp götürmüştü. Vedalaşırken, kalan tek koluyla elimi tuttu ve kulağıma 'Bir isteğim var. Kolumu ve bacağımı geri istiyorum' dedi.

REYHANLI'DA FARKLI GÖRÜŞLER

Ertesi günü ise Reyhanlı'daki üzücü patlamada hayatını kaybeden, Hüseyin Ozan'ın yakınlarını ziyaret ettim. Rahmetli Hüseyin Ozan, 3 kardeş ve ailenin tek erkek çocuğu. Geriye gözleri yaşlı bir anne, bir kız çocuk ve ona sırtını dayamaya alışmış bir aile bıraktı. Yeğeni Melisa ise bir de bu acıların üzerine çalışmakta olduğu bir marketten işten çıkarılmış ve lise mezunu olmasına rağmen mayıs ayından bu yana iş aramaya devam ediyor. Bölgede Suriye'lilere karşı tepkili, bu patlamadan dolayı onları suçlayan, 'kendimiz iş bulamıyoruz ucuza Suriye'li mültecileri çalıştırıyorlar' diyen bir kesim de var. Beni çok üzen konulardan biri ise ailenin anlattığı kaygılarıydı. 'Suriye'de savaş olduğuna bazen inanmıyoruz. Burada patlama olduktan sonra zılgıt çekmişler Suriye tarafında' dediler. Adeta duydukları her habere olan güvenlerini kaybetmişler. Diğer yanda kendi gözlerimle gördüm Suriye'de 2009'da keyifle alışveriş yaptığım Bab Al Hava sınır bölgesinde, yardımların toplandığı ve gönüllülerin canla başla bu yardımları TIR'lara yüklediği o depoda, daha çok taze bomba izlerini. Gönüllüler bacaklarında şarapnel yaraları çalışmaya devam ediyorlardı. TIR'lardan bisküviler, yemekler iniyordu, silahlar değil. Silahlar da bir yerlerde iniyor kesin ki bu savaş devam ediyor o ayrı. Ama ben gözlerimle gördüğümü anlatıyorum. Yani filleri değil karıncaları.

VURDUMDUYMAZ İNSANLAR

Bir tarafta bir selama muhtaç Suriye'li mazlumlar, diğer yanda mutlu huzurlu hayatlarını kaybetmenin acısını yaşayan vatandaşlarımız, diğer yanda da Suriye'den gelip umursamazca yaşayan ve azınlık olan bir takım vurdumduymaz insanlar. Bir tarafta yaşama mücadelesi verirken Müslüman kardeşinden yardım bekleyenler, diğer yanda kendi derdinde olanlar. Gözlerim yaşlı dönerken, görüyorum ki herkes bir taraf olmuş.  Oysa ki taraf olmadan bütün gerçekliğiyle herkesi dinleyebilmek lazım. Anlayabilmek için önce dinleyebilmek lazım….

BU DÜNYADA FİLLER TEPİŞİR KARINCALAR EZİLİR

Bu tabir dünyada çok kullanılıyor şu an. Birçok durumu, birçok acıyı özetliyor aslında. Suriye'de kamplarda yaşayan çocukları, anneleri gördüğümde, onlarla konuştuğumda canım çok acıdı. Suyun zor bulunduğu, elektriğin olmadığı, kafalarını sokabilecek ufak bir çadırın lüks olduğu bu kamplardan birinde, Suriye'de Cilvegözü sınır kapısından girdikten 40-50 km sonraki yetimler ve dullar kampında çocuklar herşeye rağmen hayata devam etmeye çalışıyor. Eğitim görecekleri derslikler hazır, eğitmen sorunu var. Düzensiz de olsa hayata ümitle bakmaya devam etmeye çalışıyorlar. Yabancı biri kamptan içeri girdiği an herkes korkuyla bakıyor. Sanki her an ümitlerinin tükenmesi mümkün gibi bekliyorlar. Bazı gazeteciler, bazı arkadaşlarım da bu insanlara dahi 'terörist' diyor. Oysa bu insanlar, çaresiz, neye alet olduklarını bile bilmeden, sadece hayata tutunmaya çalışıyorlar.

SEVGİ DOLU RESİMLER

Belli yardım noktalarında kocaman tencerelerde pişen yemekler, ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelen yardım malzemeleri kamplara günlük olarak ulaştırılmaya çalışıyor. Bu mutfakta bile savaşa karşı savaşan insanların çizdiği sevgi dolu resimler var duvarlarda. Bir sonraki kamp noktası ise daha kalabalık olan Atme kampıydı. Karmaşık, kalabalık ve merkezi olan bu kampta önce revire girdik. Revirde karşıma ilk çıkan koca bir makineli silah resmi ve üzerindeki çarpıydı. Artan ekmekleri bir yerde toplayıp tekrar değerlendirmeleri, insanların ilaca, yemeğe, giyeceğe ve en başta sevgiye muhtaç duruşları ve çocukların babaları gibi kendilerine sahip çıkan İHH'li Hacerat'a sarılmaları; bu kampa veda ederken unutamayacağım, hafızama kazınan hatıralardı.

yarali.20130921111401.jpg

Suriye'deki patlamalarda yaralananlar görmeye alışık olmadığımız yöntemlerle tedavi ediliyor. Birçok çocuk ve genç bir daha yürüyemeyecek. Herşeye rağmen şükrediyorlar.

yemek.jpg

Yemekler bu kazanlarda pişirilip, dağıtılıyor.