BIST 9.645
DOLAR 32,56
EURO 34,90
ALTIN 2.432,43
HABER /  GÜNCEL

MHP'li Özdağ'dan müthiş İmralı iddası!

AK Parti'nin ikinci tek parti dönemine neden olacak bir parti projesi bulunduğunu öne süren MHP'li Ümit Özdağ'dan tartışma yaratacak açıklamalar

Abone ol

Nergis DEMİRKAYA
İNTERNETHABER

ANKARA- AK Parti’nin anti-demokratik ve baskıcı bir rejim kurduğu iddiasıyla bir kitap kaleme alan Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın tezi gerçek mi oldu?

Prof. Dr. Özdağ ile birlikte Ak Parti’nin analiz edildiği, "İkinci Tek Parti Dönemi AKP'nin Yumuşak Hegemon Parti Projesi’nin Anatomisi" isimli kitabı hazırlayan akademisyen, "Daha gencim adım böyle bir kitapta yayınlanırsa akademik kariyerim hatta güvenliğim tehlikeye girebilir" diyerek kitaba adını koymadı. Özdağ'a göre bu istek
durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koyuyor.

Prof. Özdağ yakından tanıdığımız bir akademisyen ve siyasetçi. İstihbarat, etnik sorunlar, AB, Avrasya ve Ortadoğu konularında çalışan Özdağ’ın çok sayıda kitabı var. Televizyon ekranlarındaki tartışmalarda da sık sık yorumlarını dinliyoruz. MHP lideri Bahçeli ile yaşadığı liderlik mücadelesi sonrası partiden ihraç edilen ancak seçim öncesi partiye Bahçeli’nin çağrısıyla yeniden dönen Özdağ şimdi milletvekili adayı.

AK PARTİ YUMUŞAK HEGEMON PARTİ

21. yy Türkiye Enstitüsü Başkanlığı yapan Özdağ seçime kısa bir süre kala AK Parti’yi analiz eden bir kitap çıkardı. Kitap Başbakan Erdoğan’a ait olduğu ileri sürülen, "Demokrasi bizim için bir amaç değil, araçtır. Amacımıza ulaşana kadar demokrasiye bağlıyız" "Demokrasi bizim için bir tramvaydır. İstediğimiz durağa gelince ineriz" sözleriyle başlıyor.

Teze göre çok partili sistem gibi görülen ama tek parti iktidarı gibi işleyen iki parti sistemi var. Hakim parti sisteminde üst üste ezici bir üstünlükle iktidara gelen parti bir süre sonra diğer partilerin kullanamadığı devlet kaynaklarını parti hedefleri için kullanır hale getiriyor. Parti devlet özdeşleşiyor. Toplum değişimden korkar hale getiriliyor ve istikrar için bu zorunlu algısı yaratılıyor. Bütün bunlar seçimlerin anti demokratik bir ortamda yaşanmasına neden oluyor. Hegomonik Parti sisteminde de iktidarda değişmeyen bir parti var. Diğer partiler kağıt üzerinde etkisiz uydu partiler. Bu sistemde muhalefetin iktidara gelme şansı hiç yok. AK Parti ise ikisinin tam ortası olduğu için "Yumuşak Hegomonik Parti" olarak tanımlanıyor.

13 ADIMDA SİSTEMİ DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR

Yazara göre "28 Şubat sürecinin çocuğu" olan AK Parti kazandığı dört seçimle elde ettiği gücü fazlasıyla abarttı. Yönetme değil fethetme yaklaşımı ile 13 adımda sistemi değiştirmeye çalışıyor. Yumuşak hegomonik parti bürokrasisi, basını, yargısı, sermayesi, sosyal yardımı, sendikacılığı örgütlenmesi, üniversitesi, milli eğitimi, sivil toplumu, polis yapılanması ve istihbaratı, propaganda aygıtı, muhalefeti, ordusu yarattı. Kurduğu baskılarla siyasi partinin sınırlarını zorlayarak çok partili sistemden yumuşak hegemonik sisteme gidiyor.

MUHALEFETE AYAR ÇEKİLİYOR!

Başbakan Erdoğan’ın “Bir tek muhalefet sorununu çözemedik”, “Ülkücü böyle mi olur?”, “Sosyal demokrat parti bu mu?” gibi sözleri de muhalefeti konumlandırma uydulaşma çabasının örnekleri olarak sunuluyor.

Peki nihai amaç ne? Yazara göre amaç, “Etnik federasyona dayanan başkanlık sistemi” kurmak. 12 Haziran’da yapılacak seçimlerde “Yanlış bir sonuç” çıkması da demokratik hukuk devletinin tasfiyesi, otoriter etnik merkezli federasyona dayalı bir başkanlık sistemi oluşturularak yumuşak hegemonik sistemin güçlenmesini sağlayacak.

SADECE DİKTATÖRLER HERKESİN ALKIŞLAMASINI İSTER

Kitapta yumuşak hegomonik sistem anlatılırken yüzlerce örneğe yer veriliyor. Bunların toplumda yarattığı baskı ve korku anlatılırken Arena’da Başbakan Erdoğan’ın yuhalanması sonrası gösterilen tepki bu sistemin kanıtlarından. Yazara göre yuhalanma sonrası Adnan Polat’ın yaptığı açıklama Polat’ın ne kadar korktuğunun göstergesi. Demokratik bir toplumda siyasetçi alkışlanır da yuhalanır da. Ama diktatör ve diktatör eğilimli olanlar herkes tarafından alkışlanmayı talep eder, aksi olursa sert tepki gösterir.

Bu bilgileri aktardıktan sonra şimdi Özdağ ile yaptığımız sohbetin ayrıntılarına geçiyoruz. İşte Özdağ’ın internethaber okurları için sorularımıza verdiği yanıtlar:

KORKU TOPLUMUNA ACI ÖRNEK


- Kitapta çok karamsar ve kötü bir tablo çizmişsiniz. Durum bu kadar kötü mü sizce?
Muhalefetin iktidara gelme şansını fantezi haline getirmek istiyorlar. Kurmak istedikleri düzeni anlattım ben. Ümitsiz değilim. Bu seçim o nedenle en kritik seçim.

- Sayın Bahçeli’nin söylediği “kader seçimi” değerlendirmesi de buradan mı geliyor?
Evet örtüştü. Aslında Yumuşak Hegemon Parti Sistemi gibi bir kavramlaştırma yoktu. Hakim Parti ile Hegemon Parti arasında bir değerlendirme yapıp AKP’yi sarkaçtaki Türkiye olarak görüyordum. Ama zaman içinde bunun Hakim Parti modelinden çok yeni bir parti modeli demeyi hak edecek bir sistem getirdiğini gördüm ve Yumuşak Hegemon Parti Sistemi ile kavramlaştırdım.

Kitabın parti sistemleri bölümünü asistanım yazdı. Ama kitap yayınlanma aşamasına geldiği zaman büyük bir endişe ile bana geldi. Daha genç olduğunu ve adının böyle bir kitapta yayınlanması durumunda akademik kariyerinin ve güvenliğinin tehlikeye gireceğini bu nedenle adını koymamamı rica etti. Bu rica durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koyuyor.

- O zaman kitaptaki tezinizi haklı çıkaran bir durum mu bu?
Nasıl bir korku toplumu yaşandığını ortaya koyan bir örnek.

- Kitapta bu kadar korkutan ne var?
Kitabın temel tezi AKP bir daha seçim yoluyla gitmeyi imkansız hale getirecek şekilde devleti ve toplumu şekillendirici sosyal mühendislik müdahaleleri gerçekleştirerek, kendisinden başka bir partinin seçilme imkanı olmadığı bir siyasal sistemi adım adım inşa ediyor. Bu tezimi örnekleriyle anlatıyorum. Başbakan Erdoğan’ın demokrasiyi araç olarak gördüğünü gösteren sözleri ortada. Yaklaşımı demokrasi ve hukuk açısından Türkiye’nin geleceği açısından tehlike içeriyor.



- Ne var o gelecekte?
Hukuk düzeninin tasfiyesi, Devletin üniter, milli yapısının etnik federal bir sisteme dönüştürülmesi…

- İktidar partisi gerçekten federal bir sistem istese BDP-DTK ile niye bu kadar karşı karşıya gelsin? Bir çelişki yok mu?

Gerçek anlamda bir uyuşmazlık yok. AKP hükümeti ile Öcalan arasında aksine bir anlaşma var. Öcalan son görüşmesinde çok sert şekilde, “Sakın buradaki müzakere sürecini bozacak bir adım içinde olmayın. Ben müzakereleri etkin biçimde sürdürüyorum” dedi.

İMRALI'DA YAPILAN MÜZAKERELERİN İÇERİĞİNDE NE VAR?
YENİ ANAYASA İLE HEDEFLENEN NE?
BU SEÇİM NEDEN 1946 SEÇİMLERİNE BENZİYOR?
ÖZDAĞ'IN TÜSİAD'I KIZDIRACAK ÖNERİSİ?
SÜREKLİ WATERGATE TOPLUMU NE ANLAMA GELİYOR?
ÖZDAĞ'DAN GÜLEN CEMAATİNE TAVSİYE
DİĞER SAYFADA

[PAGE]



MÜZAKERELERDE ANLAŞMA SAĞLANDI

- Ne var o müzakerelerde biliyor musunuz?

Avukatlarına dayanarak Fatih Altaylı bunları yazdı. Bir protokol üzerinde anlaşılmış. Askeri operasyonların durdurulması belli ölçülerde gerçekleşti. Anayasa’nın Kürtlerin haklarını tanıyacak şekilde yazılması noktasında bir anlaşma sağlandı. AKP’nin Türklük kavramını Anayasa’dan çıkarmak istediğini biliyoruz. Duhok Üniversitesi’nden ileride yapılacak Kürtçe eğitim için öğretmen yetiştiriliyor. PKK’lıların aklanması için Suriye ile yapılan anlaşma ortada. Hakikatleri Araştırma Komisyonu konuşuluyor. Bu konularda anlaşma sağlandı. Ama seçimler yaklaşıyor. AKP-BDP bölgede rakip. Siyasal mücadele veriyor görünüyorlar ama taraflar arasında bir anlaşma sağlanmış durumda.

İMRALI’DA YENİ ANAYASA YAZILIYOR



- Anlaşma sağlandı diyorsunuz ama şu an neyin müzakeresi yapılıyor.

Şu anda Öcalan ile yeni Anayasa’nın müzakeresi yapılıyor. İmralı’da yeni anayasa yazılıyor. PKK’nın dağdan inmeyi kabul edeceği çerçevede yeni bir anayasa modeli. “Yeni Türkiye” diyor ya hükümet, Türkiye Cumhuriyeti’nden bu şekilde ayrılıyorlar. Türkiye Cumhuriyetini Atatürk ve silah arkadaşları İstiklal Savaşı vererek kurdu. Bu kurulmak istenen Türkiye ise İstiklal’e değil BOP için Öcalan ve silah arkadaşlarına dayanarak kurulmak isteniyor.

BU SEÇİM 1946 SEÇİMLERİNE BENZİYOR

Yumuşak hegemonik parti için verdiğiniz örnekler aslında iktidarda bulunan her siyasi partinin az çok yaptıkları değil mi?

MHP’li veya AP’li bir bürokrat önce devlet sonra parti derdi. AKP döneminde önce parti sonra yine parti noktasına geldi. İlk kez AKP döneminde bürokratlar parti okulundan sertifika aldılar. Bu ayıptır.

- Bunun için mi 12 Haziran kader seçimi denilmesi?
Ben bu seçimleri 1946 seçimlerine benzetiyorum. Bir tarafta devlet partisi, öbür tarafta devletin bütün imkanlarına sahip olan devlet partisi ile anti demokratik koşullarda mücadele etmeye çalışan muhalefet partileri var. Özellikle MHP. CHP son süreçte AKP ile ideolojik uydulaşma sürecine girdi. Anayasa konusunda CHP’nin çok itirazı olacağını düşünmüyorum.

TÜSİAD'DAN TÜRK İSMİNİ SİLSİNLER

- TÜSİAD’ın önerisine tepkilisiniz tabi?
TÜSİAD taslağın arkasında durarak Türk milletine karşı suç işlemiştir. TÜSİAD’ın başında Türk vardır. Türk işadamları der. TÜİSAD bu Türk kavramını derneğin başından çıkartmalıdır. Artık benim için bunlar Türk değildir. Onlar sadece iş adamıdır. Böyle bir anayasanın arkasında durmak için vatansız olmak gerekir.

BOYNER ARAZİSİNİ BİR METRE GERİYE ÇEKER Mİ?

Cem Boyner’in açıklaması da insanın midesini bulandırıyor. Yugoslavya, Irak’ta yaşananlar ortada. Bunlar varken bir işadamının “parçalanırsa parçalansın” demesi bir ülke için sorumsuzluktur. Mal varlığının yüzde birinden feragat etmeyen veya kendi oturduğu köşkün bahçesinin duvarını bir metre geriye çekmeye razı olmayan bir insanın kalkıp ülkenin bölünmesinden bahsetmesi bu ülke insanlarına yapılmış bir hakarettir.

SEÇMENİN FİŞLENİYOR MUYUM KAYGISI

- Toplumda karşılık bulmuyor muhalefetin söylemleri…

Daha seçimlere 2.5 ay var. Neler gerçekleşir göreceğiz. Yerel seçimlerde de AKP’nin oyunun yüzde 50’lerde olduğu söyleniyordu. Sonra 10 puanlık düşüş oldu. Seçmen anketlere “Fişleniyor muyum?” diye bakıyor. Seçmen siyasal kimliğini ortaya koymaktan korktuğu için anketlerin sağlıklı olduğunu düşünmüyorum.

SÜREKLİ WATERGATE TOPLUMU



- Korku toplumunu açar mısınız?

Biz artık bir kitap basılmadan toplanılan bir toplumda yaşıyoruz. Ulaştırma Bakanı “Korkulacak şeyleri olan telefonda kötü şeyler konuşmaz” diyerek yasadışı dinlemeyi mazur gösteriyor. Bu toplumun adı sürekli Watergate toplumudur. Watergate ABD’de bir başkanı götürdü. Demokratik toplumlarda böyle olur ama bizde ise bir Başbakanı götürmüyor. Başbakanın toplum üzerindeki baskısını daha da güçlendiriyor.

17 BİN FAİLİ MEÇHUL BÜYÜK BİR PKK YALANI

- Darbe iddiaları, faili meçhuller… Türkiye’nin geçmişiyle hesaplaşması gerekmiyor mu?
17 bin faili meçhul deniliyor. Doğruyu söylemiyorlar. Biz araştırdık tek tek tespit ettik. Gerçek faili meçhul sayısı 1984 yılından bu yana 894’tür. 17 bin rakamı PKK’nın dağda öldürülen militanlarının sayısı. Faili meçhul diye çatışmalarda öldürülenleri söylüyorlar. İHD’nin verdiği rakam da 1890. Onlar da 760 civarındaki kayıp sayısını ekleyip bu rakamı buluyor. 17 bin faili meçhul büyük bir PKK yalanıdır.

- Engin Alan’ın adaylık başvurusunun partiye zarar vereceği iddia ediliyor?

Yanlış bulmuyorum. Polis tokatlayan bir teröristin Meclis’teki varlığına karşı bir tek satır yazmadıysanız bana bu soruyu sorma hakkınız yok. Birisinde darbe girişimi iddiası var üstelik kanıtlanmamış, birisinde kesinleşmiş örgüt üyeliği var. Hukuki durum ötesinde vicdani açıdan bakınca polis tokatlayan milletvekili karşısında çok daha temiz.

GÜLEN CEMAATİNE TAVSİYE



- Okyanus ötesinin rolü ne bu yaşanan süreçte?

Gülen cemaati ne yazık ki kendisini bir parti ile hiç olmadığı ölçüde özdeşleştirmiş ve bir siyasi partinin bütün olumsuzluklarını üstlenen kadro haline geldi. İktidarın kapalı kapılar ardında “Bütün olumsuzlukları biz değil cemaat yapıyor, kontrolümüz dışında oluyor” diyerek kendisinden uzak tutmaya çalıştığını biliyorum. Bence burada Gülen cemaatinin bir değerlendirme yapması gerek. Bir cemaat tüm partilerle eşit mesafede olmalı. Bir siyasi partinin sahada kullandığı işlevsel araç olarak görülmemeli.