BIST 9.016
DOLAR 32,33
EURO 35,05
ALTIN 2.295,48

Mesele Alevi mezarlığı değil yeğen!

Tahtakuşlar Köyü İhtiyar Heyeti'nin verdiği kararı yargılamadan önce Alevi geleneğine dair bazı kodları iyi anlamak gerekiyor.

İnsanların "usta" diyebilecekleri sanatçılar kolay yetişmiyor. Tuncel Kurtiz bu sanatçılardan biriydi.

Benim için "mesele" diye başlayıp "yeğen" diye biten replikleriyle Ramiz Dayı'dan Ebu Suud Efendi'yle bambaşka bir kimliğe bürünmüştü.
 
Hangi role girse o kimliğe bürünmek, izleyiciye bir önceki karakterden kırıntı bile bırakmamak büyük oyuncuların işiydi.

Hamo'dan Tonton Ali'ye Ramiz Dayı'dan Ebu Suud Efendi'ye öylece geçmişti Tuncel Kurtiz. 
 
Ve Ebu Suud Efendi'den de sonsuzluk alemine...
 
Bir vasiyeti vardı Tuncel Kurtiz'in...

"Öldüğümde beni Tahtakuşlar köyüne gömün" demişti iddialara göre. Oysa Tahtakuşlar köyündeki mezarlığa defnedilemedi.
 
Nedeni ise bir alevi köyü olan Tahtakuşlar Köyü'nün İhtiyar Heyeti'nin sünni olan Tuncel Kurtiz'in naaşını mezarlıklarına kabul etmemeleriydi. 
 
Şimdi böyle "hassas" bir dönemdeyiz ya hani, düşünün bakalım; bir sünni köyüne defnedilmek isteyen usta bir sanatçının sırf alevi olduğu için reddedildiğini. 
 
Kopacak kıyameti tahmin etmek hiç de zor değil. 
 
Hele hele AK Parti'ye çakmak için bir bardak suda tsunami koparanlar yine faturayı AK Parti'ye kesmekten geri dururlar mıydı sizce?
 
Olay bu şekilde olduğu halde bile ucunu yine AK Parti'ye dokundurmayı başardılar:

"Haber yalan' Böyle bir şey yok, yandaş medyanın uydurması, AKP medyası yine iş başında" diye sosyal medyada Tahtakuşlar muhtarının geri vitesi haber yapılarak yayıldı.
 
Oysa dün yine Tahtakuşlar Muhtarı'yla konuşan bir muhabirin haberi vardı Hürriyet'te. "En güvendiğiniz Hürriyet de mi AKP medyası?" diyeceğim ama bu tiplerin hayal güçlerinin sınırlarından şüphe etmediğim için vazgeçiyorum. 
 
Neticede Tuncel Kurtiz'in naaşı aynı bölgedeki başka bir mezarlığa defnedildi. 
 
Bazı alevi derneklerinden açıklamalar geldi. Bu "yanlışı" düzeltmek için harekete geçtiklerini söylediler.

Yine dün köyün sakinleri "ortada bir yanlış anlaşılma var. Köylerin isimleri karışmış" dediler. 
 
Ortada bir yanlış anlaşılma olduğu aşikar.
 
Yüzlerce yıldır süren bir alevi geleneğine bilmeden yapılan itirazlar, çelişkili ve birbirini dışlayan ifadelerle bir yumağa dönüştü. Üstelik bu yumak bizzat alevilerden gelen açıklamalarla da düğümlenmiş oldu.
 
Tahtakuşlar Köyü İhtiyar Heyeti'nin verdiği kararı yargılamadan önce Alevi geleneğine dair bazı kodları iyi anlamak gerekiyor.

Ayşe Acar'ın yazdığı yazısı benim için iyi bir referans oldu.

Yazının ilgili kısmında Ayşe Acar konuyu şöyle açıklıyor: "Mezarlıklar Alevi köylerinde mahrem yaşam alanlarından yalnızca biridir. O alanlara dünyanın en iyi insanı dahi olsanız dâhil olabilmek için Ehlibeyt edebine ‘İkrar’ verilmiş olması şartı aranır. İkrar söz vermektir. Bu yüzlerce yıllık bir gelenektir ve bazı Alevi köylerinde hala yaşıyor. Tahtakuşlar Köyü onlardan biri." 

Yüzlerce yıldır sürüp gelen fakat  bazı Alevi köylerinde yaşatılan geleneklere göre İhtiyar Heyeti'nin kararı sadece saygı duyulabilecek bir inanıştan-gelenekten ibaret. 
 
Benim şaşırdığım neden o köyde yaşayan bir Allah'ın kulu da bunu bu şekilde açıklamadı. Onun yerine İhtiyar Heyeti'nin kararını sürekli bi' "aklama" çalışmasına girdiler. Buna muhtar da dahil. 
 
Yaşananlara ister gelenekten kopuşun hazin sonu deyin ister kültürel yabancılaşma. 
 
Görünen o ki hükümetin "alevi açılımı"nda alevi dedelerine maaş bağlamaktan daha ötesini yapması gerekiyor. Bugün açıklanacak demokratikleşme paketinde alevi vatandaşların haklarını içeren bazı maddelerin olacağını biliyoruz. Çok geç kalınmış bir adım olsa da ilk olması nedeniyle "değerli" buluyorum. 
 
Bunun yanında sadece hükümetten adım atmasını beklemek yanlış olacak.

Alevilerin de kendi gelenekleri ve kültürlerini en doğru biçimde anlatacak "açılım"lara gitmesinin gerekliliğine en güzel örnek Tuncel Kurtiz örneği oldu bence. 
 
Toplumun tabanına yayılan birbirini anlamaya yönelik projelerin çoğalması, var olan projelerin ise desteklenmesinin ehemmiyeti bir kez daha gözler önüne serildi.

"Cami-cemevi" projesi bazı alevi kesimlerce protesto edildi ama bu tür projeler ne zaman ki protestodan ziyade alkışlanır işte biz o zaman "tanımaya/anlamaya/hoşgörmeye" başlarız. 
 
Mesele, bir sünni olarak Alevi mezarlığına gömülememek değil yeğen!

Mesele çok daha derinlerde...