BIST 8.718
DOLAR 32,34
EURO 35,19
ALTIN 2.247,52

Mehmetçik ölmesin öyle mi?

Önceki gün Ahmet Hakan'ın sunduğu Tarafsız Bölge programına katılan Osman Baydemir ile Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa arasında yaşanan tartışmayı izledim.

Önceki gün Ahmet Hakan'ın sunduğu Tarafsız Bölge programına katılan Osman Baydemir ile Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa arasında yaşanan tartışmayı izledim.

Abdurrahman Mustafa, Tel Abyad ilçesine 20 kilometre mesafedeki Hamam köyünde yaşayan yaklaşık 12 bin Türkmen'in PYD baskısı nedeniyle köyü terk ettiğini, söz konusu köyde kalan son bin kişinin ise PYD baskısıyla karşı karşıya olduğunu ifade etti.

Osman Baydemir, bu iddiayı ısrarla reddedince hiç beklenmedik bir şey oldu. Abdurrahman Mustafa, "Madem öyle yarın Türkiye'den bir heyetle beraber o köylere gidelim ve oradaki PYD terörünü size göstereyim" diyerek meydan okudu.

Normal şartlarda Osman Baydemir'in, "Derhal gidelim ve görelim" demesi gerekiyordu ama ne mümkün... Bunun yerine, "Kobani'de insanlar öldü, IŞİD bir barbarlar ordusudur" gibi ağdalı cümleler kurmayı tercih etti.

Baktı ki kurtuluş yok, bu kez eline bir fotoğraf alıp, "Bu kişi IŞİD mensubuydu ve Kobani saldırısında öldürüldü. Bu kişinin Türkiye'de yetiştirildiği ortaya çıktı. İşte AFAD'ın verdiği kimlik" demeye başladı.

Aylardır Türkiye'nin IŞİD'e yardım ettiği yönündeki algı operasyonunu sağlama alacak kendince. Ama biraz sonra AFAD'dan gelen cevap karşısında aciz durumda kaldı. Türkiye'de yetiştirildiğini iddia ettiği çocuk 2012 yılında Suriye'den gelen göçmenlerle beraber sınırı geçmiş, ama 2013 yılında aykırı hareketleri nedeniyle sınır dışı edilmiş.

O dönemde ne IŞİD var, ne Kobani'ye saldırı... 

Anlayacağınız nereden tutmaya çalıştıysa orası elinde kaldı, değişim üstüne değişim yaşadı canlı yayında...

Ani değişim sadece Osman Baydemir'e mahsus değil, aksine son dönemlerde bütün HDP'liler aynı değişimi yaşıyor.

Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Sırrı Süreyya Önder de  Türkiye'nin Suriye sınırını geçmemesi gerektiğini yüksek perdeden haykırıyor. Murat Karayılan ise, "TSK sınırı geçerse Türkiye kan gölüne döner" diyerek tehdit üstüne tehdit savuruyor.

Türkiye'nin savaşa girmesini isteyecek kadar delirmedim ama aklıma takılan şu soruyu da başımdan savamıyorum.

Yahu bundan bir kaç ay önce "Türkiye neden sınırı geçip Kobani'ye girmiyor" diyen ve ülkenin dört bir yanında terör estiren siz değil miydiniz? Bu uğurda 51 kişiyi öldürten, 16 yaşındaki masum çocuğun kafasını taşla ezdirip cesedini ateşe verdiren siz değil miydiniz?

Ne değişti de tam tersini savunuyorsunuz? Eğer PYD'nin o bölgeleri işgal ettiği iddiaları yalansa neden çekiniyorsunuz?

Kaldı ki Türkiye'nin Suriye'nin içine dalıp savaşmak gibi bir derdi yok. Hedef, Suriye sınırının iç kısmında bir tampon bölge oluşturup yeni göç dalgasını sınırlarının dışında tutmak. Ayrıca oradaki soydaşlarını gerektiğinde korumak.

Tek amaç bu!

Hal böyleyken neden bu tedirginlik, neden bu korku? Dış güçlerin bize vaadettiği topraklara müdahale etmeyin diyecekler de diliniz varmıyor mu?

Figen Yüksekdağ ile Sırrı Süreyya Önder bu aralar nedense tam bir mehmetçik hayranı olup çıktı. "Mehmet çok ya, Türkiye onları öldürtecek" söylemini ağızlarından düşürmüyorlar.

Vay anam vay!

Türkiye Cumhuriyeti mehmetçiği öldürten, HDP'nin milletvekilleri de Mehmetler ölmesin diye feryat figan eden konuma gelmiş!

Evim yıkılsın he!

Sırrı Süreyya Önder Habertürk'te asker yakınlarına akıl veriyor. "Genelkurmay'a mektup yazın" diye başladığı cümlesini, "Bizim çocuklarımızın bu saçma sapan mesele yüzünden ölmesini istemiyoruz" diyerek itiraz edin tavsiyesiyle devam ettiriyor.

Cümlenin sonu daha ilginç...

"Hiçbir evladımızın savaşta heder olmasını istemiyoruz ama, illa savaşacaklarsa bakanlar çocuklarını göndersinler. Egemen Bağış bir saatte gideriz diyordu, o gitsin, Şamil Tayyar 3 saatte gideriz diyordu. Şamil dursun, Egemen gitsin.."

Kobani için ölünce sorun yok, PKK ensesinden vurunca önemsiz, ama Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru sınırlarını koruması için sınırı geçince "Vay Mehmetçik ölmesin. Bakanlar çocuklarını göndersin.."

Biz de yıllardır bunu söylüyorduk. Nihayet, bizi anlamaya başladınız Sırrı bey!

"Sizin çocuklarınız Amerika, İngiltere gibi ülkelerde yetişiyor, özel kolejlerde okuyor, Kürt çocuklarını dağlara kaldırıp, öldürtüyorsunuz. Madem öyle sizin çocuklarınızı ön safta yer alsın" diyorduk nice zamandır.

Mehmetçik Kobani için ölmesin, kendi vatan birliği için şehit olsun diyorduk. Yani "Kobani de Kobani" diyorsanız, aha Kobani, aha da siz!

Mübarek Ramazan ayında elin ibneleriyle onur yürüyüşü düzenleyeceğinize gidin soydaşlarınızı kurtarın kardeş?

Tutan mı var?

*****

"Onur yürüşü" demişken değinmeden geçemeyeceğim...

"Biz hizmet hareketiyiz. Allah yolunda çalışıyoruz" diyen sözde cemaatin yayın organlarında yazan iki yazar var.

Biri Şahin Alpay, diğeri Ergun Babahan...

Şahin Alpay, polisin Taksim'deki yürüyüşe müdahale etmesini eleştirdiği yazısında eşcinselleri savunmuş, LBGTİ'lilerin baskı altında olduğunu yazmış.

Onlara yasal haklarının verilmesi gerektiğini belirtiği yazısında ABD ve İngiltere'nin eşcinsellere tanıdığı hakları methiyeler eşliğinde anlatmış.

Hani yazıyı az daha uzatsa, "İbnelik iyidir, siz de ibne olun" diye bitirecek mazallah! Okurken, "Paralel devleti savunanlar pek tabi ki paralel ilişkiyi savunur" diyesim geldi!

Muhterem bizlere, "Onları dışlamıyın" diye nasihat çekiyor.

Dışladığımız falan yok ama, dışlanmış hissetmesinler diye Taksim'in orta yerinde çırılçıplak soyunup dans eden elin ibnelerini "İftara buyrun" diyerek evimize dolduracak değiliz yani!

Ergun Babahan ise, eşcinsellerin hakkını savunacağım derken, "Biz de İslam'ı tasvip etmiyoruz ama Müslümanların haklarını savunuyoruz" diyor.

Bir STK veya başka bir kuruluş eşcinselliği veyahut dinsizliği savunabilir, bunda hiç bir sakınca görmüyorum.

Ama "Muhterem Fethullah Gülen hocaefendi" diye adından bahsedilen adamın gazetesinin iki yazarı hem dinsizliği hem de eşcinselliği savunuyorsa o zaman bana da şu soruyu sorma hakkı doğuyor:

"Hoca; sen Lut kavmini anlatıp hüngür hüngür ağlarken numara mı yapıyordun?"