BIST 9.717
DOLAR 32,54
EURO 34,92
ALTIN 2.439,65

Maksat tarafımız belli olsun

Hz. İbrahim’in “makamı” olan ve benim memleketim Şanlıurfa’da bu konuyla ilgili çok derin anlamlar içeren kıssalar anlatılır. Bunlardan belki de en bilineni ve en güzel olanı bir “kertenkele”nin Hz. İbrahim’in atıldığı ateşi söndürmek için su taşıması hik

Sanıyorum Hz. İbrahim ile Nemrut arasında geçen mücadeleyi bilmeyen yoktur. Babil Kralı Nemrut, kendisini kâinatın sahibi ve efendisi olarak görmekte ve aynı zamanda yönetimine kutsiyet kazandırmak için de envaı çeşit putları aracı yapmaktaydı.

İnsanlarla Allah arasını karartan bozguncu bir sistemi egemen kılma yolunda hiçbir engel tanımayan Nemrut, karşısına çıkan herkesi bertaraf etme konusunda son derece maharetliydi.

Nemrut’un kurduğu bu bozguncu sisteme başkaldıran Hz. İbrahim, işe önce hakikate dokunmayı veya ona giden yolu bulmayı engelleyen putları kırmakla başlar. Aslında Hz. İbrahim için “insanlığın ikinci atası” ifadesinin kullanılmasının asıl nedeni de budur. Hz. Adem’den sonra insanlığın hakikat ile arası giderek açılmış, derin bir yarık oluşmuştu. Hz. İbrahim efendimiz insanlığı hem bilgi hem de hikmet üzerinden yeniden hakikatle buluşturacak yolu açan peygamberdir. Tevhit dinini arındırması, aklı tutsak eden olağanüstü durumları ve aktörleri bertaraf etmesi, cömertliği, dost canlısı olması ile o hem bilgiyi hem de geleneği, yani tarihi yeniden kuran atamızdır. Onun açtığı nurlu yol, müminlerin kalbinden geçer. Misafirsiz yemek yemediğine dair rivayetin arka planında onun insanlığa ait değerleri temsil eden bir makam olmasındandır.

Özetle Hz. İbrahim, hakikate giden yolu açmak ve bunun metodolojisini bir kez daha insanlığa kalıcı bir şekilde öğretmiş olandır.

Onun hayatındaki her bir tecrübenin bizim için çok kıymetli bir ana fikir içerdiği açıktır.

Bilindiği gibi “Tanrılar” bayramında Nemrut’un yanında ve etrafında olanlardan olmayıp, putları kırdığında kendisine ağır bir ceza verilir. Putları kırdığını itiraf ettiğinde verilen ceza yakılmak, ateşe atılmaktır.

Hz. İbrahim’in “makamı” olan ve benim memleketim Şanlıurfa’da bu konuyla ilgili çok derin anlamlar içeren kıssalar anlatılır. Bunlardan belki de en bilineni ve en güzel olanı bir “kertenkele”nin Hz. İbrahim’in atıldığı ateşi söndürmek için su taşıması hikayesidir.

Rivayete göre Nemrut, Hz. İbrahim’i ateşe atarken müminleri ve dostları büyük bir endişe yaşarlar ama o herkese itidal telkin edip Allah’a tevekkül edilmesini tavsiye eder. Malikül mülk olan Allah’a inanmanın en büyük sığınak olduğunu söyler. Ona verilen cezaya sevinenler de var üzülenler de. Tarafsız kalmayı tercih ediyorum diyen olmamıştır. “Ne İbrahim ne de Nemrut” gibi bir ifadenin mümkün olmadığı bir andır. Herkesin tarafı açık ve bellidir. Öyle ki “şuursuz” canlıların bile tarafının belli olduğu, belli olmak zorunda olduğu bir durum yaşanmıştır. Tıpkı ateşi söndürmeye koşan kertenkele gibi.

Hz. İbrahim ateşe atıldığında can havliyle koşan, ateşe doğru koşan bir kertenkeleye başka bir kertenkele sorar, ne yapıyorsun? İbrahim’in ateşini söndürmek için su taşıyorum der. Kertenkele müstehzi bir eda ile sorar, hani nerde su göremiyorum? Kertenkele ağzına sadece bir damla su alabildiğini söyler.

Kertenkele bu suyla mı? Diye sorar. O da cevap verir, evet ben de biliyorum ki bir damla su ile Nemrut’un o ateşi sönmeyecek ama istiyorum ki başta Hz. İbrahim ve tüm alem kimin tarafında olduğumu bilsin.