BIST 8.718
DOLAR 32,34
EURO 35,20
ALTIN 2.247,12

Lisans öğrencisi, neden “alanında donanımlı” olamıyor?..(7)

“Gerçekleri sümen altı ediyor”, sonra “kaliteli-üretken mezun” bekliyoruz!..

Ülkemiz eğitim sisteminde müfredat konusu çok önemli. Ortaokul-Lisede ve üniversiteler lisans eğitiminde olması gereken dersler birbirine karışmış durumda. “Ortaokulun bilgi açığını lise, lisenin bilgi açığını lisans, lisansın bil açığını yüksek lisans, yüksek lisansın bilgi açığını doktora/sanatta yeterlik eğitimi” tamamlıyor…

Bir sürü gereksiz bilgi, ortalıkta dolaşıyor.

Biz; “nitelik” yerine nitelik yaparak, kurumları çoğaltarak “bu gerçekleri  sümen altına atıyor”, sonra “kaliteli-üretken mezun” bekliyoruz!..

http://www.musikidergisi.net/?p=901

Bu şekilde; gelişme, ilerleme sağlanabilir mi?

Sağlanamaz?

Neden böyle?

Çünkü, hiç kimse görevini doğru yapmıyor.

Nasıl mı?

a/Ortaokuldan başlayarak doktoraya kadar, öğretmen,öğretim elemanı derslerini muntazaman yapmıyor.

Öğretim Elemanı/Öğretmen'in görevi dersini zamanında ve dolu dolu yapmaktır.Toplantılara/konserlere/etkinliklere ders saatleri dışında  yer verilmelidir.

b/Öğretim Elemanı/Öğretmen, dersin izlenmesi için kendinden bir şey katmıyor?

Folklor/halkbilim derslerimde, konuları müfredata göre özel seçiyor, ilgili  konuklar çağırıyordum. Bir gün rahmetli Cahit Atasoy hoca; “göktan; ne yapıyorsun da sınıfın doluyor, biz öğrenci bulamıyoruz” demişti. Ayrıca, ben teori dersimde oturmayı arka arkaya değil, daire şeklinde yapıyor, öğrencilerin birbirlerinin yüzlerini görmesini sağlıyorum. Bunun,uluslararası  eğitimde çok önemli ve geçerli olduğunu daha sonra bir araştırma ile öğrendim.

c/Öğretim Elemanı/Öğretmen, sadece teori ile dersi yürütmeye çalışıyor…

Teorinin mutlaka, uygulaması da vardır, özellikle müzik ve güzel sanatlar  alanında. İletişim araçları, video,görseller v.b. kullanılmalıdır.

d/Öğretim Elemanı/Öğretmen, dersi uygulamalı ise örnekleri çoğaltmıyor...

Solfej derslerimde; eseri notası ile geçiyor, sonra çeşitli sanatçıların çaldığı/okuduğu şekliyle dinletiyor, takip ettiriyorum. Özellikle; Ses Eğitimi Bölümü ve Çalgı Eğitimi Bölümü öğrencilerime, çalgılamada ve söylemedeki yanlışlar/doğrular, yorum farkları, iy/kötü icra, yanlış/doğru nefes  konularında geçtiğimiz eserlerden örnekler dinletiyorum. THO öğrencilerine ise; nota ile oyunun uyuşumunu, oyunu figürlerle göstererek, komutların nerde verilmesi gerektiğini anlatarak, bilgilerin pekişmesini sağlıyorum. Derslerimde, “güzel Türkçe ve doğru müzik terminolojisi ile konuşulmasına, doğru oturuşa, telefon kullanmamaya” çok önem veriyorum.

f/Öğretim Elemanı/Öğretmen, öğrencileri aynı seviyede görüp, dersi verip çıkıyor...

Derslerimde THO ve Çalgı Eğitim öğrencileri bir arada olabiliyor ve aralarında solfej okuma bakımından uçurum oluyor. Yavaş gitsen ilerideki öğrenci sıkılıyor, hızlı gitsen gerideki öğrenci öğrenemiyor. Çözüm olarak; Çalgı Eğitim öğrencilerine, aynı usuldeki geçmedikleri eserleri veriyor, dinliyor, ama sınavda yine müfredattan sorumlu tutuyorum.Çalgı eğitimi öğrencilerinin çalgıları ile eserlere eşlik etmesi de derse renk katıyor.

g/ Öğretim Elemanı/Öğretmen, iletişim araçlarını, görselleri kullanmıyor…

Bu çağda, her şeye  kolayca ulaşılabiliyor.Ancak, ulaşılanların doğruluğu, kaynak çalışmasıyla ortaya çıkarılabilir. Mesela, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatırken, filmlerden, görsellerde, kitaplardan v.b. yararlanmak şarttır.

https://www.internethaber.com/universitelerdeki-yuksek-lisans-sorunlari-1227272y.htm

Yani, öğretmenin elinde çok fazla öğretim yöntemleri var. Bunları kullanmak gerek.

Yoksa, şimdiki gibi;

“Geniş bir bilgiye sahip, ama alanında gerekli donanıma sahip olmayan” mezunlar vermeye devam ederiz.

Eğitimin, bir bütün halinde; “ortaokul-lise-lisans-yüksek lisans-doktora (sanatta yeterlik) düşünülmesi şarttır. Ancak, “liseyi başka bir komisyon, lisansı başka bir komisyon, Y.L. başka bir komisyon, Dr./Sy. başka bir komisyon” hazırlar ve “bir önceki eğitimin neleri kapsadığı” göz önüne alınmaz ise sonuç, gelişme/öğretim  değil,  bilgi tekrarıdır.

Yıllardır, eksikleri örnek olarak veriyorum.

Ne değişti? Koca bir hiç…

Dediklerimin doğru tarafı yok muydu, hepsi mi yanlıştı?

Sonuçta, hiç kimse/yetkili/makam;benim ayranım ekşi demiyor.

http://www.enpolitik.com/haber/196429/itu-miam-coksesli-muzikte-istenen-boslugu-doldurdu-mu.html

Sorular…sorular;

Hadi lisanstan vazgeçtik ama, yüksek lisans ve doktora/sanatta yeterlik programında ders veren öğretim üyesi; “o alan, lisans mezunu olması” gerekmiyor mu?

Yüksek lisans ve doktora/sanatta yeterlik yabancı dille eğitim yapan programlarda ders veren öğretim üyesinin; YÖK’ün belirlediği yabancı dil puanını (80) almış olması gerekmiyor mu?

BİLGİ: (Resmi Gazete 23 Mart 2016 Çarşamba,Sayı : 29662)

(7) Yükseköğretim kurumlarında yabancı dille verilen derslerin bu dile hâkim olan öğretim elemanları tarafından ve bu dille verilmesi sağlanır. Bu programlarda ancak aşağıdaki şartlardan birini taşıyan öğretim elemanları yabancı dilde ders verebilirler:

a) Türkçe dışındaki öğretim dilinin, öğretim elemanının anadili olması.

b) Öğretim elemanının lisans veya doktora öğreniminin tamamını öğretimin verileceği dilin anadil olarak konuşulduğu ülkede bu dille verildiği bir programda tamamlamış olması.

c) Öğretimin verileceği dilin resmî dil olarak kabul edildiği bir ülkedeki, Yükseköğretim Kurulu tarafından tanınan ve ülkenin resmî dilinde eğitim veren yükseköğretim kurumlarının birinde toplamda en az bir yıl (iki yarıyıl) öğretim elemanı olarak çalışmış ve ders vermiş olması, bu durumu ilgili yükseköğretim kurumundan resmî olarak belgelendirmiş olması ve ilgili yükseköğretim kurumundan ayrılmasının üzerinden en fazla iki yıl geçmiş olması.

ç) Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen merkezî yabancı dil sınavları ile eşdeğerliği kabul edilen uluslararası yabancı dil sınavlarından yüz tam puan üzerinden asgarî seksen puanla başarılı olması. (Çalışılan yükseköğretim kurumundan ayrılan ve iki yıldan fazla öğretim elemanlığına ara verenlerin başka bir yükseköğretim kurumuna öğretim elemanı olarak geçişinde de söz konusu merkezi yabancı dil sınav puanlarına ilişkin belgeleri ilgili merkezi sınavın geçerlilik süresine göre yeniden ibraz etmeleri gerekir.)

Araştırın lütfen, bir bakın; bu yönetmelik uygulanıyor mu?!..

Güzel Sanatlar Eğitimi -Toplum Bilimler Etkileşimi Uluslararası Sempozyumu’na sunduğum bildiri başlığı* “Müzik teorisi; akademik müzik eğitiminde nasıl anlaşılmalı ve nasıl konumlanmalıdır?” idi. Ve, bildiride, müzik teorisi bölümü olan kurumlarındaki dersler masaya yatırılmıştı…

Sorun şu;

Akademisyenler,

a/Yönetimde oldukları sürece, eleştiri istemiyor, yaptıklarının beğenilmesini istiyorlar,

b/Yönetim Kurulu’nda; her şeye imza atıp, dışarıda yönetimi eleştiriyorlar,

c/Yönetimde, kendilerine biat edecek kişilerin seçilmesini sağlıyorlar,

d/Kendilerini makama kapatıp, ulaşılmaz oluyorlar,

e/ Okudukları bildiri ve yazılarda, kendilerine ne gibi bir görev düştüğüne önem vermiyorlar,

f/ Yönetimde oldukları, yetkileri olduğu  halde; yapılmalı, edilmeli v.b. konuşuyorlar,

g/ Kendi zamanında yapılanları  methediyor, herkesin de beğenmesini bekliyorlar.

h/Unvan arttıkça, arkadaşlarından, toplantılardan kopuyor, YÖK’ün yükselme maddelerine odaklanıyor, sadece onu hedefliyorlar…

Amacımız; kurumsallaşmayı ve gelişmeyi  önleyen uygulamaların ortadan kaldırılmasıdır..

*Ay,Göktan; “Güzel Sanatlar Eğitimi -Toplum Bilimler Etkileşimi Uluslararası Sempozyumu Bildiriler Kitabı,24.İstanbul Türk Müziği Festivali (10-12 Mayıs), Marmara Üniversitesi-Müzdak, Müzik Eğitimi Yay.,Aralık 2017,İstanbul, sf.13-28

Not. Bu arada SETAV tarafından yayımlanan; Yükseköğretimin Uluslararasılaşmasına Güncel Bir Bakış;Türkiye’de Uluslar arası Akademisyenler Raporu’na da bakmak lazım.(setav.org)