BIST 9.717
DOLAR 32,48
EURO 34,95
ALTIN 2.436,03

Kürtlerin bağımsızlık ilanı meşru bir haktır!

Keşke bu sorunu zamanın Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan’ın dediği gibi Türkler, Farslar, Araplar ve Kürtler oturup aralarında çözebilselerdi.

Türkiye ile Suriye sınırı elin gavuru tarafından yüz yıllığına çizilmiş, asır tamamlanmak üzereyken “yeni sınır nasıl olabilir?” planı için çalışıp çabalarken, Türkiye’de “istemezuk” düşüncesinin dile gelmesine anlam veremiyorum. Halbuki bu sınır Misak-i Milli sınırlarımızı da içeriye doğru çekmiştir.

Niye istemiyorsunuz arkadaş, kim demiş Arapların komşuluğu Kürtlerin komşuluğundan daha iyidir. Beşar Esad’ın dengesizliğine bakın, bir de Barzani’nin beyefendiliğine.

Irak Kürdistanı’nın yönetim tarzı Irak devletinden daha güvenilir, yaşama daha elverişli olduğuna dünya şahittir.

Yanı başımıza kondurulan, zulmüne rağmen Yahudi devletine gıkı çıkmayanlar, 70 yıldır öz vatanlarında özgürlük mücadelesini veren Peşmergelere bağımsızlığı fazla görüyorlar.

Ortadoğu'da Kürtlerin varlığının kabulü ve rızaları dışında çizilen keyfi sınırla Kürtler’in dört parçaya ayrılmaları vicdansızlığın daniskasıyken, söz Kürtlerden açılınca bölünmeyi dillendirmek neredeyse moda oldu. Buna Arapların istilasının sona ermesi desek daha doğru olmaz mı?

Kim ne derse desin dünya Kürtler için bir çare çözüm arayışına girmiş. Keşke bu sorunu zamanın Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan’ın dediği gibi Türkler, Farslar, Araplar ve Kürtler oturup aralarında çözebilselerdi.

Birileri görmezlikten gelse de sorun büyüktür, yapılan haksızlık kabadır ve mızrak artık çuvala sığmıyor.

Sene 2015 Hatay’da Ortadoğu Kongresi'ndeyiz, iki günde 83 katılımcı tebliğ sundu, ne yazık ki sadece üç tanesi Kürtlerin durumuna kısmen değindi.

Son oturumda ben söz hakkı almak istedim, oturum başkanının müsaade etmemesiyle birlikte TASAM Başkanı Süleyman Şensoy’un müdahalesiyle  konuşma fırsatım oldu.

Sorunu aynen şu şekilde dile getirdim.

“Sayın divan muhterem katılımcılar, sene 2007 Diyarbakır’da Alman Konsolosluğu-Diyarbakır barosu ev sahipliğinde iki günlük bir Kürt konferansı gerçekleşti.

Denildi ki 25-30 milyon Kürt nüfusu var, bunların devletlerinin olmayışı psikolojik bir sorun oluşturmaktadır. Dolayısıyla Irak Kürdistanı'ndaki oluşumun devletleşmesi için katkı vermek lazım, İran ve Suriye’deki Kürtler için federatif bir bölgesel yönetim yeterli gelebilir,  Türkiye Kürtleri ise ülkenin asli unsurları olup, Anadolu’ya yayılmaları,  birlikte yaşamı özümsemelerine işarettir ve en büyük Kürt nüfusu İstanbul’dadır, dolayısıyla bunların huzur ve mutluluğu için bölgesel yönetim kurtarmaz,  anayasal ve yasal düzeyde hak ve özgürlüklerini vereceksiniz ve kendini birinci sınıf vatandaş olarak hissedecekler. “

*Bu evrensel tespit bana gayet insani ve inandırıcı geldi, böyle bir yapılanmaya “hayır” demek için bir gerekçe bulamıyorum.

*Bu konferansın bir paydaşı da Tükiye’ydi ve PKK/YPG mızıkçılık yapmasaydı, Suriye’deki bölgesel huzur da ülkemizdeki düzenleme de çoktan gerçekleşmişti. Türkiye cumhuriyeti de buna razıydı.

Mazlum Kürt halkına zulüm ederek, zalimleri korkutamazsınız, gücünüz yetiyorsa buyur İsrail’in zulmüne “dur” deyin.

“Ben kimyacıyım insan vücudunda birçok madde var, birinin eksikliği insanı hasta düşürüyor, dolayısıyla Kürtlerin mutsuzluğu hepimizin mutsuzluğudur unutmayalım, yani Kürt meselesi yok demekle yok olmuyor.”

Bir Kerkük meselesidir ikide bir gündeme getiriliyor, müsaade edin ona da Kerküklüler karar versin, Hatay referandumla Türkiye’ye bağlanmadı mı?

Neymiş efendim “Barzani’nin bağımsızlık kararı vahim bir kararmış” nesi vahimdir arkadaş? zaten Irak Kürdistan’ı Türkiye’nin kanatları altında olgunlaşıp bu düzeye gelmedi mi? Ayrıca Türkiyeli bir Kürt olarak bu toleranstan dolayı devletime minnettarım.

Kimse Türkiye Kürtlerini karıştırıp “yarın onlar da bölünmek ister” deyip ortalığı bulandırmasın sakın. Çeyrek asırdır hangi dönemde, kim tarafından Kürt vatandaşlarımızın talepleri üzerinde bir anket yapılmışsa, daima %80-85 beraber yaşamdan yana, %10 çekimser %5 de bağımsızlıktan yana tercihini kullanıyorlar, bu bölücülüğü dile getirenler Kürt olmayan diğer unsurlardır.

2013, 1 Mart günü İzmir meclisinde 85-90 kişilik nitelikli bir katılımcıya seslenmiştim.

Beş dakikalık konuşmamı şöyle özetleyebilirim;

“Biz muhasebesiz ve müzakeresiz bir süreç istiyoruz.”

İş muhasebeye gelse daha düne kadar devletin bölgede oluşturduğu bin bir sıkıntı var, hangisinin hesabını devletten soracağız.

Müzakeresiz bir süreç diyorum, ben bir vatandaşsam kim benim hakkımı benimle müzakere etme hakkına sahiptir? Verin bana bir A4 kağıdı birkaç maddelik talebim var, anayasal ve yasal güvenceye bağlansın, huzur içinde hep beraber yaşayalım.

Kimsenin endişesi olmasın bu taleplerin arasında ne bağımsızlık var, ne de eyalet talebi. Zaten benim bağımsız bir devletim var onun da adı Türkiye cumhuriyetidir.

Gün gelir anayasanın 126.maddesi gereği pozitif bir ayırım yapmak için devlet bazı illeri birleştirir mi birleştirmez mi umurumda bile değildir.

Daha dün Diyarbakır’da yeğenim “en büyük asker bizim asker” sloganıyla askere gitti, ikisi yeğenim de Şırnak’ta vatani görevini yapıyor. Allah tüm askerlerimizi korusun, bu ülke bize atalarımızdan kaldı, onu sahiplenmek de vazifemizdir, ama varsa bir haksızlık sessiz kalma gibi bir lüksümüz de yoktur. Irak Kürdistanı’nın bağımsızlık talebi “ihkakı haktır” demek bize düşüyor.

Kürt devleti kurulursa sınırı bellidir, benim ülkem Van’dan Edirne’ye kadardır, ama Erbil başkentli bağımsız Kürt devletinin kurulmasını da alkışlamak lazımdır diye düşünüyorum.

Onunla birlikte benim de bazı sorunlarımın çözüleceğine inanıyorum.

Hayır,  huzur ve mutlu bir dünyada yaşamak dileğiyle.