Küpeli padişah Yavuz Sultan Selim
|
İRAN ŞAHIYLA HİKAYESİ
Yavuz şiire, edebiyata ve satranç oynamaya meraklı biridir. Aynı şekilde Şah İsmail'de de bu özellikler vardır. Bunu bilen Yavuz Şahın şahın bu özelliğinden yararlanmak ister. Tebdili kıyafetle şahın ülkesine gider. Hanlarda , kervansaraylarda satranç oynayarak önüne geleni yener. Haber şaha ulaşır.
Şah der ki çağırın birde benimle oynasın. Yavuz Şah'ı da yener. Şah sinirlenir ve Yavuz'a der ki: " Sen edep nedir bilmez misin? Hiç şahlar mat edilir mi?" Elinin tersiyle Yavuza bir tokat atar.
ŞAH'TAN İNTİKAMINI ALMASI
Yavuz Sultan, Şah İsmail'den yediği tokatın acısını unutmaz. Birkaç sene sonra Çaldıran'da Şah İsmail'i yener ve ona bir mektup gönderir.
Mektupta o günkü tokadın acısını aldığını söyler ve ilave eder: "Atacaksan tokadı böyle atacaksın. "
YÜZÜNE BAKAMADIM!
Yavuz'a dair bir hikaye daha dolaşır. Venedik’ten bir elçi gelmiştir. Elçi, Yavuz Sultan’la görüşüp ülkesine geri döner. Ülkedeki üst düzey yöneticiler Yavuz’un nasıl birisi olduğunu sorarlar.
- Göremedim, der elçi.
Merak ederler:
- Huzuruna girdiğin, yanına kadar vardığın hâlde nasıl göremedin?
ELÇİNİN İTİRAFI...
Bunun üzerine elçi şu müthiş itirafta bulunmak zorunda kalır:
- Kılıcı öyle parlıyordu ki, yüzüne bakamadım.
Kısa sürede Venedik elçisinin bu sözleri Osmanlı Sultanı’nın da kulağına gelir ve haşmetli Sultan şunları söyler:
- Paşalarım, der. Osmanlı Devleti’nin kılıcı parladığı müddetçe zalimlerin boynu daima eğik gezecektir. Ama Allah korusun, bu kılıç ne zaman ki kınına girer de paslanmaya başlarsa, işte o zaman kafalar yavaş yavaş dikilir ve bir gün bize yukarıdan bakmaya başlarlar.