BIST 9.722
DOLAR 32,56
EURO 34,84
ALTIN 2.435,29

Kumpas fezlekesini hazırlayan polis bana cevap vermiş!

Dün 17 Aralık darbe operasyonu ile ilgili yazdığım yazıya, Rıza Zarrab'a operasyon yapan "Dönemin Başkomiseri" Mehmet Akif Üner twitter üzerinden cevap vermiş.

Dün 17 Aralık darbe operasyonu ile ilgili yazdığım yazıya, Rıza Zarrab'a operasyon yapan "Dönemin Başkomiseri" Mehmet Akif Üner twitter üzerinden cevap vermiş.

Gözaltına alınan polislerden binde birini bile tanımayan (!) Zaman Gazetesi de almış bu yazdıklarını, "Süleyman Özışık'a cevap" diyerek internet sitesinde yayınlamış.

Cevap ama, ne cevap!

Verdiği cevapları twitter üzerinden okurken kendisinde cemaatin "bazı" çocuklarına has bir huysuzluk ve adap sorunu olduğunu hissetmiştim zaten.

İzin verirseniz başkomiserimin cevaplarına geçmeden önce, dün dile getirdiğim skandalın detaylarını bir kez daha paylaşacağım. Paylaşacağım ki yaptığı darbe operasyonu ile ülkenin ikbaline kasteden koca bir emniyet mensubunun cevap diye yazdığı zırvayı daha iyi anlayın.

İşte dün yazdıklarım:

"17 Aralık'ta bakan çocukları içeri alınmış. Gözaltının üzerinden 2 gün geçmesine rağmen henüz ifadeleri alınmamış.

Bu sırada operasyonu yürüten paralel örgüte mensup Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı görevden alınarak yerine Hakan Sıralı isimli bir polis getiriliyor.

Sıralı masasına oturur oturmaz önüne 504 sayfalık bir dosya konuluyor. Ardından da soruşturmayı yürüten paralel savcı Celal Kara'nın "Bunu 24 saat içinde oku ve imzalayıp bize gönder" emri ulaşıyor.

Gönderilen bu dosya, 4 bakan hakkında hazırlanan fezlekedir!

Görevi yeni üstelenen Mali Suçlarla Şube Müdürü Hakan Sıralı ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum Nazman, göreve yeni atandıklarını belirterek fezlekeyi incelemek istediklerini bildiriyor. Savcı "Okumuş gibi imzala gönder" diyerek bir talimat daha veriyor.

"Bu dosyanın birinci sayfasında bile Anayasa ve yasalara aykırı pek çok şey var. Bunu okumadan imzalamayız" diye direten Hakan Sıralı ve  Arzum Nazman yaşadıkları baskıyı bir tutanakla kayıt altına alıyor.

O tutanak aynen şöyle:

“20.12.2013 günü saat 10.20 sıralarında tarafıma sunulan 504 sayfalık fezlekeyi okuyup değerlendirip şube müdürüne yeterli zamanda sunmama imkan bulunmadığından konu şube müdürümüze iletilmiş bu esnada şube müdürümüzün de Savcı Celal Kara tarafından arandığı anlaşılmış, tarafımızdan konu savcı beye aktarıldığından ve konu geçmişinden bilgimizin olmamasının ve fezlekeyi okuyup tarafına sunulmasının imkansız olduğu, konunun proje üzerinde uzun zamandır çalışan personel tarafından hakim olunduğu onların da bu konuyla ilgili bir tutanak tanzim ederek bizim de bir tutanak hazırlayarak fezlekenin en kısa zamanda OKUNMADAN VE İMZALANMADAN tarafına gönderilmesi istenmesi üzerine; iş bu tutanak altı birlikte imza altına alınmıştır “

Fezleke hangi tarihte hazırlanmış biliyor musunuz? Haziran ayının sonunda başlanmış, Eylül ayının ortalarında bitirilmiş!... Yani dershane tartışmalarının tavan yaptığı dönemde. Yani 17 Aralık operasyonundan tam 5 buçuk ay önce...
"


Şimdi gelelelim başkomiserimin maddeler halinde sıraladığı cevaplarına... Hemen altında benim karşı cevabımı okuyacaksınız:

1-) Fezleke'nin 20 aralık sabahı Mali Suçlarla Şube Müdür Yardımcısı Arzum Nazman'ın önüne konuldu. Mali Şubede görevi yeni üstlenen Hakan Sıralı ve Arzum Nazman'a ilk andan itibaren dosyayı tüm detayları ile aktardım. Sorumlu emniyet müdür yardımcısı Selami Yıldız, bana da anlat bana da anlat diye ısrar edince onada anlattım. Hakan Sıralı'nın odasında saatlerce değil günlerce kaldım. Çünkü yalnız bırakma beni Akif deyip durdu! Sanmayın ki dosyayı 1 kere anlattım. Onlarca kez anlattım. Yetmedi görev verdiğim arkadaşlar da anlattı dosyayı bunlara. Hakan Sıralı, alınan ifadeleri an be an okumak bir yana hatmetti, yalayıp yuttu. İfadelerin suretlerini değil haaaa, ıslak imzalı halini, gözünü fal taşı gibi açıp okudu. Yetmedi dosya ile ilgili her türlü raporu, bilgiyi ve belgeyi kendisine bizzat ben verdim, okusun diye, okudu da...

Cevap: Bakan çocukları 17 Aralık sabahı gözaltına alındı. 21 Aralık günü, gece yarılarına kadar ifadeleri alındı. İtiraf ettiğin üzere bakan çocuklarının daha ifadeleri alınmadan sen fezlekeyi Hakan Sıralı ve Arzum Nazman'ın önüne koymuşsun. Bir de gerçekten beni bir merak aldı senin cevabını okurken. Kusuruma bakma ama orası emniyet müdürlüğü mü, yoksa cemaatin dershanesi mi bilader? Fezlekeyi Hakan Sıralı'nın önüne koyduysan, sen niye anlattın?  Cevabına bakılırsa, önce "Hakan sen zahmete girip okuma,  ben sana özetleyeyim" demişsin.

2-)20 Aralık sabahı imzalasın diye Arzum Nazman'ın önüne koyduk fezlekeyi. Şöyle bir baktı, inceledi inceledi sonrasında imzaladı. İncelemeye doymadı, imzaladıktan sonra bile fezlekeyi. Amanınnnnn! Arzum Nazman imzaladığı fezlekeyi arkasına bakmadan kaçırdı. Şubeyi terketti adam. Ben zannettim ki tuvalete gidiyor ama öyle değilmiş. Saatler sonra Arzum Nazman getirdi, önce imzaladığı sonra kaçırdığı fezlekeyi. Hakan Sıralı ile oturduk odasında, kara kara düşünüyordu. Sordum, noldu hayırdır diye? Ya Akif, yukarıdan baskı var imzalama diye. Zaten Hakan Sıralı'nın niyeti de yok du fezlekeyi imzalamaya. Eeeee nolcak tı peki? Bu arada unutmadan sordum kendisine, yardımcın Arzum Nazman imzaladı ama fezlekeyi, sonra da sen imzalayacaktın. Nerede o imzalı belge? Şöyle bir baktık birbirimize sonra karşıdan bir ses geldi, Arzum dedi ki: yırttım ben onu yok ettim.

Cevap: Eminsin değil mi başkomiserim? Arzum Nazman fezlekeyi okudu, inceledi ve imzaladı. Sonra imzaladığı fezlekeyi birden bire ve durup dururken alıp kaçtı. Sonra geri getirdi. Sonra sen Arzum Nazman'a, "Ne yaptın belgeyi?" diye sorunca, "Yırttım ben onu, yok ettim" dedi!  Kafam iyice karıştı! Arzum Nazman fezlekeyi alıp kaçırıyor, yırtıp yok ediyor ama döndüğünde kendisiyle beraber getiriyor! Bu Arzum Nazman David Copperfield olmuş olmasın bi sor, soruştur bence!

3-) Hakan Sıralı'dan sorumlu il emniyet müdür yardımcısına çıktım ve sordum: imzasız mı gidecek fezleke? Bir telefon görüşmesi gerçekleşti o esanada ve karar verildi. Evet imzasız gidecek o fezleke. Yani emniyet tarihinde ilk kez bir polis fezlekesi imzalanmadan gitmiş oldu adliyeye.

Cevap: Hakan Sıralı tutanakta senin emniyetin yanı sıra Savcı Celal Kara ile de görüştüğünü söyledi. Yetmedi, bir günde 504 sayfalık tutanağı okumasının mümkün olmadığını, bu nedenle verilen görevi yerine getirmeyeceğini belirtti. Kendisine yapılan baskıları bir tutanak halinde kayıt altına alıp seni töhmet altında bıraktı ama senin bunlardan haberin olmadı ha? Aradan bir yıl geçip kumpasın belgesi ortaya çıkınca senin tutanaktan haberin oldu öyle mi? 504 sayfalık fezlekeyi 3 günde sular seller gibi ezberleyip Hakan Sıralı'ya şiir gibi anlatabiliyorsun ama, burnunun dibinde hazırlanan ve seni suçlayan tutanakta ne yazdığını anlamıyorsun öyle mi başkomiser?

4-) Süleyman Özışık'a göre neymiş efendim, fezleke aylar önce hazırlanmış bitmiş, hemde dershane tartışmalarının en alevlendiği zamanda. Süleyman Özışık yanlışın var, fezlekeyi biz, ABD'nin Irak'a girdiği zamanlarda tamamlamıştık zaten. Sadece 17 Aralık tarihini bekledik. Süleyman Özışık her gün seni okuduğumu zannetme sakın. Bugün tesadüfen gördüm yazını baktım ilgi alanıma girmişsin. Sadece ve sadece gerçekleri yazmak istiyorum artık, dersen, dön bana. Sana bütün çıplaklığıyla daha neler anlatacağım neler. Ama istersen önce, hem ülkemizde hem de yurtdışında yaşanan o vahşi katliamlar yüzünden yas tutalım olur mu?

Cevap: 504 sayfalık fezlekeyi daha bakan çocukları ifade vermeden hazırladığını zaten itiraf etmiştin. Şimdi sırasıyla gidelim başkomiser. 17 Aralık gününü senin deyiminle Rıza Zarrab'a operasyon yaparak geçirdin. 2 günü de Hakan Sıralı'ya fezlekeyi anlatarak geçirdiğini yazmışsın.  Demek oluyor ki 17'sinden 20'sine kadar fezlekeyle uğraşmamışsın. 20 Aralık sabahı saat 10.20 sıralarında fezleke Hakan Sıralı'nın masasına konulduğuna göre...Ben değil, sen söyle başkomiser! Bu fezlekeyi ne ara hazırladın? Operasyondan kaç ay veya kaç gün önce hazırlandı bu fezleke? Kıvırmadan, kem küm etmeden tam tarih vermeni bekliyorum!

Bu arada unutmadan...

Mesajını, "Al bu da sana kapak olsun" dercesine ilginç mesajlarla kapatmışsın.  Beni sürekli okumadığını, yazımı tesadüfen gördüğünü söylemişsin.

Yahu başkomiserim ciğerim! Sen gözünün önünde, senin hakkında yazılan bir tutanağı okuyamamış, okumuşsan bile anlayamamışsın. Beni okumamanı bir kayıp olarak göreceğimi mi sandın essahtan?

Son olarak....

"Sadece ve sadece gerçekleri yazmak istiyorum artık, dersen, dön bana. Sana bütün çıplaklığıyla daha neler anlatacağım neler. Ama istersen önce, hem ülkemizde hem de yurtdışında yaşanan o vahşi katliamlar yüzünden yas tutalım olur mu?" diyerek mesajını sonlandırmışsın.

Senin gerçeğin yukarıdaki gibiyse, yalanın nasıldır acaba merak ediyorum. Ama yine de döndüm sana! Yaz ama Hakan Şükür gibi başkalarından yardım alma olur mu?!

'Diyalog'da kalalım!

Ülkemizde ve yurt dışında yaşanan katliamlar nedeniyle yas tutma haline gelince... Şehit olan polis için seninle birlikte yas tutarım elbette. Ama "Yurtdışında öldürülenler" derken Fransız karikatüristleri kastediyorsan, orada dur!

Yerküre üzerinde yüzbinlerce müslüman, onbinlerce müslüman bebeği katledilirken yas tutmayan, kılı kıpırdamayan ve ilk etapta İslam Dini mensuplarını "Terörist" ilan edenler için yas tutmak bana göre değil.

O işi en iyi senin muhterem hocaefendin yapıyor zaten bize ne hacet!