BIST 9.693
DOLAR 32,58
EURO 34,79
ALTIN 2.502,40

Kontrollü Darbe 'Yılanı'

Son 15 senedir çok yakından gördük ki, ne zaman birlik beraberlik adına CHP’ye iş düşse ya hemen ya da bir müddet sonra su koyuveriyor. Bunun en yakın örneğini 15 Temmuz Darbe Girişimi ardından gördük ve görmeye devam ediyoruz.

Yılanla tavşan bir yolculuğa çıkmış. Önlerine tavşanın zıplayarak geçebileceği bir boşluk çıkmış. Tavşan yılana dönerek şöyle demiş: Sen sırtıma bin, bir atlayışta karşıya geçeriz. Öyle de olmuş hakikaten. Yol arkadaşı yılanı sırtına alan tavşan yılanla beraber karşı tarafa geçmiş. Daha sonra önlerine uzun bir göl gelmiş. Tavşan yüzme bilmediği için gölün kıyısında kara kara düşünmeye başlamış. Tavşana vefa borcu olan yılan borcunu ödemek için eline geçirdiği bu altın fırsatı hemen değerlendirmek istemiş ve tavşana şöyle seslenmiş: Uçurum engelini senin sayende geçtim. Sana borçluyum. Yüzebildiğim için şimdi de sen benim sırtıma çık bakalım. Tavşan yılanın dediği gibi yapmış ve başlamışlar gölün üstünde süzülmeye. Tavşan birden bire suya batmaya başladığını hissetmiş. Telaşlı bir şekilde yılanı uyarmış: Hey arkadaşım, batıyoruz. Gücün mü tükendi?! Yılan hiç çekinmeden itiraf etmiş: Hayır, gücüm tükenmedi. Seni boğmak istiyorum! Tavşan haklı olarak sormuş: Peki neden, hani bana vefa borcun vardı? Hani iyi arkadaştık! Yılan tıslayarak itiraf etmiş: Ne yapayım, yılanlığım tuttu!

Bir köşe yazısı için uzun sayılabilecek bu hikayeyi anlatmamın sebebi CHP. Son 15 senedir çok yakından gördük ki, ne zaman birlik beraberlik adına CHP’ye iş düşse ya hemen ya da bir müddet sonra su koyuveriyor. Bunun en yakın örneğini 15 Temmuz Darbe Girişimi ardından gördük ve görmeye devam ediyoruz.

15 Temmuz Darbe Girişimi ardından filizlenen Yenikapı buluşması CHP için maalesef ruh olmaktan öteye gidemedi. Gönül isterdi ki bu ruhun tecessümüne CHP de yardımcı olsaydı. Ancak CHP itham etmeyi ve töhmet altında bırakmayı seçti.

Başladı bir kontrollü darbe muhabbeti. Bizzat CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından ortaya atılan bu iddia çok vahim. Kontrollü darbe söylemi bir iddia olmasından öte bir itham. Darbe gecesi tankların karşısına geçmek yerine Bakırköy Belediye Başkanının evine giden Kılıçdaroğlu’nun bu ithamı tabii ki Erdoğan ve AK Parti’yi töhmet altında bırakıyor. O zaman bize de şu soruları sormak düşüyor?

1) Eski Askeri Savcı Zeki Üçok’un da belirttiği üzere; eğer kontrollü darbe varsa kontrolcünün kontrol ettiği grup hangisi? Yani ordunun içinde bizzat AK Parti ve Erdoğan’dan talimat alıp 15 Temmuz’u gerçekleştiren klik nerede?

2) Şayet Kılıçdaroğlu’nun iddia ettiği gibi kontrollü bir klik var idiyse darbeci Akın Öztürk’ün Abidin Ünal’a ‘zaten adamı da yakalayamamışlar’ dediği kişi Tayyip Erdoğan değilse kim?

3) 15 Temmuz Darbe Girişimi Meclis Komisyonu Raporu’nda belirtildiği üzere Cumhurbaşkanlığını bombalayan pilotun ‘darbeyi bizim yani hizmet hareketinin yaptığını biliyordum’ şeklindeki beyanı ne anlama geliyor?

4) Eğer darbe kontrollü idiyse Yenikapı buluşmasında ne işin vardı Kılıçdaroğlu? Altından klozetleri olduğu iftirasını attığın Aksaray’a niye gittin?

Bu sorular uzar gider..

Şu hususun özellikle altını çizmek lazım. Kontrollü darbe söylemi 15 Temmuz’u gerçekleştirenlerin ekmeğine yağ sürüyor. Çünkü darbecilerin mahkemelerdeki ifadeleri sonuna kadar hedef saptırma yönünde. Darbeyi cansiperane bir şekilde püskürtmüş olan Türk Milleti darbeyi FETÖ’nün gerçekleştirdiğini çok iyi biliyor ve adil şekilde devam eden yargılamalar sonucunda da bu tespitin yapılmasını istiyor. Akın Öztürk, Mehmet Partigöç, Mehmet Dişli, Hakan Evrim, terörist başı Fethullah Gülen ve diğerleri tarafından yapılmak istenen şey darbenin FETÖ ile hiçbir ilgisinin olmadığı sonucuna varılmasıdır. Kontrollü darbe söylemi de bu sonucun elde edilmesini sağlamaktadır. FETÖ’nün darbe suçunu üstünden atma isteği ilk aşamadır. İkinci aşama ise bu suçun Erdoğan ve AK Parti üstüne yüklenmesidir. Emir komuta zinciri dahilinde hareket ettikleri yalanını tutarlı hale getirmeye çalışan darbeciler işin sonunun Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a vardırılmasını istemektedirler. Kontrollü darbe söylemi aslında bu ikinci aşamaya daha fazla hizmet etmektedir. Salt siyasi kaygılar ile AK Parti ve Erdoğan’a kontrollü darbe iftirası atmak ahlaksızlıktır.

Bir diğer husus da şu. İster 50 yıl ister 40 ister 30 yıl olarak kabul edin, cemaat yapılanmasından terör örgütüne geçişin belirli bir süreci var. Eğer bir milat belirlemek gerekirse bu milat 17-25 Aralık olmalıdır. FETÖ, Türkiye Cumhuriyeti Devletine yönelik ilk kalkışmasını 17-25 Aralık sürecinde gerçekleştirmiştir.

Bütün bu olguları görmezden gelenlerin yılanlığının tuttuğu aşikar. Ancak 367 krizini çıkaran, meşru referandumu geçersiz saymaya çalışan ve Gezi Vandallığı’na methiyeler düzen CHP zihniyeti hiçbir iyileşme emaresi göstermiyor. Tekrar ediyorum: Darbeye kontrollü diyenler Fetöcüleri aklarlar. Fetöcüleri aklanması şehitlerimize, gazilerimize, devletimize ve milletimize ihanettir! Bari bu sefer yılanlığınız tutmasın!