BIST 9.722
DOLAR 32,57
EURO 35,02
ALTIN 2.428,21

Konservatuar mezunları’dan…. Siyasete ve F. Gülen’e…

Sanat/müzik, özel bir alandır; herkesin bilmeden yorum yapması doğru değildir.

O Ses Türkiye; Acun Ilıcalı’nın kıvrak zekası ile ve jüri üyelerinin müthiş bilgi ve deneyimleri ile! devam eden bir yarışma. Bu yarışma yıllardır devam etmesine rağmen kimse büyük isim olamadı, olamazda… Çünkü, amaç ekran ve izlenme oranını yakalamak. Dolayısı ile bu yarışma ile konservatuarlıları/Anadolu GSL’lileri karşılaştırmak mümkün değil ve gereksiz bir uğraş… (http://www.inter/o-ses-turkiyede-kim-kazaniyor-1226187y.htm) 

Eğitim yazarı Abbas Güçlü, O Ses Türkiye yarışması ile alaylı-konservatuarlı konusuna değinmiş ve yine yanlış saptamalarda bulunmuş. ()

“…..Çoğu meslekte olduğu gibi alaylı-mektepli tartışması, müzikte de hep süregelir. Tıpkı bizim meslekte olduğu gibi...O Ses Türkiye’nin değişmez ritüellerinden biri de müzik öğretmenleri ve konservatuvar mezunlarının patır patır elenmeleri.  öncesinde yapılan röportajlarda hemen hepsi çok iddialı oluyor. Final hesapları yapıyor...Daha önceki yarışmalarda da sık sık rastladığımız gibi, önceki gece, yine, konservatuvar mezunu bir arkadaş, final hayalleri kurarken, jüri üyelerinden hiçbirisi dönmediği için daha ilk turda elendi.O da kendinden önce elenen konservatuvar mezunları gibi şoke oldu. Ama söyleyecek sözü yoktu...Bugüne kadarki elemelerde ipi göğüsleyenlerin çoğu alaylıydı. Şampiyonlar ise konservatuvarlı. Geriye dönüp baktığınızda, yarışmanın ötesine geçip, müzik dünyasına damgasını vuran ise yok gibi!

İşte bu noktada şu sorular akla geliyor:

-  Konservatuvarlara iyi öğrenci seçilip, iyi mezunlar veriliyor mu?

-  Eğer iyi eğitim veriliyorsa, neden böyle peş peşe eleniyorlar?

-  Benzer yarışmalar farklı alanlarda yapılsa, doktor, mühendis, iletişimci ve öğretmenler de bu şekilde dökülecekler mi?

-  Sahne sanatlarında sadece teknik yetiyor mu, yetmiyorsa, konservatuvarlarda görsellik, profesyonellik ve iletişim teknikleri de öğretiliyor mu? Öğretiliyorsa, çıkanlardan bazıları, sahneye ilk kez çıkanlara göre neden daha heyecanlı ve sönük!....”

A.Güçlü, yine hiç ilgisi olmayan bir yarışmayla konservatuar mezunlarını alaylılarla –bu konuyu çok seviyor- karşılaştırmış!...

2908 sy. Kan. Geçici 10. Mad. göre ilk ünvanlar verilirken de ortalığı karıştırmış, “Türkücü Prof,lar diye” başlık atmış, alay etmiş, onun sayesinde YÖK geri adım atmış, Batı müziği mensupları Prof. kalırken, Türk müziği mensupları bir unvan aşağıya kaydırılmıştı ve hala “hakkı yenenler” ortada duruyor. (Onun alay ettikleri yıllar sonra Prof. oldular, şimdi ne düşünüyor acaba?)

O nedenle “sanat” –özellikle müzik- konusunda yazarken  biraz dikkat edilmesinde yarar var… Çünkü, konservatuarlarda bir çok bölüm var. “Ses Eğitimi Bölümü” ses özelliğine/eğitimine v.b. önem veriyor. Bir çalgı eğitimi mezunu ya da müzikoloji bölümü mezunu yarışmaya girebilir, ama ses bölümü mezunu olarak değerlendirilmez. Zaten dikkat ediyoruz, -müzisyen ve yorumcu oldukları halde- jüri üyeleri yarışmacıların yaptıkları hataları müzikbilim dili ile bile açıklayamıyorlar. Zaten seyirci de bildiği(miz) için  onlardan böyle bir açıklama beklemiyor(uz). Ama, “yanlış  yapılan, okuyucuyu etkileyecek  yazılar/yorumlar cevapsız kalmamalı” diye düşünüyoruz.

Değerli müzik alanı öğretim üyeleri/uzmanları/öğretmenleri/sanatçıları/konservatuar yöneticileri…

Her şeyi boş verip işinize bakmayınız!...

Aman bana ne demeyiniz!...

Bu yazıları geniş bir kitle okuyor ve yanlış bilgileniyor…

 Güçlü’ye cevabınız/yorumunuz  varsa köşem açıktır. Bekliyorum.

 

               

BİR SİYASETÇİ – EKSİK- ÖZÜR DİLEDİ!…

“ANKA’ya konuşan Koç, 2014 yılı Haziran ayında, danışmanları tarafından kendisine sosyal medyada yayınlanan bazı fotoğraflar getirildiğini, bunun üzerine ayrıntılı bir inceleme yapma fırsatı olmadan söz konusu fotoğrafları o günkü basın toplantısında bir cümle ile ifade ettiğini belirtti. “Daha sonrasında yalanlandığını öğrendiğim bu haberi, özensiz bir şekilde kullanmış oldum” diyen Koç, “Aradan epey zaman geçtikten sonra bazı basın kuruluşlarında konunun tekrar gündeme getirilmesi üzerine, ifade ettiğim hususlarda haksızlık yaptığım anlaşıldığından İstanbul’daki esnaf arkadaşlardan geç de olsa özür diliyorum. Siyaset, yapılan hataları da telafi etmeyi gerektirir” değerlendirmesinde bulundu” 

H.Koç, suçlamalarında B.Erdoğan’ıda hedef göstermişti. H.Koç, özrüne onu dahil etmemiş, oysa konuşmasında esnafla birlikte onun ismini de vurgulamıştı. H.Koç’un görevi şu; CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü. Demek ki, MV’den daha fazla sorumlu, onun sözleri partiyi bağlıyor…Yanlış yapma, sansür uygulama hakkı/ lüksü yok…Yine de esnafa yaptığı hatadan döndüğü ve “özür müessesini” eksikte olsa kullandığı için teşekkürler...

 

 

HIZLI  YÜKSELMEYİ İÇİNE SİNDİREMEMEK…

2014 yılı Ekim ayında CHP Ankara Milletvekili ve YARSAV eski Başkanı Emine Ülker Tarhan'ın partisinden istifa ederek kurduğu Anadolu Partisi, geride bıraktığı 1 yılın sonunda kapanıyor. Anadolu Partisi iddialı girdiği ilk seçimlerde 27 bin 642 oy ve yüzde 0,06 oy oranıyla büyük bir hüsran yaşamıştı. Bu sonuçların ardından partinin başkanlık divanı istifa etti. Parti kurucularından Mustafa Zengin parti kurulduktan kısa bir süre sonra, Türker Ertürk ise 7 Haziran'dan sonra partiden istifa etmişti.1 Kasım seçimlerine katılmayan partide tartışmalar kurulduğu günden bu yana hiç bitmedi.1 Kasım seçimlerinden önce kapatma kararı alan, ancak bugün yapılan toplantıda yeterli çoğunluk sağlayamayan Anadolu Partisi’nin kapatma kararının gelecek hafta kesinliğe bağlanması bekleniyor.(Basından)

“Hızlı çıkışın inişi de hızlı olur diye boşuna söylememişler.” Tarhan, maalesef kendine aniden verilen konumu hazmedemedi. Belki ülkeye yararlı bir kişi olabilirdi. Ama, acele etti, belki de gaza geldi…Tabi bu arada internet sitelerinde haber yapılması da ilginç!...Şimdi sormak lazım;  hiçbir umut ışığı  olmadan kurulan Anadolu Partisi, nereye böyle acele!...Daha karpuz kesecektik!....

 

F.GÜLEN  ACİLEN  ÜLKEYE DÖNMELİ…

H.Yayman; “….Gülen ülkeye dönüp duruma vaziyet etmediği, hareketin içindeki çeteleri tasfiye etmediği sürece kayıpları çok daha büyüyecek. Gülen gelirse bütün kumpaslar deşifre olacak ve masumiyeti ortaya çıkacak. Milletin kanatları altına girecek. Gelmez ise tarihin değişmez hükmü devreye girecek….”http://www.inter/fethullah-gulen-ulkeye-donmezse-daha-kotu-olur-702201h.htm

H.Gülerce;“Gülerce bu yorumu ile de yetinmeyerek Fethullah Gülen’in Türkiye’ye gelip kendisini savunmasını şu sözlerle istedi: Fethullah Gülen'in ABD'den Türkiye'ye dönmesi, kendini savunması, emniyet, yargı ve TSK mensubu hiç kimseye talimat vermediğini söylemesi gerekir. Twitter üzerinden Gülen Cemaati mensuplarının hala yüzleşmeye ve hakikati taşımaya hazır olmadıklarını iddia eden Gülerce "Gülen'in yanlış yaptığını kabul ederlerse dünyaları yıkılacak" dedi ()

“Şimdi de Pensilvanya'dan çok kabadayı laflar ediyor. Son sohbetlerine bakınız; Sayın Erdoğan'a neler neler söylüyor. Böyle bir tepeden bakış var. Türkiye'nin cumhurbaşkanına böyle laflar edilmesi artık gücüme gidiyor. Cumhurbaşkanına karşı bir külhanbeylik var. Türkiye'nin cumhurbaşkanına kabadayılık yapıyor, hakaret ediyor. Ben de diyorum ki; tabanda da anlatılıyor sizin kabadayılığınız, şu anda da belli. Türkiye'nin cumhurbaşkanına bu kadar efelendiğinize göre, külhanbeylik yaptığınıza göre; gelin Türkiye'de konuşun. Amerika'dan niye konuşuyorsunuz? Amerika'dan kabadayılık yapmak kolay, gel Türkiye'de konuş. Hakkında açılmış davalar var, gel çık mahkemeye orada söyle. Kendisi böyle Pensilvanya'dan kabadayılık yapıyor. Rahatı, keyfi bozulmuyor. Ama olan buradaki garibanlara oluyor. Sen oradan kabadayılık yaptıkça buradakileri tahrik ediyorsun''
()

Daha önce yazdığımız gibi yukarıdaki görüşlere  katılıyoruz. Ama, gerçekleşeceğini de sanmıyoruz….

 

 

AKIL’LA DALGA GEÇMEK!...

Malum 2015 bitiyor. “İsviçre'deki  The World Post ve Zürih merkezli Gottlieb Duttweiler Enstitüsü'nün desteği ile belirledikleri 20 kişilik '2015 Dünyanın En Etkili Kanaat(Düşünce) Önderleri Listesi'ni açıklamış. Pamuk listede Papa Francis, yazar Paulo Coelho ve halk ekonomisti Muhammed Yunus’un ardından dördüncü sırada yer almış.”(Basından)

Algı operasyonu böyle bir şey olsa gerek!.. O. Pamuk, hangi “engin görüşleri ve çözümleri” ile ülkemize/dünyaya “kanaat önderi olmuş”  bilmiyoruz. Sözlüklerde;

Kanaat önderi; “bir konu, yaklaşım ya da teori hakkında farklı görüş üreten guruplarda, bu görüşü temsilde en önemli görevi üstlenmiş ve bu hususta en yüksek bilgi birikimine sahip öncü kişidir.”,

Etki; “bir kişinin, başka bir kişi/kişiler  üzerindeki gücü, tesiri” demektedir. 

Eeeee! Akıl’la dalga geçilmesin lütfen…